* Fotoğraflar: Mustafa Can Koca
Yusuf Karayiğit, 39 yaşında bir piyanistti. Osmaniye’de yaşıyordu, işsizdi, hayatına son verdi. 41 yaşındaki müzisyen Ağahan Yerdelen de Adana’da geçim sıkıntısı nedeniyle aynı sonu seçti. Bildiğimiz kadarıyla son iki haftada iki, son iki ayda beş müzisyen intihar etti.
COVID-19 salgını ile birlikte başlayan pandemi tedbirlerinden şüphesiz en çok etkilenen kafe, bar ve restoranlar oldu. Bir yıldır yüzbinlerce insan işsiz. Sosyal yaşamın sınırlanması hatta kimi dönemlerde durmasından dolayı büyük bir kesim geçimini sağlamakta zorlanıyor. İşsiz kaldığı için kimi müzisyenler başka bir iş kolunda iş bulmaya çalıştı bazıları bu koşullara adapte olmaya çalıştı, en acısı, işsizlikten intihar edenlerdi.
İşletmeler de kısıtlamalardan çok ağır etkilendi. Örneğin Kadıköy’ün merkezi konumundaki işletmeler bile ya yok pahasına devredildi ya da daha fazla dayanamayıp battı. Devletin bu süreçte esnafa ve sektör çalışanlarına yardım etmemesiyle geçim sıkıntısı başka bir boyuta taşındı. Sadece Kadıköy esnafı aylardır destek beklediklerini belirtirken hiçbir geri dönüş alamadılar. Sosyal yaşamın merkezi durumundaki bölgelerde durum içler acısı ve Taksim’de kafeler ve restoranlar kapalı durumdayken İstiklal Caddesi’nin “en önemli ve vazgeçilmez” binası Demirören AVM ise çalışmasına hiç ara vermedi.
AKP iktidarının gece hayatı ve sosyal yaşama bakış açısı hepimizin malumu, özellikle müzik sektörünü ve alkollü mekanları çeşitli dönemlerde kontrol altına almaya çalışsa da bunu tam anlamıyla başaramayan AKP rejimi için pandemi “Allahın’ın bir lütfu” oldu ve iktidar bu amaç için yeniden atağa kalktı. Amacının da bir kısmını hayata geçirdi.
Ülke genelindeki karantinaları, turizmden gelir sağlamak için keyifleri ve kontrolleri doğrultusunda esnetmeleri ve kendilerine maddi ya da toplumsal fayda sağlamayan işletmeleri ve sektörleri umursamamaları bunun ilk adımı olarak karşımıza çıktı. Sosyal medyadan sıkça izledik, yazın sahillerde kışın kayak merkezlerinde pandemi yokmuş gibi devam eden hayat bunun en açık göstergesiydi.
Pandemi koşullarında önlemleri alıp etkilenen sektörlere gereken yardımlar sağlanmadığı gibi kime, neye, nasıl fayda sağladığı belli olmayan alkollü mekân yasakları ve mekanlardaki müzik yasağı aslında bütün planın bir kısmını bize gösteriyordu. Ağza bir parmak bal çalar gibi geçici bir süreliğine “sosyal mesafe” kuralı dahilinde konserlere izin verilmesi bile gelecekte olacakların az çok habercisiydi. Hepsinden öte sosyal mesafeli konserlere gelen dinleyiciler sosyal mesafesiz toplu ulaşımı kullandı. Gündüz fabrikada, dükkanında sağlıksız koşullarda çalıştırılan emekçiler varken gece hayatı için güvensiz denildi ve bunların arkasından gelen akşam ve hafta sonu sokağa çıkma yasağı sorunlarının toplumun bir kesimiyle ve gece hayatıyla ilgili olduğunu açıkça gösterdi. İnsanların yan yana gelerek iktidar ve dönem hakkında eleştirel herhangi bir diyalog oluşturmasını engellemek de bunun sebeplerinden biri. Kendi istekleri doğrultusunda, sadece sisteme ve AKP’ye hizmet eden bir sosyal hayat modeli en temel kaygıları. Alkol ve tütün ürünleri en yüksek vergi geliri sağlayan kalemlerden olmasına rağmen iktidarın bu müdahalesi, siyasi kaygının ekonomik kaygılarından daha yukarıda olduğunun da kanıtı.
Müzisyenler, bar çalışanları ve işletmeciler geçim derdinin doruklarına ulaşmışken esnafın sesine kulak veriyoruz diyerek yapılan son esnetmeler ise kimseye bir fayda sağlamadığı gibi yeni bir “gece hayatı” organize etmeye çalıştıklarının göstergesi oldu. Kısa vadeli ve disiplinsiz uygulamalar ile salgın kontrol edilmeye çalışılmamış ve daha da kötü hale gelmiş durumda.
Kafe-restoran tarafında ise paket servisle hizmet edin denilerek adeta esnafla dalga geçildi ya da insanlar eve servis yapan özel uygulamalara mecbur bırakıldı. Bu şirketler, kafe ve restoranlara adeta ikinci ortak gibi dahil olarak hizmet veriyor ve aldıkları komisyonlar ile esnafın zaten doğrulmamış belini daha da büküyor.
Zaten yaşadığımız ekonomik kriz ile düşen alım gücü, esnafın batmasını hızlandırdı.
Bu koşullarda yurttaş, devletten yapması gerekeni yani desteğini beklerken vergiler kadar siyasal İslam’ı da iliklerimde hissettiğimiz bugünlerde açıklanan yeni normalleşme önlemleri, iktidarın bütün derdinin gece hayatı ve sosyal yaşam ile olduğunu gösterdi.
TTB’nin çağrılarına rağmen kimseye hiçbir fayda sağlamayacak saatlerde “esnafa kulak veriyoruz” adı altında açılan mekanlar, sosyal yaşamı canlandırmaya yetmiyor. Organize edilmeye çalışılan bu “yeni model sosyal yaşamın” bir süre devam ettirilip kabullendirileceği aşikarken sosyal medyadaki tepkinin dalga geçmekten öteye gitmemesi de düşündürücü.
2002’den beridir parça parça müdahale edilen sosyal hayat, bugünlerde pandemi bahanesiyle sıkıyönetim koşullarına tabi tutuluyorken ve başka bir “alıştırma” sürecinden geçiyorken bu politikanın varacağı son nokta belirsizliğini koruyor. (RY/AS)