Fransız Parlamentosu'nda kabul edilen Ermeni Soykırımını İnkar Yasası sonrası, alışık olmadığımız sıklıkta ifade özgürlüğüne vurgu içeren açıklamalar yapılmaya başlandı.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç: "Fransa'nın çıkardığı yasa ifade özgürlüğünü yok eder. Nerede kaldı Fransa'da ifade özgürlüğü?" dedi.
Meclis Başkanı Cemil Çiçek düşüncesini: "Fransa, ifade özgürlüğü bakımından son derece sağlıksız bir karar aldı" olarak açıkladı.
Başbakan Tayyip Erdoğan ise "İnsan haklarına tamamen ters. Şu soruyu soruyorum. Fransa'da düşünce özgürlüğü var mı? İfade özgürlüğü var mı? Cevabını da ben veriyorum. Yok." diyerek ifade özgürlüğü konusundaki hassasiyetini belirtti.
Başka bir konuşmasında ise: "Bizim fikirlerimizden, inançlarımızdan doğrularımızdan şüphemiz yok. Dolayısıyla hiç kimsenin fikirlerinden, düşüncesinden korkmayız. Hiç kimsenin ifade özgürlüğünü engellemeyiz. Engellemek isteyenlere de müsaade etmeyiz" dedi ve "ifade özgürlüğünün önünü daha da genişlettiklerini" bildirdi.
Bu sözler sarf edilirken;
Avrupa İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammerberg, 14 Ocak'ta açıklanan "Türkiye'de Adalet Yönetimi ve İnsan Haklarının Korunması" başlıklı zehir zemberek raporunda, defalarca kere Türkiye ile ilgili duyduğu endişe ve kaygıyı dile getirdi.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü 25 Ocak'ta açıkladığı "2011-2012 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi Raporu'nda, 2011'de Türkiye'nin gazetecilerin yargısal tacizinde dramatik bir artışa tanık olduğunu ve 10 sıra birden gerileyerek 179 ülke arasında 148'inciliğe oturduğunu açıkladı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de 26 Ocak'ta açıkladığı 2011 yılına ait raporda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni ihlal eden ülkeler sıralamasında Türkiye'nin ilk sırada yer aldığını ilan etti.
Görünen o ki "düşünce ve ifade özgürlüğü" konusunda zihinler oldukça karışık.
Konuşmalara bakıldığında şu an için Fransa'daki ifade özgürlüğünün savunulması Türkiye'nin yetkilileri için öncelikli.
Zira ne AİHM'nin kara listesinde birinciliğe oturmak, ne de diğer raporlarda sunulan olumsuz ifadeler tüm bu söylemlerde bulunanlarda herhangi bir endişe yaratmamış görünüyor. Yaratmışsa da kamuoyu ile henüz paylaşılmadı.
Hatta meseleyle ilgili Türkiye'den o kadar uzaklaşılmış ki, Fransa Parlamentosu'nun onayladığı kararın tam tersi bir uygulamanın Türkiye'de dolaylı yoldan vücut bulabildiği hiç hatırlanmamış.
Belleklerimizi tazelersek; AİHM'nin Dink-Türkiye Davası dosyasında yaptığı değerlendirme bu konuda atlanmayacak kadar önemli. Uluslar arası yargı:
"AİHM, söz konusu başvuruda, Yargıtay'ın başvuranı (Hrant Dink) sözleri nedeniyle suçlu ilan ederek, Devlet'in 1915 olaylarının soykırım olarak kabul edilmesine karşı çıkan kurumlarını eleştiri konusu yapması nedeniyle, dolaylı yoldan cezalandırdığı tespitine ulaşmaktadır." diyor ve ekliyor: "Belli bir önemi haiz tarihi olayların üzerine kurulu tartışmaların gerçekleştiği bir toplumda, bu tartışmaların özgürce yapılabilmesi öncelikli unsurlardan biridir.(...) Tarihi gerçeklerin araştırılması, düşünce özgürlüğünün ayrılmaz bir parçasıdır. (...) Devletin düşünce özgürlüğüne ilişkin pozitif yükümlülükleri, diğerleri arasında, devletlerin yazar ve gazeteciler için etkili bir koruma sistemi oluşturarak, ilgili tüm şahısların görüş ve düşüncelerini, bunlar her ne kadar resmi otorite ya da kamuoyunun önemli bir kesimi tarafından savunulanların aksine olsa ya da bahse konu kesimler için kışkırtıcı ya da incitici nitelikte olsa da, korkusuzca açıklamalarına olanak tanıyan, bunların kamuoyu tartışmalarına katılımını kolaylaştıran bir ortam yaratmalarını gerekli kılmaktadır.(...) Aşırı milliyetçi militanlar tarafından yapılabilecek ölümcül bir saldırıya karşı koruyucu önlemler konusundaki eksiklik, düşünce özgürlüğü hakkına yersiz müdahaledir. " (*)
Hazır, hükümet öncülüğünde algılanmasında bir seçicilik ortamı yaratılmışken, bütün özgürlüklerin omurgası olarak kabul edilen "düşünce ve ifade özgürlüğü" nün evrensel tanım ve yorumlarda neler ifade edebildiğine Dink-Türkiye Davası dosyası kaynaklık edebilir.
En azından ihlalin geçerli olduğu durumlar konusunda.
(*) Yargıtay'ın internet sitesinden alınmıştır.
Yeni Başlayanlar İçin İfade Özgürlüğü Kılavuzu
Görünen o ki "düşünce ve ifade özgürlüğü" konusunda zihinler oldukça karışık. Fransa'daki ifade özgürlüğünün savunulması Türkiye'nin siyasetçileri için kendi ülkesindekinden öncelikli.
Hak odaklı, çok sesli, bağımsız gazeteciliği güçlendirmek için bianet desteğinizi bekliyor.
diğer yazıları
ELİF ATALAY YAZDI
Çocuk İstismarı ve 6-7 Eylül Hafızası Üzerine
14 Temmuz 2018
ELİF ATALAY YAZDI
Darülaceze'de Kimsesiz Bir İncil
23 Haziran 2018
ELİF ATALAY YAZDI
Nijerya Uyumuyor
7 Mayıs 2014
ELİF ATALAY YAZDI
Siz Kimi Kandırdınız?
7 Nisan 2014
ELİF ATALAY YAZDI
Cinayeti ya Yasaklarsınız ya da Cinayete İzin Verirsiniz
18 Şubat 2013