“Yazmak benim için direnişe dönüştü artık. Yazmasam hayatta olduğuma kendimi ikna edemeyeceğim sanki. Yazabildiğim sürece varım, varsam yazmalıyım…Yeter ki yazmak olsun.” Diyor mahpustaki yazar Selahattin Demirtaş beşinci kitabı öyküler demeti Dad’da.
Aslında ilk kitabı Seher’den bu yana okurken dikkatli okurun hissettiği tam da bu ifade dile gelmiş Dad’ın son sözleri olarak teşekkür niyetine yazılmış iki sayfanın girizgah paragrafında.
Semih Gümüş uzun bir zamandır Notos Dergi için her yıl düzenlediği soruşturma konusunun bu kez 17.sini “En iyi 40 polisiye roman” olarak belirlemiş ve Ocak 2023 sonuna kadar da cevabını istemişti.
Dad, malum Şubat başında yayınlandı. Onbir ili büyük felakete gark eden depremi yaşayınca Dad’ın ve Demirtaş kitaplarının yayınevi, kitabın dağıtımını yerinde bir kararla erteledi.
Kitap birkaç gün önce ulaştı ve hemen okudum. Bazen ağır travmalar yaşanan hallerde edebiyata sığınmanın hafızayı diri tutma, unutmama için çarelerden biri olduğu da vaki. Kısmen de öyle oldu en azından benim için.
Dad’ı okudum. Ve hemen Notos’un soruşturması öncesi kitap yayınlansa ve okumuş olsaydım! Seçtiğim on polisiye kitap içine dahil ederdim Dad’ı dedim kendime. Gerçi Notos “roman” demişti ama, olsun Demirtaş’ın öyküleri bağlam olarak aynı tema üzerinden birbirine bağlanarak süreduruyor.
Bir çöplükte başlayıp; hayal kurmak, umut etmek bir de gerçekleştirmek üzerine adaletin gündelik hayattaki tecellisi ve akıbeti ekseninde bir finalle nihayet buluyor Dad.
Selahattin Demirtaş şaşırtıcı ve çok üretken bir yazar. Kitapta yer alan öykülerden hangi birini öne çıkarsam, diğerlerine haksızlık olacak sanki! Dad, Ben’i Unutma, Düriye’min Güğümleri, Kartonpiyer sahiden kurgu olarak çok güçlü edebiyat örnekleri… Sanki olmadı, Uçurum öyküsündeki Atakan’laştırılan Vedat’a haksızlık etmiş oldum!
Yayıncı arka kapak yazısında “…insan ruhunun gizemli dehlizlerinde acı ve tatlı kahkahalar attıran düşsel bir cümbüş…” ifadesini kullanmış olsa da Demirtaş’ın okuru artık bu ironiyle yoğrulu mizahi dili biliyor, farkında. Hatta bu dil sanki Demirtaş’ın edebiyatını daha farklı ve üslup sahibi bir yazar kılıyor.
Yazarı tanıyanlar için altını çiziyorum; hemen bütün öykülerin bir yerinde yazar, okuruna selam edercesine ‘ben de buradayım, fark ettin mi’ dercesine işaret fişeği yolluyor oniki metrekarelik ve beş küsur yıldır mekânı olan hücresinden.
Diğer kitaplarını okuduğunuz gibi Dad’ı da okuyun derim. Muktedir siyaset, direngen muhalif siyasetin güçlü aktörünü yazar kimliğiyle okurla buluşturup başına bela aldı! Altını bir daha çizeyim de içimde kalıp bana dert olmasın.
Ha! Bir de unutmadan vurgulayayım ki; yazar dayatılan mecbur kılınan yolları yol diye bellemeyip reddedenlere de kelamını dillendirmiş: “Varmak istediğin yere tez ulaşmanı dilerim yolcu. Ama biliyorsun, yol kimseyi bir yere götürmez. Yoldan çıkmalısın, (menziline) varmak için.”
Yazar, “iş inada bindi artık, hücrede tuttukça yazma serüveni devam edecek” kararlılığında.
Eh, o vakit okura da okumak düşer…
*Selahattin Demirtaş, DAD, Dipnot yy. 2023
(ŞD/AS)