Bugün sizi yine bir sergiye davet etmek istiyorum. Ermeni yazar Zaven Biberyan’ın hayatından detayları bulacağınız, bence, eşine az rastlanan bir sergi.
Yazıları için kullandığı müsvedde defterler, kızının doğumundan itibaren yaşananları kaydettiği defteri, sözlük çalışmaları, çevirileri, kendisinin suluboya eskizi olarak hazırladığı kitap kapakları…
Sergi, İstiklal Beyoğlu’ndaki Aras Yayıncılık’ta… Aras Yayıncılığın kapısından girip sergi salonunu adımladığım her an 1900’lerin başında hissediyorum kendimi.
Sanki bir yayınevinin duvarlarına bakmıyorum da soykırım politikaları ile kimliği değiştirilmiş, dini, kendisi yok sayılmış, varlığı suç ilan edilmiş, işkencelerden geçmiş Ermeni kadınların, çocukların siluetlerine bakıyorum.
Aklımın bir kenarında ise hep aynı cümle kendisini hissettiriyor, beni bu sergiye götüren cümle, “Yazmak teselli oluyor”. Sergi çıkışında anlıyorum ki yazmak sadece teselli değil, gelecek zamana bir kapı.
Unutmadan hatırlatayım, çok şanslıyız ki sergiyi küratörü Sevengül Sönmez’le geziyoruz.
Buyurun lütfen.
Girişte soldaki duvarın önündeyiz.. Sevengül Sönmez anlatıyor…
Geçen yıl, 2021, Zaven Biberyan’ın yüzüncü yaşı münasebetiyle zaten Aras Yayıncılık’ın gündeminde, kitaplar yayınlamak etkinlikler yapmak vardı.
Mahkumların Şafağı o yılın sonunda bu amaçla çıktı. Biz de bu süre içinde ailede neler var. Bizde neler var? “Neleri bir araya getirip küçük de olsa onu daha etraflıca anlatabilecek ne yapabilir?” diye düşünürken bizim ekibin aklına geldi. Ekip kararı olarak burada sergi açmak fikri ortaya çıktı. Objelerin büyük bir kısmı da kızı Tilda’dan geldi. Yaseyan Salonu’nun temel amaçlarından biri birlikte okumak ve düşünmek. Bu sergide buna hizmet etsin istiyoruz.
"Mesela bu duvar" diyorum, anlatmaya devam ediyor:
El yazısıyla kendi hayat hikayesi var. Otobiyografik bir metin var. İşçi partisi yılları var, evliliği var, çocuğuna dair fotoğrafları var.
Mesela bu duvarda da Biberyan’ın edebiyatla ilişkisi yazma uğraşısı nasıl şekilleniyor bir parça onu anlatmak istedik.
Burada Biberyan’ın kendi yaptığı sözlük var. Ermenice, Fransızca, Türkçe bir sözlük. Bu sözlük kendisine dair çok şey söylüyor. Bu suluboya eskizi de kendisi yapıyor. Kendisi yapıyorlar kitapları. Burası bize nasıl yazıyor? Nasıl Düşüyor? Buna dair bir fikir veriyor.
Burası da çeviri kısmı. Biberyan önemli bir çevirmen. Çevirilerini de takip etmek mümkün.
Buradaki en ilginç objelerden biri. “Bence” kişisel olarak en ilginç objelerden biri. “Günahkâr Voski’ veya ‘Bir Keşişin Azabı” Biberyan’ın yazdığını bildiğimiz bir kitapçıktı. Okuyunca çevirince içinde neler var bir taraftan onu göreceğiz.
Bu duvarda doğrudan kişisel yaşamı. Bazı kişisel eşyaları ve fotoğrafları bar.
İlginç materyallerden biri kızının doğumdan sonraki 11 yıl boyunca her gün tuttuğu günlük de burada. Bu günlük Biberyan’a başka açıdan bakmamızı sağlıyor.
Resimler meselesini roman ve edebiyatla birleştirdiğimde resmeden ve yazan sanatçıyı yan yana getiriyor benim zihnim. Bu resimler ilk kez sergileniyor. O açıdan kıymetli buluyorum. Evden geldiler.
"İlgi nasıl?" diye sorduğumda Sönmez anlatmaya devam ediyor:
Biberyan’ı giriş sergisi tanıma sergisi gibi düşünebilecek. Farklı malzeme ve okumalarla çoğaltılabilecek bir kurgu.
Yüzüncü yıl bağlamında Biberyan’a ilgi çok yoğun. Biz, pandemi koşulları olanak verdiği sürece özellikle gençlerle, öğretmen buluşmaları yapmak istiyoruz. Bir dizi etkinlik yapmak istiyoruz Şubat’ın yarısından Mart’ın sonuna kadar.
Bu sergi bağlamında değil. Beni bu 100. Yıl Beni en çok düşündüren şeylerden biri Biberyan etrafındaki suskunluk, bana çok ilginç geliyor.
“Bu fotoğraf TİP’in kongresinde bir çekilmiş bir fotoğraf. Aynı kürsüde beş dakika sonra Yaşar Kemal var. Mehmet Ali Aybar var Behice Boran var. Ben Yaşar Kemal arşivi yaptım Biberyan’la ilgili bir cümle yok.
Bunu Yaşar Kemal’e bağlamıyorum. Aybar’ın Boran’ın mektuplarına baktım yok. Ermenice yazmış bir yazarın yazılarını okuyamamış olabilirsiniz ama politik bir yolculuğa eşlik eden yoldaşınıza dair de hiçbir şey yok. Çevirmen de var karşımızda. Ona dair de bir şey yok.
İstanbul Ermenileri tarafından kitapları heyecanla karşılanıyor ama edebiyatçıların yaşarken hiç farkında olmadıkları biri o.
Çok uzak zamandan söz etmiyoruz 1980’e kadar yaşamış birinden söz ediyoruz.
Onu tanımış insanlar hayatta onlar ona dair konuşabilir. Bu sergi belki buna vesile olur. Sayılar aslında bir çağrı, 100 olmuş veya 150 olmuş çok gündem değil. Ama hakkettiği değeri mutlaka bulacağını düşünüyorum o suskunluğa da bir anlam atfetmek ve onun üzerine düşünmek gerekiyor.
Sergi kapısından Sevengül Sönmez’in bu son sözleriyle çıkıyorum...
TIKLAYIN - Zaven Biberyan 100 yaşında Özyaşamöyküsüyle Türkçede
(EMK/AS)