Marmara Üniversitesi'nin yeni rektörü Prof. Dr. Zafer Gül buyurmuş: "Yıllardır ideolojik saplantılarla boğuşmaktan geri kaldık. Üniversitenin kapısı saat 17:00'da kapanır mı? 7 gün 24 saat çalışan bir üniversite haline geleceğiz".
Zaman gazetesindeki habere göre Gül ideolojik saplantılı bilim insanlarını tasfiye etmeye kararlı: "İdeolojik saplantılı bilim adamları, ufak tefek kişisel hesaplarla bilimin gelişimini engelliyor, Türkiye'nin, gençlerin ve bilimin geleceğini tehlikeye atıyor".[i] Haber girişimcilik, markalama, rekabet vb. klişelerle devam edip aralıksız çalışma düşüncesinin dillendirilmesiyle sonlanıyor.
Muğla Üniversitesi'nde rektör adayı Prof. Dr. Zekeriya Güney'in vaatleri arasında ilk sırayı "tüm arkadaşlarımın ideolojik saplantılardan sıyrıldıkları... bir düşünce zenginliği ortamı oluşturmak istiyorum" cümlesinin aldığını bu haberi okuduktan sonra öğrendim. Piyasacı bir üniversitenin ne demek olduğunu üniversite-sanayi işbirliği lafını ağzından düşürmeyen öğretim görevlilerinin ve performans tartışmalarının eksik olmadığı çalışma ve yaşam ortamım ODTÜ'den biliyorum.
Benim konumumdaki araştırma görevlilerini güvencesiz kılıp işten atmaya çalışan rektörler açısından üniversitemde bir süreklilik gözlemlesem de, saplantılı olduğumu iddia eden patronlara pardon rektörlere henüz sahip olmadım. Olmak da istemem. Ancak üniversitedeki piyasacı dönüşüm performans kriterlerine tasfiye projelerini ekleyerek devam ediyorken benim isteklerimin bir kıymeti olmadığını da biliyorum.
İdeoloji kuramının en temel tespitlerinden birisini Terry Eagleton yapmıştır: İdeoloji pis nefes gibidir, herkes ideolojinin hep başkasında olduğunu sanır. Eagleton'ın tespitine kendi bağlamımızda bir ek yapmak uygun görünüyor: Başkasının ideolojik davrandığını söylemekle onu tasfiye etmeye kalkmak arasında bir fark bulunmaktadır.
Birincisini muhafazakarlık-liberal demokrasi kırması bir düşüncenin özgürleştirici olduğuna inanmış ve bu inancı paylaşmayanları çeşitli hakaretler eşliğinde umacı gibi damgalamaya çalışan köşekadıları ve televizyon vaizlerinin söyleminden tanıyoruz. İkincisine ifrata vardırmak diyebilirsiniz; ama otorite tesisi için şiddet kullanımının gerekli olduğunu hatırlatanları, muhafazakar demokrasinin verdiği faşizan uçlar olarak görüp ona uygun bir tamlama bulmak daha yerinde olacaktır.
Prof. Dr. Gül ve Prof. Dr. Güney'in açıklamaları başka birçok öğretim görevlisinin ve kanaat önderliğine soyunmuş teknisyenin farklı kanatlardan da olsalar, üniversite sistemindeki dönüşüm iklimini eleştirel düşünceye tavır alış açısından benzer göndermelerle ve birlikte sürdürdüklerini örnekliyor.
Burada ideoloji devam eden dönüşüme tabi olmayanı doğal gidişatındaki sürece tabi olmayan şeklinde göstermekte yatıyor. Performans kriterini eleştiren, siyasete sarılan her kimse süreci rayından çıkartmaya çalışan sapkın, saplantılı olarak resmediliyor.
Kendilerine mesleki yaşamlarında ve kariyerlerinde başarılar dilemek isterdim, ancak başarılı olmalarının ne anlama geleceğini düşündüğümde dilsiz kalmayı tercih ediyorum. İdeolojik performans konusunda yetkin oldukları anlaşılan söz konusu rektörlerin ya da rektör adaylarının kimin saplantılı kimin normal olduğunu saptayabilecek ne gibi bir litmus testleri olduğunu çok ciddi bir şekilde merak ediyorum. Kendilerini "ideolojik saplantı"sahibi olduğunu düşündükleri insanları nasıl tasfiye edeceklerini ya da bu saplantılardan sıyrılmalarını nasıl sağlayacaklarını açıklamaya davet ediyorum.
Türkiye siyasetinde görünürdeki kamplaşma nedeniyle yan yana gelmeleri çok zor gibi görünse de belki birlikte bir kılavuz hazırlarlar. Bu sayede siyasal iktisat çalışmaya hevesli bir öğrenciye kimleri okumasını tavsiye edersem ideolojik saplantılarımla davranmış olurum öğrenebilirim örneğin. Türk siyaseti üzerine hocalarımla ya da öğrencilerle konuşurken ağzıma almamam gereken cümleleri de yazmalarını rica edebilirim.
Birileri özgür ya da eleştirel düşünceden bahsettiğinde saplantısız bir bilim insanı olmak için bu ifadelere karşı ne gibi önlemler almam gerektiğini de bana bir zarf içinde günderirlerse müteşekkir olurum.
_______________________________________
Ali Rıza Güngen, ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi, Araştırma Görevlisi
[i] Bkz. "Üniversiteleri ideolojik saplantılar geri bıraktı", Zaman 10. 9 2010. http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1026026&keyfield=4D61726D61726120C3BC6E6976657273697465