33 yaşımda hayalimdeki mesleğin eğitimini alma şansı çıktı karşıma. Tam gazetecilik değil, medya bilimi/görsel kültür dalında. Ama olsun, daha kapsamlı. Yalnız zamanla iyice fark ettim ki bir sorun var; dersler hep teori, uygulama hiç yok. Nasıl gazeteci olacağım ben? Zaten yaşım geçmiş.
Ödevler sırf araştırma ve yazma üzerine. Yeni öğrendiğim bir dilde beş yıl boyunca yazdım da yazdım. Belki yüksek notlar almadım ama, yazmayı çok sevdim. Artık hep yazmak ve yazdıklarımın az çok okunmasını istiyorum.
Herkes bir şekilde "var olma" savaşı içinde. Benim var olma şeklim de yazmakmış sanırım. Ama Norveççe veya İngilizce değil, kendi anadilimde yazmak istiyorum.
39 yaşımda okul bitti. Peki şimdi ne olacak? Norveç medyası beni kabul etmiyor. Bir yerlere başvursam; sektörde hiç tanıdığım yok. Türkiye medyası giderek yozlaşıyor. Nereye yazabilirim? Yandaş medya olmayacak. Anaakım zaten olmaz, onlar da mevcut hükümete biat ederek meslek icra ediyor.
Birkaç sonuçlanmayan görüşmeden sonra "bianet olabilir mi acaba" diye düşündüm. Tezimin ana konusunu Türkçe olarak bianet'in künyesindeki birkaç isme mail attım. Genel yayın yönetmeninin vakti olmaz staj işlerine ama gene de ekledim Haluk Kalafat'ın mail adresini de listeye.
"Yazıma bir bakar mısınız? Size yazabilir miyim? Ha, mümkünse bir de staj yapmak istiyorum bianet'te."
Ertesi sabah Kalafat'tan cevap geldi:
"Yazınız yayında, bir fotoğraf ve cv gönderin, yazdan sonra staj yapabilirsiniz."
İlk defa bir yazım yayınlanmıştı. Tam ümidimin kesilmeye başladığı anda gönderdiğim bir başvurunun sonucunda. Bu kadar çabuk ve olumlu cevap gelmesi kaçan şevkimi yeniden canlandırdı. Biraz da şans yardım etmişti tabii. O gün 8 Mart Kadınlar Günü idi ve benim tezim de kadınlar hakkındaydı.
Haluk Kalafat yazmaya başlamamın sebebi oldu; teşekkür yetmez.
Sonradan hatırladım ki; bianet tezimi yazarken de benim kurtarıcım olmuştu: Türkiye'deki kadınları anlatırken, Türkçe kaynak kullanamıyordum tezimde. bianet ise kadın haklarıyla ilgili tüm haber ve istatistikleri hem Türkçe, hem İngilizce en iyi arşivleyen haber sitesi idi. Tezimde iki bianet makalesini referans olarak kullanmıştım. Tekrar teşekkür size Çiçek ve Barış.
O günden beri yazmak istediğim her şeyi yazıyorum. Bazen olmuyor tabii, ama Haluk sabırla açıklıyor mesajlarında neden olamayacağını. Nasıl yazılır, Türkçe nasıl kullanılır vs... Aslında benim gazetecilik stajım ilk yazımla beraber başlamış oldu.
İletişim fakültelerinde teorik olarak öğretirler hep: "Medya dördüncü kuvvettir." İşin mutfağına girince daha iyi kavrıyorsun ne denmek istendiğini.
Ama bence Türkiye gibi eğitim düzeyi nispeten düşük ülkelerde medya aslında birinci kuvvettir. Çünkü böyle ülkelerde medya yasama, yürütme ve yargıyı da yönlendirebilir, hatta eline geçirir. O yüzden Türkiye'de bianet gibi alternatif medya organlarının sergilediği sorumluluk sahibi ve objektif gazetecilik ülkenin geleceği için çok önemlidir. Etik gazetecilik okuyucuya nasıl düşünmesi gerektiğini değil, neyi düşünmesi gerektiğini söylemelidir.
Küreselleşmenin yan etkilerinden muaf olmamız çok zor. 21. yüzyılda medyayı kullanma şeklimiz de hızla değişiyor. Artık sayfa çevirmiyor fare klikliyor, manşet haberlerini bakkalın gazete standa değil bir Facebook postundan öğreniyoruz.
Artık eskisi gibi pasif bir medya kullanıcısı yok. Daha katılımcı daha çoksesli bir ortam internet medyası. Eskiden "medya insanlara ne yapar" diye soruyorduk, bugün "insanlar medya ile ne yapıyor" oldu aynı soru.
Böyle bir ortamda görsellik daha da önem kazanıyor. Artık her haberin bir görseli var ya da görselin kendisi bir haber. bianet'in haber spotu olarak kullandığı fotoğraflar habere ve makaleye daha çok anlam ve etki katıyor. Görsel seçimlerinde bütün bianet editörlerini çok başarılı ve yaratıcı buluyorum.
Gazeteci dediğin...
Eylül sonu başladım staja. İlk gün haliyle sıkılarak geçti. Ders bir: "Gazeteci dediğin haberi kendi bulur, önüne gelmesini beklemez."
Norveç medyası sağolsun bana çok malzeme sağladı. Hükümet yeni değişmiş, kral Türkiye'ye gelecek, kutup ayıları yeme alışkanlıklarını değiştirmiş vs...
İstanbul'da Bianel devam etmekte, açılım paketi açıklanıyor, gazeteci duruşmaları karara bağlanıyor. Ve tabii ki Cumartesi Anneleri: Bu kadar kararlı bir topluluğu dünya görmemiştir. Keşke herkes onlar kadar vakur ve dirençli olabilse.
Bu arada biamag yazılarıma devam ediyorum. Bu sefer sipariş üzerine yazıyorum; Oslo'daki çıplak heykel parkı, kürtaj, sezaryen... Kendi seçtiğim konulardaki yazıları evde yazmam iki hafta sürerken, elime verilen konu ve zaman kısıtlamasıyla yazdığım yazıları bir günde bitirebiliyorum. İş disiplini gerçek bir motivasyon kaynağı. Staja kadar evde oturarak sekiz ayda 10 tane biamag makalesi yazabilmişken, staj esnasında bir ayda beş tane daha yazmışım. Teşekkür ederim Nadire Hanım.
Makalelerin yanında haber de yazabiliyorum artık. Hatta herkese ve her şeye potansiyel haber gözüyle bakıyorum. Şimdiden "mesleki deformasyona" mı uğruyorum ne? Bu aslında bütün stajerlerde var. Bu editörler nasıl bu kadar sabırlı olabiliyor?
"Şu bianet'e haber olmaz, çünkü ....."
Haber değeri taşıyıp taşımayanı ayırmak bu meslekte çok önemli, ipin ucunu kaçırırsan, bir de bakmışssın papparazi olup çıkmışsın. Ayrıca bianet herkesin yaptığı konuların değil, öncelikle insanın ve doğanın haklarını konu alan haberler yapıyor. Bu da ders iki.
Sizlere de teşekkür ederim, Nilay, Ayça, Elif, Beyza, Yüce, Ekin ve Emel.
Bilgi işlem ve kağıt işlerini birileri halletmezse asıl iş yürümüyor. Bu yüzden ofisteki çalışma ortamını destekleyen bianet demirbaşları Leyla’ya, Korcan’a ve Baran’a ayrıca teşekkür ediyorum.
bianet'in en yaşlı stajerinden sevgilerle... (DAH/YY)