Anayasa Mahkemesi iki önemli karar verdi. Bunlardan birisi 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 9. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, “…Ancak, bu Kanunun yürürlük tarihinde 5680 sayılı Basın Kanunu gereği mevkute neşredenler, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümleri gereği mevkute neşretmekten alıkonulamazlar” tümcesinin iptaline dair kararıdır.
Henüz gerekçesi Resmi Gazete'de yayımlanmadı. Diğeriyse 3984 sayılı (RTÜK) Kanunla ilgilidir ve gerekçesi 31 Ocak 2008 tarihli 26773 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 2003/40 Esas, 2007/96 Karar ve 12.12.2007 tarihli kararıdır.
3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’un 13. maddesinin ikinci fıkrasının ikinci tümcesindeki “…ödeme yapılıncaya kadar yayının durdurulmasına karar verilir” bölümünün iptaline ve yine aynı tümcenin kalan, “Yapılacak ihtara rağmen ödeme yapılmaması halinde, Üst Kurulca…” bölümünün de uygulama olanağı kalmadığından iptaline karar vermiştir. Düzenleme ifade özgürlüğüne müdahale olarak kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi'ne başvuru
Ankara 1 No'lu İdare Mahkemesi önüne gelen bir davada Anayasaya aykırılığı ciddi bularak maddenin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Yasanın 13. maddesi gereğince RTÜK tarafından 2002 Mayıs ayına ait Üst Kurul payı, eğitime katkı payı ve özel işlem vergisi tutarının ödenmesi ile ilgili olarak bir televizyon kanalına bu yazının tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde bu borcun ödenmesini aksi takdirde yedinci günü takip eden gün saat 00:00’dan başlayarak borcun tamamı ödeninceye kadar yayının durdurulmasına karar verildiğini bildirmiştir. Televizyon kanalı da “yayın durdurma” işleminin iptali istemiyle açtığı davada, itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırılığı savını ileri sürmüş ve Mahkeme ciddi bulduğu bu görüşe göre maddenin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştur.
3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’un itiraza konu olan 13. maddesi şöyledir:
“12. maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde öngörülen reklam gelirlerinden ayrılacak paylar, elde edildikleri ayı takip eden ayın en geç 20’sinde; (a) bendine göre ödenecek TV kanal ve radyo frekansı yıllık kira bedeli her yılın Ocak ayının en geç 20’sinde; 33 üncü maddede belirtilen idarî para cezaları da cezaların tahakkukunu müteakip ilgili yayın kuruluşları tarafından ödenir.
"Ödemede gecikilmesi halinde, ilgili yayın kuruluşu uyarılarak yedi gün içinde ödeme yapması istenir. Yapılacak ihtara rağmen ödeme yapılmaması halinde, Üst Kurulca ödeme yapılıncaya kadar yayının durdurulmasına karar verilir. Yukarıdaki fıkrada belirtilen tarihlerden itibaren iki ay içinde ödeme yapılmazsa, Üst Kurulca yayın izninin ve lisansın iptaline karar verilir ve ödenmeyen kurum geliri icra yoluyla tahsil olunur. Gecikilen ödemeler için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.”
Anayasa Mahkemesi'nin gerekçesi
Anayasa Mahkemesinin gerekçesine göre;
Anayasa’nın 13. maddesinde, temel hak ve özgürlüklerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamanın Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir.
Sınırlama, belirli bir temel hak ve özgürlüğün Anayasa’da öngörülen ya da belirlenen alanı içinde kişiye sağlanan olanakların yasa koyucu tarafından daraltılmasıdır. Başka bir anlatımla, sınırlamada, belirli bir temel hak ve özgürlüğün kullanım olanakları sınırlamadan sonra da devam eder. Buna karşılık, temel hak ve özgürlüklerin durdurulması, bunlardan belirli bir süre içinde yararlanma veya kullanılmalarının olanaksızlığını anlatır. Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlıklı 26. maddesinin birinci fıkrasında, “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir” denilerek düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kapsamı belirtilmiştir. Anayasa’nın 26. maddesinde düzenlenen “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti”nin sınırları ise maddenin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre, bu özgürlüklerin kullanılması, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgililerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.
İtiraz konusu kural uyarınca ödeme yapılıncaya kadar yayının durdurulmasına karar verilmesi, Anayasa’nın 26. maddesinin güvence altına aldığı düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetine yapılmış açık bir müdahale niteliğindedir. Böyle bir sınırlamanın her şeyden önce Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlerden birine dayandırılmış olması gerekir. Oysa, itiraz konusu kural Anayasa’nın 26. maddesinde belirtilen sınırlama nedenlerinden herhangi birine dayanmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 26. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.” (Fİ/TK)