Yaşadığım kenti yaşlanmakta olan gözlerimle kadraja almam ve size aktarmam istendi benden.
İşte; emekli, evli, iki çocuklu, üç kuzu-torunlu, hayata müdahil bir yurttaşın gözünden kentinin sokak ve bulvarları, köprü ve parkları... İşte akranlarının kentsel tutsaklığına dair fotoğraflar çeken kentli bir yaşlının nacizane fotoğraf altı yazıları.
Kaldırımlar yetersiz
Birinci kare: Kaldırımları oto-parka dönüştürmüş motorlu araçların arasından elindeki torbalarla geçmeye çalışan kadın bir akranım.
Fotoğraf altı: Kentin zaten dar, düzensiz, sıkça kesilen ve yaygın olmayan kaldırımları, araçların (seyyar satıcı, dilencilerin de), işgali altında. Yayan yolculuğun tehlikeli olarak algılanması yaşlılarda güvensizlik, endişe ve stres hissine neden oluyor. Yollar, yaşlıların günlük hareketliliğine engel olmamalı. Günlük yaşamının çoğunu kapalı mekanlarda geçiren kent yaşlısı açık havada yarım saat hiçbir engelle karşılaşmadan yürüyebilmeli, soluklanmalı, hayata karış(tırıl)malı!
İkinci kare: Yoldan geçen araçların ve kırık kaldırım taşlarının sıçrattığı çamurdan korunmaya çalışan akran bir hemcinsim.
Fotoğraf altı: Bu kentin bozuk yolları; yaşlıların yaşam alanını daraltıp, toplumla bütünleşmesini engellemekle yetinmeyip, giysilerinizi de kirletir.
Üçüncü kare: Üst geçitin dik ve dar merdivenlerini çıkmaya çalışan akranım yaşlı bir çift. Kadın bir eliyle küpeşteden diğeriyle eşinden destek alıyor.
Fotoğraf altı: Dünyanın her yerinde kentin zemin katı yayaların, altı ve üstü araçlarınken; bizde tam tersi. Kent; yaşlı yayasını cambazlığa zorlamamalı. Geçitler asansörlü, merdivenleri standartlara uygun olmalı. Kent; alışveriş, banka gibi zorunlu nedenlerle, yürüyüş, temiz hava, gezme, sosyo-kültürel nedenlerle dış mekanları kullanan yaşlılarını özgür kılmalı.
Yayalara alan bırakılmalı
Dördüncü kare: Rampa yukarı çıkarken nefesi daralan akran hemcinsim bir arabaya sırtını dayamış.
Fotoğraf altı: Kentteki rampaların genişliği, eğimi ve zemininin kaymaz ve az pürüzlü malzeme ile kaplanması önemli. Kot farklı rampalar arasında dinlenme alanı bulunsa, tutunacak yerler olsa… Biz yaşlılar için kaymak ve düşmek çok tehlikeli.
Beşinci kare: Yaya bölgesine yasak olduğu halde giren motorlu araçtan kaçmaya çalışan yaşlı.
Fotoğraf altı: Son yıllarda yaygınlaşan adına "sevgi yolu" da denilen yaya bölgelerine 24:00-06:00 saatleri arasında araç girmesi yasakken, bu araç yayanın can güvenliğini tehlikeye atıyor. Bu bölgeler bütün merkezi kapsayacak biçimde genişletilmeli.
Altıncı kare: İşaretleri silinmiş yaya geçidinden yeşil ışıkta koşarak geçmeye çalışan eli bastonlu bir akranım.
Fotoğraf altı: Belediyeler yeşil ışık süresini delikanlılara göre ayarlıyor, akıllı-kanlılara göre değil. Biz o sürede orta refüje bile zor ulaşıyoruz.
Yedinci kare: Yaya yolundan giderken bisikletli bir çocuğun çarptığı ve elindeki torbadan dağılan portakalları yerden toplamaya çalışan hemcins bir akranım.
Fotoğraf altı: Yaya yollarına paralel, bisiklet yolları yapılsa… Ancak çocuklara da kentin her yaştan insana ait olduğu bilinci verilse.
Yayalığı özendirmek için...
Sekizinci kare: Yanındaki gencin yardımıyla zorlukla apartman giriş merdivenlerini inen yürüteçli akranımın yolu kapatan araçların arasından kendini bekleyen taksiye erişme mücadelesi bekliyor.
Fotoğraf altı: Kent araçların. Kent insanların değil, yaşlı ve özürlülerin hiç değil. Belediyeler bina girişine rampa yapılmayan inşaatlara iskan raporu vermeseler… Merdivenli mekanlara, eşikle ve basamakla ulaşılan asansörlere, rampa yerine kullanılan basamak ve eşiklere, dönel merdivenlere de izin vermeseler...
Dokuzuncu kare: Aydınlığı yetersiz, tenha üst geçit.
Fotoğraf altı: Tüm kentliler gibi biz yaşlıların da can ve mal güvenliği tehdit altında. Belediye yaya altyapısını gece-gündüz bakımlı, temiz ve aydınlık tutma, onarma ve görsel çekiciliğini sağlamakla ilgili görevlerini tam olarak yerine getirse. Kenti yönetenler yayaları ilgilendiren kararları alırken yaşlı ve engellilere empatik yaklaşabilmek ve gerçek gereksinimleri görebilmek için tekerlekli sandalye, baston, yürüteçle kenti turlasalar.
Onuncu kare: Tuvaleti olmayan park.
Fotoğraf altı: Yaşlanan insanın tuvaletle samimiyeti artıyor. Kentler biz yayalarınsa; yayalığın özendirilmesi gerek.
Özgür kent nasıl olur?
On birinci kare: Otobüs duraklarının uzaktan okunamayan bilgi levhaları.
Fotoğraf altı: Kent merkezinde çok şık olan durakların kalitesi dış çeperlere doğru düşüyor. Mesela; kentte kapalı olan duraklar açık durağa dönüşüyor, oturma yeri bulunmuyor, bilgi levhaları yenilenmiyor.
On ikinci kare: Butonlu ışık ve ikaz araçları olmayan yaya geçitleri.
Fotoğraf altı: Evinden çıkıp bankaya gidecek olan yaşlı; karşıya geçecek iken butonlu ışığa basıp, işitsel-görsel uyarılardan yararlansa o kentte kendini özgür hissetmez mi?
İşte yaşadığım kentten kadrajıma giren görüntüler... İşte yaşadığım kente ilişkin kafama takılanlar.
Ve size sormak istediğim sorular. Yaşlıların erişebilirliğini ve toplumla bütünleşmesini sağlayan kentler özgür kent olmaz mı? İnsan yaşamını zorlaştıran her türlü eylem ve işlem, insan onuruna aykırı eylem ve işlem değil midir? (ŞD/GG)
* Şadiye Dönümcü, Sosyal Hizmet Uzmanı