günlerdir dr. melike erdem aklımdan çıkmıyor. 30 yaşında bir insanı 6. kattan aşağıya attıracak neler olabilir diye düşünüyorum.
tabip odası yaptığı açıklamada onun durumunu "geçen iki buçuk yıllık asistanlık eğitiminde yaşadığı sıkıntılar, geçirdiği idari soruşturma ve (ailesinin iddia ettiği) mobbing onu canından bezdirince daha iyi bir eğitim alma isteğiyle, son iki aydır istanbul eğitim ve araştırma hastanesi'nde çalışmaya başlamış melike... mesai arkadaşları o gün üzgün, kırgın ve öfkeli olduğunu söylüyor. öyle ki hastanenin 6. katından atladığında, elinde savunma dilekçesi varmış." şeklinde özetliyor.
bunları sonradan söyleyen arkadaşları onun böyle bir şey yapacağını tahmin edebildiler mi?
kendisinden istenen savunmanın bir "idari soruşturma" olamayacağını bilecek kadar yaşı "büyük". eğer geçen hafta buna dair yazdıklarımı bilmiyorsa, en az onun amirlerinin, meslek örgütünün ve arkadaşları kadar benim de payım var!
"keşke daha önce yazmış olsaydım" diye düşündüm. ama acaba okur, haberi olur muydu!
karara kadar giden süreci bilmek
onu yaşamın ve balkonun kenarına getirenin bunun ötesinde nedenler olduğunu düşünüyorum.
evet özkıyım bir bireysel karar. buna gerçekten karar verildiğinde de önlemek çok zor. çünkü onu gerçekleştirebilenler sanıldığı gibi "zayıf ya da güçsüz" değil, tersine "güçlü kuvvetli" insanlardır.
tarih boyu bilinen ünlü örnekler kadar sıkça tanık olduğumuz yaşamın içindeki örnekler bunu doğruluyor. o kararın uygulandığı son ana bir müdahalenin çok zor hatta olanaksız olduğunu biliyorum. sorun o ana kadar olan süreçte bir şeyler yapmak, yapamamak ya da yapmamak!
55 yıllık yaşamımda çok fazla olmasa da örneklerini yaşadım.
içlerinden birisi hemen hemen aynı yaşlarda yaşamına son veren bir başka hekim arkadaşımdı.
çok yakını değildim, ama tabip odasında bir çok çalışmada birlikte çalışmıştık.
bir gün çalıştığı hastanede "özkıyım" haberi geldi.
o zaman "alo124/sabim" de, "mobbing" de yoktu.
öyle hastalık derecesinde ruhsal sorunları olan birisi de değildi diye biliyorum.
ama ölüm gerçekti. yakınımdaki başka örneklerde olduğu gibi.
bir tanesi de yeni tanı almış lepralı bir hastaydı. hastanenin yakınındaki koruda bir ağaca asılı bulundu.
hastalığı ve sonuçlarını biliyordu. ama memleketine geri döndüğü zaman ailesinin ve yakın çevresinin ondan uzaklaşacağı, istemeyeceği düşüncesine takılmıştı. onu bu noktaya getiren nedenin çevresi ve toplum olduğunu düşündük!
en azından benim bildiğim örneklerde sorun "yalnızlık"!
yeterince hissedilmeyen "dost, arkadaş, aile desteği" ve yaşamak için nedenin ve "bir başka yolun" kalmaması.
öncesinde yapılması gerekenler
işte tam da burada başlıyor bence tüm boyutlarıyla "yaşamı savunmanın" zorunluluğu.
hele hele hekimler için! hele hele yanlışa, çirkine, kötüye karşı mücadeleyi kendine yol seçmiş kişiler, yapılar ve örgütler için.
şuna hep inandım: şu anda iktidarda olan akp'nin bu kadar yoğun toplum desteğine sahip olmasının arkasında birbirine koşut iki temel unsur var: bireysel ve insani düzeyde "maddi ve manevi destek" ile "yardımlaşma ve dayanışma." yaşamın her alanında ve ilişkisinde böyle: birey ya da insan düzeyinde bunu başarabilenler "kalabalık", "güçlü" ve "yaşama egemen" olabiliyorlar.
başaramayanlar ise hemen her zaman "kronik mağlup"lar!
geriye gitmek artık olanaklı değil: melike geri gelmez, yaşama geri dönmez!
bundan sonrasında başka melikelerin olmaması için bir şeyler yapmak gerekir.
ama onlardan ne kadar haberdarız?
maddi ve manevi destekle, yardım ve dayanışmadan, bunları sağlayacak yakın ilgiden, ilişkiden şu anda yoksun olan kaç melike, kaç insan var?
bunu bilecek, fark edecek ilişkilere sahip miyiz? "erken uyarı" araçlarımız var mı? yoksa neden yok?
bu insanlar fark edildiğinde, kişilerin, yapıların, örgütlerin, onların bu durumlarını değiştirmek üzere ellerinde hangi olanakları, araçları, yöntemleri, iş planları var?
tekil düzlemde bunların üzerine gidiliyor mu, izlenip değerlendiriliyor, gerekli olanlar her neyse yerine getiriliyor mu?
buna dair bilgilendirme, eğitim, tutum davranış değişikliği sağlayacak herkesin karşılıksız katılabileceği uygulamalı eğitimlerimiz, kurslarımız var mı?
bunları izliyor, dokümante ediyor, sonuçlarını paylaşıyor muyuz?
geçen yıl, geçen ay, geçen hafta, geçen gün kaç melike kimler tarafından yaşamın ve balkonun kenarından içeriye çekildi?
yapılanlar yetmemeli!
evet tabip odalarının yaptıkları yapılmalı:
hekimlerin olduğu her yerde "büyük çaplı bir protesto eylemleri yapılmalı"; bu protesto eylemlerinde yapılan o açıklamalarda söylenen her şey harfi harfine yerine getirilmeli!
"özkıyım mı, iş kazası mı?" olduğu bulunmalı.
her durumda "sürecin yakından takipçisi" olunmalı ve bunu irdeleyen "psikiyatrik otopsiler" gerçekleştirilmeli!
mobbinge bağlı ölüme sebebiyet vermekten dolayı savcılığa "suç duyurusunda" bulunulmalı, "melike erdem ile ilgili bir belgeseller" çekilmeli, sabim kapatılsın diye "imza kampanyası" başlatılmalı.
ama bunların hepsi yapılsa bile, eğer "özkıyım"ın gerçekleşmesinden ancak "10 dakika sonra" olay yerinde olunacaksa, sadece onların hayatını kaybettiği noktaya kırmızı karanfiller bırakılacaksa yaşamını yitiren "melike"ler yine olacak, onlar yine kurtulamayacak demektir.
başka bir deyişle "bu işin peşini bırakmayacağız ve yeni ölümler olmasın diye mücadelemizi sürdüreceğiz" demek yetmez!
yaşamı savunmak ve korumak için de yapılacak şeyler var ve mutlaka yapılmalı.
unutmayalım, melike'lerin hiç olmamasıdır asıl olan.
ve yine unutmayalım: "hekimlerin görevi de 'tedavi etmekten önce korumak'tır!" (ms/hk)