*Yazının başlığı Ataol Behramoğlu'nun "Bu Yangın Yerinde" şiirinden alındı.
Memleketin Manavgat, Bodrum tarafı yangın yeri. Eş zamanlı o kadar çok orman yangını çıkıyor ki takibi neredeyse imkânsız. Muhtemelen canlı yaşamına verdiği zarar, sonrasında çok daha net olarak açığa çıkacak.
Başka bir yer Konya’da da bir yangın var. Nefret söylemi ile harlanan düşmanlık yangını, can yakıyor. Daha önce de saldırıların hedefinde olan Kürt aile Dedeoğulları’ndan 3’ü kadın 4’ü erkek 7 kişi öldürülüyor.
Van’ın Başkale İlçesi’nde sel felaketi yaşanıyor.
Memleket her anlamda bir yangın yeri. “Yaşamanın zor olduğu yangın yerinde”, yazının fotoğrafı düşüyor, sosyal medyaya.
Henüz, kimin çektiği bilgisine ulaşamasam da fotoğrafa yansıyan, sadece bir canlının başka bir canlıyı kurtarması değil. Fotoğrafta gördüğünüz çocuk, hepimizin her an ihtiyaç duyduğu dayanışmayı, iyi olabilme halini, insanın insanı, bir canın başka bir canı hissetmesini, derdini dert etmesini hatırlatıyor.
Kadınların erkek şiddetine karşı birbirlerinin yanında, çeperinde olması gibi. Umut oluyor fotoğraf, güç veriyor bakana.
Bu kadar karanlık, köhne, çözümsüzlüğün bir kader, ağır aksak işleyen sistemin içinde daha doğrusu kaosun, belirsizliğin tavan yaptığı bir “aşırılıklar çağında” sonsuz bir neşe kaynağı gibi geliyor fotoğraf. Kötülüğe kafa tutan, “ben de varım” diyen bir iyilik hali.
Sadece fotoğraflar mı?
Bir de şiirler var aslında kimi zaman ihtiyacımızı kimi zaman da halimizi ahvalimizi anlatan..
Şair Birhan Keskin ve Aslı Serin’den dinliyoruz…
Ölülerimizi “sık kullanılanlara” ekliyoruz.
Ölülerimize ölülerimiz ekliyoruz.
Şans eseri yazmıyorsa adımız bir sayaçta
Birhan, ben bunu hep “antisayaç” olarak okudum
Yani sayılamayan, sayılmasın hiç aman
Sahi biz kaç darbeden sonra ölülerimiz oluyoruz.
Erkek ve kadın, iki farklı hayvan.
Ve kuraldır öldürür hayvanlar âleminde güçlü olan.
Mesele bu değil, mesele başka.
Niye sevsin pembe tülleri kırmızı panjurları
Ve niye aynı evde yaşasın bir fille mesela
Aha kırılacak bir vazo birazdan.
Bir yatırımcı değiliz, tamam
Öncesinde büyük hesaplar, planlar, bütçeler filan
Ama sevmek diye bir şey var, geçelim dersen o da var
Bize çizilmiş kalın çizgiler, gerilmiş ipler var
Alnımızı kıllı elleriyle karalayanlar yetmedi komple silenler
Çaresizlik var Birhan bak:
Türkiye’nin güneyinden üzücü haberler geliyor
Türkiye’nin kuzeyinden üzücü haberler geliyor
Türkiye'nin doğusundan üzücü haberler geliyor
Türkiye’nin batısından üzücü haberler geliyor
Türkiye giderek üzücü bir habere dönüyor…
Sevmek dedin ya, aklıma Oscar Wilde’ın bir dizesi geldi bak!
“Çünkü herkes öldürür sevdiğini” diye
Ama öldüreceksek sevdiğimizi Oscar sevmek niye?
Ama bundan da önce Aslı, bundan da çok önce
Başka bir şey var, boynumuzda asılı olan.
Koy kadını bir tarafa, koy kadını bir tarafa
Koy kadını bir tarafa, var.
Âdem var ve onun kaburgası filan.
Sayaca gelirsek sayalım bir de bu yandan:
Türkiye’nin güneyinde bir adam yere çömeliyor.
Türkiye’nin kuzeyinde bir adam yere çömeliyor.
Türkiye’nin doğusunda bir adam yere çömeliyor.
Türkiye’nin batısında bir adam yere çömeliyor.
Türkiye giderek çömelen adamlara benziyor.
Onların dikliği bizim yataylığımız pornografik bir görüntü verebilir. Değil!
Çömelmek yani pişmanlık yasası, kendimde değildim içmiştim safsatası
Çömelmek: Törelerimiz böyleydi ben istemezdim filan
Çömelmek: Bana karılık yapsaydı
Çömelmek: Telefonla konuşmasaydı
Çömelmek: Boşanmasaydı
Onlar koca, onlar baba, onlar sevgili onlar devlet.
Eşitlik istediğimizi sananlar yanılıyor
Kim eşitlenmek ister hırsızlar ve katillerle Birhan!
Sana bir şey diyeyim mi Aslı?
Cinsine koduğum derdi benim dedem kendi cinsine.
Yani cinsiyete bölünmeden önce
Öyle kalsaymışız ototroflar gibi filan.
Koyuyor insana tabii. Bazılarını “İnsan” hanesinde sayarken
Belki de şöyle bir şey: Bir düştü insan bir zaman
hurafesiyle yaşıyoruz ondan arta kalan.
Kadınların kaburgadan yapıldığına
kadınları bile inandıran neydi Birhan?
Asıl mesele diyorsan buraya dönelim, şimdiye
Söyle artık başımıza bu işleri açan yine erkekler değil miydi?
Dönelim Van’da bir kadına, dönelim Mardin’de, dönelim İzmir’de
Dönelim Birhan bak geç oluyor hava kararıyor evimize dönelim
Bize bunları söyleten neydi, gülerken ağız kapatmayı, ağlarken saklanmayı
Her lafa karışmamayı, yazmamayı Birhan, çizmemeyi bize dayatan kimlerdi
Giydiğimiz etek boyuna, doğuracağımız çocuğa karar verenler kim
Kadınlar ilk sevişmesinde neden babasının yüzünü gördü
Küçücük kızlar dedesi yaşındaki adamlarla neden
Neden genelevler var neden hep bir kadın otobanda
Ütü reklamında bir kadın çıplak
Otomobil fuarında bir kadın öyle arabalar üstünde, neden
Doğum günlerimizde bize mutfak robotu hediye edenler kimlerdi
Şakağımıza silahı dayayanlar kimler, kimlerdi Birhan?
Televizyonu açtım güzel bir kış sabahı güneş öyle tepede
Sanki her şey aklanmış basbayağı tepede
Bir adam karısını eve kilitleyip sigara söndürmüş
Bir kadın Birhan bak doktorlar söylemiş, bebekle yalnız bırakmayın demiş
Haklısın neden sevsinler pembe tülleri, iki ayrı tür neden illa bir
Tamamlanmamış bir evrimin projeleriyiz belki de
Zıvanalı geçme tekniği nedir Aslı bilir misin?
Bak öğren bunu.
Çünkü bu şiir birbirine geçmiyor.
Acıyor, soğuyor, acıyor, soğuyor, acıyor, soğuyor.
Bitişmiyor. Birinin acısı öbürüne geçmiyor.
Bütün kadınlara bundan böyle başka türlü “ateşli” olmayı
“şiddetle” öneriyorum Aslı
Çıkıp iki oda bir salondan
Ateşli silahlar elimizde, Uma’nın kılıcı belimizde,
Savunma ve dövüş sanatlarında ustalıklı.
anitsayac’ta bu kadar kadın ismi yeter,
Yeter artık, yeter çıkalım zıvanadan
(EMK)