*Fotoğraftaki kişi, İoanna Kuçuradi. Türkiyeli felsefeci, akademisyen ve yazar. Türkiye Felsefe Kurumunun başkanı. Hâlen Maltepe Üniversitesinde İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü ve İnsan Hakları Anabilim Dalı Başkanı olarak görev yapıyor.
Dervişlik olaydı taç ile hırka
Biz dahi alırdık otuza kırka
Yunus Emre
Sakalı ve hırkayı görüyorum ama filozof nerde?
(Video barbam et pallium philosophum nondum video) Latin özdeyişi
Yunus Emre’nin dizeleri ile Latin özdeyişinde dile gelen Hakikat özdeş. Bilgelik bir tür dervişlik, ermişlik makamı. Bilgelik sevgisi anlamına gelen felsefe (philos+sophos) ile ilgilenen kişilere bilge yerine bilgeliği arayan, seven anlamında filozof denmesi hiç de rastlantı olmasa gerek zira bilgelik bir tür tanrısal makamdır. Ona ancak ulaşmak için çaba harcanabilir. İnsanın Hakikate duyduğu ihtiyaç, sıkça Hakikat yerine geçtiği iddiasında bulunan kişi, kurum, ve/ya yaklaşımlarca istismar edilir.
Anlam
İnsanın belki de en büyük trajedisi, evrimleşme sürecinde kaybettiği doğasının yarattığı boşluğu iliklerine değin hissetmesidir. Doğasızlığın yarattığı boşluk en yalın deyişle anlam ile ikame edilir. Anlam ararız. Yaratırız da. Sonra içinde yaşarız.
Çünkü yarattığımıza tutunmaktan başkaca bir yol yoktur. Dünyamız işte bu anlam örgümüzdür. Bu dünyanın insanı, farklı dünyaların insanları/yız deyimleri dolayımıyla türkçe, eşsiz kavrayışı ile ile olguyu bizim anlam dünyamızda somutlaştırır. Her birimiz farklı bir anlam evreninde yani dünyada yaşarız. Her insan ayrı bir dünya, ayrı bir evrendir.
Her insan yavrusu bir Habitus içine doğar. İçine doğduğu kültür, onu diliyle sarıp sarmalar. Ona tarihselliğinde biçimlendirdiği Hakikati giydirir. Anlam dünyası sunar. Efesli “karanlık bilge”nin deyişiyle “Her şey akar.” Yaşam da. Verili Hakikatin devingenliği huzursuz eder. Bu nedenle zamanı durdurmak, dondurmak ister.
Çabası Gılgamış’ın ölümsüzlük arzusu gibi nafiledir. Ona yönelebilir, onu arayabilir, anlamak için gayret edebiliriz lakin yaşamın devingenliğini kabul ettiğimiz ölçüde özgürleşebiliriz. Onunla akmak. Sufice söylersek hemhal olmak. Birde erimek.
Yaşam adı verilen olgunun, her şeyde olduğu gibi sonsuz yüzü vardır. Greklerin “Sonsuzluk her yerdedir.” sözü tam da bunu imler. Sonsuz yüzü olan Yaşama insansal fenomenler adını verdiğimiz edimlerle yaklaşırız.
Türkçe felsefenin kurucu öznelerinden biri olan Takiyettin Mengüşoğlu, İnsan Felsefesi adlı kitabında insanı, bilen, inanan, konuşan, çalışan, değerleri gören, yaşama karşı duruşu olan bir diğer deyişle tavır takınabilen, öndeyide bulunabilen, isteyen, tarihselliği olan biyopsişik bir varlık olarak görür.
Türümüzün etik bakımdan tarihi, dille yani doğaya müdahale ettiğimiz bir biçimde kültürle başladığı söylenebilir. İnsan, dilde yaşayan bir anlam varlığıdır.
O nedenle Wittgenstein “Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır.” Heidegger, “Dil, varlığın evidir.” dememiş mi? Dille, dilini, bir başka deyişle kendini anlamak derdindedir türümüz. Bu da onu paradoksal biçimde sarar. “İnsan, dile hapsolmuş öznedir.” denir. İnsanın anlam arama serüvenidir bir bakıma kültür. Hem ölçen hem de ölçülendir. Paradoks da buradadır bir bakıma.
İnsan, ayağa kalktığı ilk günden itibaren yani kalu beladan bu yana artık kadim de denilen soruları hiç bıkmadan sorar; sorar çünkü hiçbir yanıt tüketici biçimde insanın merakını doyuramaz.
Anlam, bitimsiz bir evrendir: Her bilinenle yeni bilinmezliklere açılır. Kimileri anlamı, anlamayı durdurduğunu iddia eder. Dogmatizm tam da bu tutumda yeşerir! Nasıl zamanı durdurmak imkansızsa insanın anlam arayışı da engellenemez.
Ayağa kalktığımız ya da “cennetten kovulduğumuz” ilk günden bu yana her gün yeniden sorarız:
Kimim?
Neredeyim?
Niçin yaşıyorum?
Bütün bilimlerin, felsefelerin, dinlerin ve sanatların işte bu üç soruya yanıt arama girişimi oldukları söylenebilir. Yanıtlarımız değişse de sorular her zaman aynı kalır. Yanıtlarımız bir araya gelerek Yaşam adını verdiğimiz olguyu açıklar. Bir diğer deyişle açıklamalar bir araya gelip Yaşam adını verdiğimiz örgüyü oluşturur. Kimilerinin iddia ettiği gibi bunlar arasında değer hiyerarşisi yoktur. Yaşam, bunlardan herhangi birinden oluşmadığından bunlardan herhangi birine de indirgenemez.
Takiyettin Mengüşoğlu’nun çok yerinde ifade ettiğini gibi her biri bir insan fenomenidir. Felsefece bakmak sorumluluğumuz o nedenle amacımız bu fenomenleri anlamak.
Yaşama Felsefeyle Bakmak, kadim zamanlardan bu yana insan kavrayışının kavrayışı da denebilecek felefece düşünmeyi, bakmayı gündelik yaşama tercüme etmeyi murad ediyor. Hiç kuşku yok ki bu murad, “Felsefe gündelik yaşama tercüme edilebilir.” varsayımına dayanmakta.
Dünya Felsefe Günü
17 Kasım Dünya Felsefe Günü. Yaşama Felsefeyle Bakmak üstbaşlığında felsefeyi kamusallaştırmak, toplumsallaştırmak amacıyla filtremizden geçen ya da ağımıza takılan takvim günlerini, kavramlarını ele alıp işleyeceğimiz bir dizi hazırladık. Dosya dizimizin ilkinde Felsefeyi ele alıyoruz. Çünkü UNESCO tarafından her yıl Kasım ayının üçüncü Perşembesi 21 Kasım 2002'den bu yana uluslararası bir gün olan Dünya Felsefe Günü olarak kutlanmakta.
Bunda hocamız İoanna Kuçuradi’nin çok büyük emeği var. Huzurlarınızda emeği için kendisine saygılarımızı sunuyoruz. Hoca’nın ömrünü vakfettiği felsefe ve insan hakları alanlarındaki çalışmalar Kuçuradi Vakfı marifetiyle sürüyor.
BM, ilan kararında “Felsefe, eleştirel ve bağımsız düşünmeyi teşvik eden ve dünyayı daha iyi anlamaya, hoşgörü ve barışı teşvik etmeye yönelik çalışmaları destekleyen bir disiplin" olarak tanımlar.
Dünya Felsefe Günü münasebetiyle UNESCO’nun Paris’teki merkezinde 16, 17, 18 Kasım 2022 tarihlerinde World “Philosophy Day 2022: The Human of the Future” adında bir sergi eşliğinde üç gün sürecek sempozyum gerçekleşiyor.
Etkinlik metninde “hiper-teknolojili bir dünyada, insanlık kavramının kendisi sürekli bir evrim içinde” olduğu söylenerek “Bugün insan dediğimiz varlık nedir?” diye soruluyor. Radikal dönüşümler yaşadığımız, hayatın hızla dijitellerştiğidijitalleştiği bir dönemdeyiz. İoanna Kuçuradi’nin çok yerinde ifadesiyle “Günümüzde insanı robatlaştırmaya, robotları insanlaştırmaya çalışıyorlar.” İşte bu iklimde etkinlik metnindeki “Gelecekteki yeni insanı nasıl tasavvur edebiliriz?” sorusu anlam kazanıyor. Her çağ hem güncel hem de gelecekteki hayatı merak eder. Çünkü yaşam mazinin anılarıyla geleceğin düşlerinin harmanı olan şimdide yaşanan bir olgu.
Felsefecilerin hikayeleri
Felsfeyi, felsefeyle uğraşanları konu alan "Yaşama Felsfeyle Bakmak" adını verdiğimiz dosya dizimizin ilki üç bölümden oluşuyor. Yarın ve ertesi gün Türkçe felsefe yapan kıymetli felsefecilerimizle hikayelerini, felsefeyle yollarının nasıl kesiştiğini, neleri dert edindiklerini, neleri problem olarak gördüklerini, felsefeci olarak yaşamla nasıl ilişkilendiklerini konuşacağız.
Son olarak ise mesleki anlamda felsefeci olmayan ama felsefeye gönül vermiş, felsefenin toplumsallaşması için gayret eden insanlara kulak vereceğiz. Onların hikayelerini sizlerle buluşturacağız.
Yaşama Felsefeyle Bakmak adını verdiğimiz yolculuğumuzu takvim günlerini, güncel olayları konu alarak sürdürmeyi arzu ediyoruz. Çünkü Aristoteles, Metafizik adını verilen kitabına şu eşsiz cümle ile başlar: “İnsanlar, doğaları gereği bilmek isterler, bilmeyi arzularlar.” Bilmek, anlamak, türümüzün dünyada kendine yer açmasının yolu.
Felsefe, bu yolun feneri. Cangılda patika açmak serüveni de denebilecek yaşamda anlama yolculuğumuzun daim olması umuduyla…
(MVB/EMK)