“Ölüm geliyor aklıma birden ölüm,
Bir ağacın gövdesine sarılıyorum”
Cemal Süreya
Spinoza Etika’da “Özgür insan hiçbir şeyi ölümden daha az düşünmez, onunki ölüm üzerine değil; yaşam üzerine bir meditasyondur, tefekkürdür” sder.
Avrupa’da yaşamın niçin bu kadar kıymetli olduğunu merak edenler, bu sözlerin sahibinin döneminin Avrupasıyla olan çatışmalarını ve düşünce kavgasını izlemeliler. Uzun kavgaların ve devrimlerin ardından “sözleşmeci” toplumlar olarak devletle imzaladıkları mukavelelerde yaşam üzerine odaklandılar, anlaştılar.
Oysa Ortadoğu’da ölüm bir gündelik yaşam gerçekliği, sıradan bir olay ve kıymetsiz yaşamların kıymetlenme olasılığı üzerine bir keskin duygulanış. Yalnızca ölününce kıymetlenen bir varlık gerçeği…
Doğrusu yaşamı kendisi için bir zevk ve arzu aralığı, başka toplumlar için kahırlı bir keşmekeşe dönüştüren bir Avrupa gerçekliği de var (Gene Spinoza’nın “ölüm dışsaldır” sözünün başka bir yorumu) ama mesele ölüm ve yaşam arasında bir toplumsal tercih yapmakla ilgili. İşte bu tercihi yapacak olanlar yerimize atananlar değil, yaşayan, kahır çeken ve ölenler olarak bizleriz.
Ölüm diyarı Ortadoğu’da da AKP ve IŞİD arasında bir ölümcül ittifak yapıldı. AKP bir yaşam rejimi kuramayacak olmanın dayanılmaz yükünü kaldıramayınca sürekli ölümle anılan bir insanlık düşmanı yapıyla yan yana artık. Gerçekten de AKP’nin modern, post modern, demokratik modern bir yaşam ve demokrasi önerisi var mı? Bugünlerde IŞİD’den satın alınan petrolle gündeme gelmesi yaşam (elbette kendi yaşamları) ile ölüm arasında katrankara bir “ziyaretgâh” açtığının kanıtı. Sonsuz bilincimizin dehlizlerindeki en koyu karanlıkla ortak olacak kadar gayri ahlaki bir siyaset gütmekte AKP. Artık kesinlikle MHP ya da diğer ırkçı-faşist yapılardan tehlikeli olduğuna emin olabiliriz. IŞİD demek yüzlerce Maraş katliamının kapalı gişe film gösterimi demek çünkü… Düşünebiliyor musunuz?
Günlerdir genç insanların bu Ak-Kara ittifak yüzünden maskeli üniformalılarca katledildiği haberini alıyoruz. “Ak-Kara ittifakı” bir ölüm arkadaşlığı. Günlerdir ölüme durmuş bir ülke gibi kurban veriyoruz… Dün Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol, Nihat Kazanhan bugün de Dilan Kortak ve Çekvar Ali Çubuk. Gerçekte ölümü yaşam adına yargılayan özgür insanlar olarak Kürtler yılgın, moralsiz ve mecalsiz değil, yaşam adına hakikatte ısrar ederek özgürlük için "kale duvarlarını" ittirmeye devam ediyor. Bir daha seçim yüzü görür müyüz bilemiyorum ama ölüm rejimine karşı biz demokratik ulus rejimini onaylıyoruz. Adı dünyada insanlık düşmanı bir karanlıkla müttefikliğe çıkmış bir ülkede, yaşam adına umut olan bir genci daha katlettiler. Yaşam adına tedbir alma ve AKP’ye dur deme zamanı… (MS/HK)