*Fotoğraf: AA
Olay Ağrı’da yaşanıyor. Şeker hastası kadın hasta acil servise gelir. Acil servisin keşmekeşliği içinde hekim hastanın öyküsünü (anamnez) almaya çalışır. Hasta ‘Ez nepixîme, Dezmêja min nayê?’ der. Hasta karında şişkinlik (distansiyonu) idrar yapamama şikayeti olduğunu ifade etmeye çalışır. Derdini anlatmaya çalışırken sancılar içinde kıvranmaya devam eder. Hekim bir türlü iletişim kuramaz. Sağlık personelinden yardım ister. Gelen sağlık personeli hastadan tekrar öyküsünü almaya çalışır. Hasta ‘Ez nepixîme, Dezmêja min nayê?’ diye acı içinde inler. Sağlık personeli, karında şişkinlik şikayeti de olunca hastanın büyük tuvaletini yapamadığını düşünür ve hekime de öyle ifade eder.
Bunun üzerine hekim hastaya lavman (bağırsakların boşaltılması için makattan yapılan işlem) yapılmasını ister. Oysa hasta ‘Dezmêja min nayê?’ derken aslında idrara çıkamadığını söylemeye çalışıyordur. Hastaya lavman yapılır. Şikayeti daha da artar. Bunun üzerine Dahiliyeden konsültasyon istenir. Gelen hekim Kürtçe biliyor. Hastanın şikayetini sorar, sıkıntısının idrara çıkamamak olduğunu öğrenir ve hastaya idrar sondası takılır. 3,5 litre idrar çıkar, hastanın ağrısı diner. Ama tüm bu süreç boyunca yasaklı dilinin bedelini saatlerce acı içinde kıvranarak öder. Neden kendisi ile aynı dili konuşan daha çok hekim olmadığı için hayıflanarak söylenir.
Meme kanseri hastaya grip reçetesi
Siirt’te 40’lı yaşlarında Arap kadın bir hasta devlet hastanesine gidiyor. 70’inci hasta olarak numara alıyor epey bir süre bekledikten sonra muayene odasına giriyor. Hasta Türkçe, hekim ise Türkçe dışında başka dil bilmiyor. Günün stresi, yorgunluğu ve bekleyen hastaların yarattığı stres ile hekim hızlıca soruyor: “Neyin var.” Hasta Arapça göğsünde ağrı olduğunu anlatmaya çalışıyor. “Ufak bir şişlik de var” diyor.
Aslında ağrısı ve şişliği sol memesindedir. Bunu ifade etmek istiyordur. Ayrıca “grip oldum, öksürüğüm de var” der. Bu sırada öksürür. Öksürüğü, grip kelimesi ve hastanın işaret ile göğsünü göstermesine bakılarak hemen akciğer filmi ve kan tahlili istenir.
Hasta bu tetkikleri yaptırır. Hekime tekrar başvurur. Hekim filme bakar. ‘Bir şey yok’ der. Grip reçetesini düzenler. Hastanın hekim karşısında dili lal olur. Gider ilaçlarını kullanır. Öksürüğü geçer, gribi düzelir. Ama sol memesinde zaman zaman ağrı devam eder. Üstünden 4 ay geçer. Dil bilmediği için hastaneye tek başına gitmek istemez.
Kendisine refakatçi olabilecek eşi de gündüzleri çalışıyordur. Bu arada memesindeki şişliği zamanla büyür. Başka bir hastaneye zar zor işyerinden izin alan eşi refakatinde başvurur. Yeniden öyküsü alınır. Tetkik edilir, biyopsi yapılır, agresif bir meme kanseri teşhisi konulur, ameliyat edilir. Yapılan incelemelerde koltuk altı lenf bezlerinin çoğuna hastalık sıçramıştır (metastaz). Üç ay önce daha erken safada ve belki de tamamen iyileşme şansı varken lal olan dili, iletişimsizliğinin bedelini belki de hayatı ile ödeyecektir.
Bir kişinin kendisini en iyi ifade ettiği dil, anadilidir. Bireyin; çocukken ailesinden, içinde yaşadığı toplumdan edindiği, duygu ve düşüncesini bütünleştirip benliğini oluşturduğu dildir... Hayallerini, üzüntülerini, sevinçlerini anadili ile anlatır. Ağıtları anadiliyledir, gözyaşları anadiliyle dökülür.
Ancak anadilini kullanamamak sadece ruhsal ve duygusal gelişimi olumsuz etkilemez başta sağlık ve eğitim olmak üzere tüm kurumsal hizmetlerden de yeterince faydalanmamanıza yol açar. Yukarıda anlattığım hikayeler de (gerçek) anadilin yaşam içerisindeki öneminin anlaşılmasını sağlayacak belki de en basit örnekler.
Bu hikayeler çoğaltılabilir elbette... Yaşanılan bir dizi olay var bu şekilde... Ancak bu yazıda Ağrı ve Siirt’te yaşanan bu iki olaydan yola çıkarak özellikle bölge illerinde neredeyse hemen her gün yaşanan anadili sorununu ele almaya çalışacağım.
Mesela, ‘Beni Türk hekimlerine emanet ediniz’ yazılı olan hastanelere gitmek başlı başına bir travmanın öyküsüdür bölgede. Çünkü dilini bilmeyenlerin onu anlaması, tanı ve tedavi etmesi, derdine derman olmasının mümkün olmadığını düşünür. Günlük pratiğimiz de bunun binlerce örneği ile doludur.
Tercüman
Yetkiler ‘hastanelerde böyle bir sorun yok, dil bilmeyen birkaç yaşlı olsa da hemen orada tercüman bulunuyor, sorun çözülüyor’ deselerde aslında hastanelerde tercüman kullanmanın bu sorunu çözmediği de pratiğimiz göstermiş/göstermektedir.
Mahremiyetin ön plana çıktığı gaz çıkarma, hemoroid (basur), Erektil Disfonksiyon, Jinekolojik hastalık durumlarda, Psikiyatri ve somatizasyon bozukluklarında ve tercüman bulmanın dahi mümkün ol(a)madığı kimi acil vakalarda tercüman kullanmak mümkün ol(a)mamaktadır.
Tercüman kullanmanın kimi trajikomik durumlara yol açtığı da biliyoruz. Sağlıkçıların iyi niyetli çabası, son yıllarda aynı dili konuşan sağlıkçı sayısının artması, sağlığa erişimin artması nedeniyle kısmi rahatlama olsa ve sayı olarak azalma gösterse de aslında yazılmayan nice anı ve vaka sağlık hizmetlerinin sunumunda anadilin önemini, bunun anadilinde yapılması gerekliliğini acı bir şekilde gösteriyor. Gecikilen her gün insanlarımızın acılarına, hayatlarına mal oluyor.
Hastanın öyküsünü almak
Örneğin; sağlık alanında tanı-tedavinin en önemli aşaması hasta öyküsünü (anamnez) almaktır. Öyküsü iyi alınmamış bir hastanın tanısının doğru koyamazsınız ve dolayısıyla iyi tedavi etmeniz mümkün değildir. Şu ana kadar hiçbir radyolojik görüntüleme yöntemi (tetkik), hiçbir laboratuvar yöntemi (tahlil) hastadan alınan öykünün yerini dolduramadı.
Eğer hasta ve sağlık çalışanı aynı dili konuşmaz ve uygun aracılar/araçlar kullanılmazsa bu öyküyü almak çok zor, hatta imkansızdır. Şimdiye kadar yapılan birçok araştırma da anadilinde verilmeyen sağlık hizmetinin, -hasta/sağlıkçı arasında etkili bir iletişimden yoksun kalacağı gerçekliğinden hareketle- hastanın bilgilendirilmesi ve tedavi hakkının engelleneceği sonucunu ortaya koymuştur.
Koronavirüs ve anadil
COVID-19 pandemi süresince yapılan uyarıların ve bilgilendirmelerin sadece Türkçe olarak yapılması, toplumun nerdeyse tamamının Kürtçe konuştuğu ve Arapça gibi bölgede yaygın kullanılan dillerde yapılmaması toplumda bir karşılık bulmamıştır.
Anadilde sağlık hizmeti sunulamamasının yarattığı sağlığa erişim sorunları pandemi sürecinde daha da katmerleşti. Pandemi sürecinde sağlık sisteminde yaşanan altüst oluşlar sağlık hizmeti alırken hakim dili bilmeyenler açısından sağlığa erişimde ciddi sorunlara yol açtı.
Oysa bölgede kendi imkanlarıyla bazı kurumların Kürtçe olarak hazırladığı bilgilendirmelerin engellenmesi, Kürtçe yapılan duyuruların yaygınlaşmasının önlenmeye çalışılması ayrımcı politikaların bir devamı olarak salgının gidişini ağırlaştırdı.
Pandemi ile mücadelede en önemli araçlardan biri olan aşılar ile ilgili bölge insanlarının anadilinde, anlayabileceği bir şekilde aşı kampanyalarının yapılmaması, genel olarak aşılanma oranlarının bölge illerinde düşük olmasına neden oldu.
Kampanyaların amaçları farkındalık yaratmak, iletişimi sağlamak olduğu için kişilerin anladığı dille onlara ulaşılır olsaydı bu olumsuz tabloyu tersine çevrilmesi mümkün olacaktı.
Ne yapılabilir?
Ayrıca çalışma alanlarımızda COVID servislerinde tek kişilik odalarda çoğu zaman refakatçının eşlik etmediği bir ortamda hastanın sağlık çalışanlarıyla aynı dili konuşamaması, kendi istek ve ihtiyaçlarını dile getirememesi yalnızlık ve ölüm korkusuna neden oldu.
Kısa vadede çözüm için neler yapılabilir? Dil kursları, Kürtçe bilen sağlık çalışanlarının bölgeye atanmaları, dil tazminatı, sağlık tercümanları, bölgede görev yapan hekimler için kitap-broşür hazırlamak, tıp eğitiminde seçmeli Kürtçe ders verilmesinin sayılabilir.
Tüm bunların ötesinde iyi niyet ve bunun yaşam ve sağlık hakkı için vazgeçilmez olduğunun idrak edilmesidir. Anadilinde sağlık hizmet sunumu tercih edilmesi gereken bir durum değil zorunlu olarak yaşama geçirilmesi gerekiyor. Çünkü dilini bilmeyen derdini de çözemez. (HY/RT)