Küçük bir vesikalık fotoğraftan nasıl güzel bakıyor gözlerimize Çağdaş’ın 18 bahardır duru bir nehir gibi akan gözleri.
Yüzünde ilk gençliğin bütün yeşilleri açmış, söylemeye kıyamıyor insan adını; O şimdi ölü çünkü.
Motorsikletle giderken başına saplanan üç kurşun, bir kır çiçeğini söker gibi kökünden, sonlandırdı onun gencecik ömrünü.
Ya Baran? Topu topu yirmi bahar görmüştü bu güzelim yeryüzünde.
Sahi, Baran’ın suçu neydi?
Ya 24 baharlık ömrü bir kurşunla noktalanan Aytekin’in öldürülme sebebi?
Arabada, direksiyon başında ve göğsünden vurulup öldürüldüğünde, sevgiye dair miydi, arabayı dolduran ezginin sözleri?
Ölüm haberleri bütün gün omuzlarımda, yorgun uyanıyorum sabahlara bu yüzden.
Yirmidokuz yaşında dövülerek öldürüldüğü bilirkişi raporlarda birkaç satır yazıya dönüşen Engin’in gözleri dururken aklımızda; biz nasıl umuda dair türküler söyleyeceğiz şimdi?
Ya otuz yıldır süren ve bu topraklarda yaşayan yoksullara ölüm ve acıdan başka bir şey getirmeyen savaş, daha yaşanmamış genç ömürleri tahta tabutlara sığdırdığı sürece, biz nasıl söz açacağız insan hayatının değerinden?
Yoksulluğun kader olmadığını anlatabilmek için yaşamını devrime adayan incecik kızların, delikanlıların darbe dönemlerinde vurularak, dövülerek, asılarak sona erdirilen yaşamlarının eksilttiği gülüşlerimizi bir daha nasıl tamamlayacağız, sebep olanlar yargılanmadan?
Yaşam hakkının kutsallığını nasıl anlatacağız; babası dövülerek öldürülen türküler kadar güzel bir çocuğun gözlerine nasıl bakılacağını bilmeden?
Gençler bizim geleceğimizdi, umut onlardaydı, öyle öğretmişlerdi bize.
Ve Şair hükmünü çoktan vermişti; Ölen babamızdan ilerde, doğacak çocuğumuzdan geride olacaktı insana dair bilincimiz ve de düşlerimiz.
Oysa kendimi bildim bileli her gün aralıksız ölüm haberleri taşıyor gazete manşetleri.
“Ölümümden sorumlu değil hiç kimse” cümlesi kalmıyor onlardan geriye.
Ölümlerinden sorumlu çünkü, itiraz etmeyen her kimse.
Ve ateş düştüğü yeri yakıyor hala, düşmediği her yeri yakmalı oysa.
Belki o zaman vazgeçip, bir film izler gibi izlemekten kendi hayatlarımızı; yaşanır bir dünya için akıllarımızı ve seslerimizi birleştirip itiraz ederiz; ölümlere, öldürmelere.
Çünkü her canlının en doğal hakkıdır yaşamak.
Çünkü hepimize yetecek kadar geniş bu yeryüzü. (Gİ/EÜ)