*Fotoğraflar: AA
Tarımda, üretim süreçlerinde şirketleşmiş girişimcilik yaygınlaşmakla birlikte üretim çoğunlukla aile işletmesi olarak gerçekleşiyor. Tarımın özel alanı olarak mevsimlik tarım işleri ise, neredeyse tamamen gerçek kişiler (toprak/bahçe sahibi) tarafından gerçekleştiriliyor.
Mevsimlik tarım işlerinde çalışanlar ise genellikle başka yörelerden geliyor. Üstelik, yerleşik oldukları yerlerden mevsimlik tarım işlerinin görüleceği yerlere deyim yerinde ise aileleriyle birlikte göç ediyorlar. Küçük çocukları ve yaşlıları geride bırakma olanakları olamadığı için buna bir bakıma zorunlu olsalar da, ağırlıklı olarak küçük çocuklar ve ileri yaşlılar hariç, ailenin gelirini arttırmak için aile fertlerinin tamamının çalışması amaçlanıyor.
Çocuklar çalıştırılıyor
Nitekim, toprak sahiplerinin tarlalarında ya da bahçelerinde çalışan yetişkin işçiler yanında, özellikle mevsimlik tarım işlerinde yaygın olarak çocuklar da çalışıyor. 18 yaş altında olanlar, ülkemizde çocuk işçi (15 yaş) ve genç işçi (16-18 arası) olarak tanımlanıyorlar. İş Kanununa göre en az çalışma yaşı, tanımlanmış hafif işlerde olmak kaydıyla 15 yaş olarak belirlendiği, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanuna göre en az çalışma yaşı 16 olduğu halde, 15 yaşın altında olanların da çalıştığı biliniyor. Üstelik, gördükleri işler İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu uyarınca, “tehlikeli işler” sınıfında yer alıyor.
Türkiye’nin de 2001'de onayladığı 182 sayılı Uluslararası Çalışma Sözleşmesine göre, en kötü işlerde 18 yaşın altındakilerin çalıştırılması önlenmek isteniyor. Türkiye, mevsimlik tarım işlerini çocukların çalıştırılamayacağı en kötü işlerden biri olarak kabul etmiş. Bu nedenle, 18 yaş altındaki çocukların mevsimlik tarım işlerinde çalıştırılmasının önlenmesi gerekiyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 2005'te başlatılan, 2015 yılını hedefleyen “Çocuk İşçiliğinin Önlenmesi için Zamana Bağlı Ulusal Politika ve Program Çerçevesi”, “Çocuk İşçiliği ile Mücadele Ulusal Programı (2017-2023)” olarak güncelleştirilerek kurumların yapacağı işler 2023 yılını hedefleyerek eylem planına bağlanmış. Halen, ILO ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın 2020'de başlattığı ve 2023'e kadar devam edecek, mevsimlik tarım işlerinde çocukların çalıştırılmasının önlenmesi projesi dışında bilinen eylemli bir uygulaması bulunmuyor.
Üstelik, mevsimlik tarım işleri için aileleriyle birlikte tarım alanlarına giden çocuklar (18 yaş altı) mevsimin erken başlaması nedeniyle okullar devam ederken ayrılıyor, işler devam ettiğinden okullar açıldığında da ders başı yapamıyor. Yani, en kötü işlerden olan mevsimlik tarım işlerinde çocukların çalıştırılmasına devam edildiği gibi eğitimleri de aksıyor.
Çalışma ve konaklama koşulları kötü
Fındık işinde bahçelerde genellikle bahçe sahibince temin edilen müştemilatlarda konaklanabilirken, mevsimlik tarım işlerinin neredeyse tamamında aileler kendi olanaklarıyla çalışma alanına getirdikleri çadırlarda kalıyorlar. Konaklama, genel olarak çalışılacak tarlalara yakın hazine ya da köyün uygun gördüğü arazilerde gerçekleşiyor. Konaklama alanında elektrik yok, içme ve kullanma suyu genellikle taşıma yoluyla sağlanıyor. Tuvaletler, çadırların hemen yakınına kazılan çukurun etrafı çevrilerek oluşturuluyor. Küçük çocuklar bu alanda oynuyor. Konaklama alanı su veya kanal yakınıysa, küçük çocuklar için büyük tehlike. Alan temizliği, çöplerin toplanması gerekiyor. Böcek ısırmalarına, yılan sokmalarına karşı mücadele gerekiyor. Geçici olarak bulundukları bu yerlerde sağlık hizmetinden yararlanma güçlüğü yaşanıyor. Yaşlıların, gebelerin, engellilerin sağlık ve bakım hizmetlerine ihtiyaçları var.
Bu koşullara karşın, tarım sektöründe kamu kesimi ve bazı şirketleşmiş tarım işyerleri hariç, çalışma yaşamını ilgilendiren hiçbir kanun uygulanmıyor.
Kanunlar uygulanmıyor
Halbuki, tarım işyerlerinden olup 51 ve daha fazla işçi çalıştırılan işyerleri İş Kanunu kapsamına önce 15 Mart 2003'te 4773 sayılı Kanunla sonra, 10.06.2003 tarihinde yeniden düzenlenerek yürürlüğe giren 4857 sayılı kanunla kapsama alındı. Ancak, kapsama alınan tarım işyerlerinde de, “sürekli”, “süreksiz” işler ayırımı yapılıp, niteliği gereği 30 günden az süren işler süreksiz iş olarak tanımlandıktan sonra, süreksiz işler yani mevsimlik tarım işleri, İş Kanununun bazı maddeleri hariç Borçlar Kanunu kapsamında tutuldu.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Borçlar Kanunu, 1926'da yürürlüğe girdiği ve hizmet akdini düzenleyen hükümleri itibarıyla tarımda çalışanlar açısından uygulanması gereken bir kanun olduğu halde ne o zamanlar ne de şimdi, tarım işyerlerinde uygulanıyor.
2012'de yürürlüğe giren İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, tarım işyerlerinin tümünü kapsıyor. Bir çırak bile çalışsa, o işyeri Kanun kapsamına giriyor. Ama bu kanun da mevsimlik tarım işlerinde fiilen uygulanmıyor.
Görüleceği üzere, mevsimlik tarım işleri dahil tarım işyerleri en azından Borçlar Kanunu ile İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında oldukları halde uygulanmıyorlar.
En az İş Kanunları kadar önemli olan ve çalışanlara, sağlık hizmeti ve emeklilik gibi önemli olanaklar sağlayan Sosyal Sigortalar ve Sağlık Sigortası Kanunu da, İş Kanunu kapsamında olmayan tarım işçilerini kapsamına almıyor. Yüksek maliyeti nedeniyle sıklıkla kullanılamıyor olsa da, hak olarak kendilerini sigortalama imkanı veren 2925 sayılı Tarım İşçileri Sigorta Kanunu (1983) 2008 yılında iptal edildi. Ancak, kendilerini sigortalama hakkı, 2011'de 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortaları Kanununa yeniden geçici madde olarak eklendi (ek madde). Halbuki, mevsimlik tarım işçileri de çalıştıkları süre kadar toprak sahibi/bahçe sahibi işveren tarafından sigortalanabilir, kalan süreyi kendilerinin sigortalaması istenebilirdi.
Görüleceği üzere, genelde tarım işçileri, özelde mevsimlik tarım işçileri, kapsamında oldukları Kanunların güvencesinden yararlanamıyorlar. Çalışma ortam ve koşulları yasal standartların çok uzağında.
Başbakanlık genelgesi
Kanunlar uygulanmazken, mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarına Başbakanlık genelgesiyle çözüm aranıyor. Konaklama alanıyla ilgili sorunların çözümünde, örneğin çöp toplama işi için belediyeler görevlendiriliyor. Konaklama alanında ortak kullanımla ilgili birimlerin (tuvalet, mutfak, çocukların eğitimi için yerler gibi), finansmanı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca karşılanmak üzere, göç alan ve veren illerde Vali yardımcısı başkanlığında ilin ilgili bürokratlarından oluşturulacak “mevsimlik tarım işçileri büroları” tarafından her yıl şubat ayı sonuna kadar geliştirilecek “eylem planı” marifetiyle yapılmasına, elektrik ve su aboneliği ile kullanım masraflarının yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından karşılanmasına çalışılıyor.
Genelgeyle, İl Sağlık Müdürlüğü mobil sağlık hizmetlerini götürmekle, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, yatılı bölge okullarında ya da mobil olanaklarla çocukların eğitimini sağlamakla, İl Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü da kadınlar, engelliler, yaşlılar ve çocuklara hizmet götürmekle görevlendiriliyor. Başbakanlık önce 2010/6 sonra 2017/6 sayılı genelgeleriyle bu alandaki boşluğu doldurmaya çalışıyor. Ancak, örnek bazı uygulamalar dışında genelgede vurgulanan hizmetlerin yaygınlaşması söz konusu olamadı. Genelgeler, konaklama alanıyla ilgili sorunların çözümünde yeterli olamadığı gibi, işyerinde uygulanacak çalışma standartları ile sağlık ve güvenlik önlemleri konusunda da hiçbir düzenleme getirmiyor.
Halbuki, mevsimlik tarım işleri dahil tüm tarım işlerinde çalışanlar, ücret karşılığı toprak/bahçe sahibine iş gördüklerinden hizmet akdiyle çalışan kişilerdir. Yani, sanayide, ticarette olduğu gibi işçidirler. Toprak/bahçe sahipleri de işveren.
Kanunlar uygulanmayınca, denetlenmeyince, başta günlük çalışma süreleri olmak üzere çalışma koşullarına ilişkin standartlar uygulanmıyor. İşverenin, sağlık ve güvenlik önlemleriyle ilgili yükümlülükleri hayata geçmiyor. İşyerlerinde (bahçelerde, tarlalarda) risk analizi yapılmıyor, fiziksel, biyolojik, kimyasal, ergonomik risklere karşı önlemler alınmıyor. Başka yerlerden gelenlerin konaklamayla ilgili sorumlulukları gündeme gelmiyor. O kadar ki, tarla (işyeri) ile konaklama alanı arasındaki ulaşım olanağının uygun koşullarda yapılması için tarım aracıları yönetmeliği ile yönlendirme yapılmasına karşın, minibüslerde 35 kişilik taşımalar yapılıyor. Kaza olduğunda iş kazası değil, trafik kazasından söz ediliyor. Pandemi döneminde kapasitenin üstünde işçiyle yapılan taşımalar saptandığında, bu durumu işveren belirlediği halde cezası, şoföre ve tarım işçilerine kesiliyor. Sanki kendi iradeleriyle bir minibüse sıkışarak binmişler gibi.
Sonuç olarak
Bir mevsim daha sona eriyor. Mevsimlik tarım işlerini kapsamına alan Borçlar Kanunu, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu başta olmak üzere çalışma yasaları halen uygulanmıyor. Başbakanlık genelgesinde yer alan yükümlülükler de, sınırlı bazı iyi uygulamalar dışında hayata geçemiyor.
Akademik ortamda, uzun bir süredir gerçekleştirilen projeler marifetiyle, çalışanların demografik özelliklerine, çalışma ve konaklama koşullarına ilişkin tespitler yapılarak sorunlara değiniliyor ve bazı iyi uygulamalar gerçekleştiriliyor olsa da, mevsimlik göç eden tarım işçileri, yasal sınırlar dışında ve iş riskleriyle karşı karşıya kalarak çalışmaya devam ediyorlar. Yasal asgari yaş sınırlarına ve 18 yaşın altındaki çocukların en kötü işler olarak mevsimlik tarım işlerinde çalıştırılmamasını hedefleyen istihdam stratejilerine rağmen çocuklar da çalışmaya devam ediyorlar.
Üstelik, mevsimlik tarım işlerinde yasaların hayata geçirilmesini isteyecek, kamuoyu oluşturacak çevreler de sınırlı. Konuyla projeler bazında ilgilenen akademik çevreler sorunları tespit ederek konuyu gündeme taşımaya çalışıyorlar. Etkili bir kamuoyu oluşturabilecek tarım işkolundaki işçi sendikaları ise, mevsimlik tarım işçileriyle ilgilenmiyorlar. Kısacası, mevsimlik tarım işçilerine kapsamında oldukları kanunların uygulanması konusunda güçlü bir desteğe ihtiyaç var. Umutlar 2022 mevsimine kaldı.
(DK/NÖ)