Çalışan çocuk; çalışma hayatında olan çocuktur ancak bu kadar geniş bir tanım altında çocuk kimliği ile ele aldığımızda, çocuğun gelişmesini sağlayacak pratik yaşam veya staj hayatı bu çalışma hayatı içinde dikkate alınmalıdır.
Yasalarımızda; meslek edinmek ya da maddi kazanç elde etmek gibi nedenlerle çeşitli iş kollarında çalışan 18 yaş ve altı bireyler "çalışan çocuk" olarak adlandırılmaktadır.
Türkiye'deki mevzuat uluslararası kavramlardan farklı olarak "genç işçi" kavramını da getirmiştir. İş Kanunu'nda 16 yaş üstü çalışan çocuklar "genç işçi" olarak tanımlanıyor.
1993 yılından beri süre gelen "Çocuk İşçiliğinin Sona Erdirilmesi Uluslararası Programı" (IPEC) projelerinin bir çıktısı olarak, ülkemizde sorunun daha büyük boyutlarda olduğu görülmüştür.
Ülkemizde çocuk işçiliğinin kayıt dışı sektörün içinde olduğu, büyük işletmelerde olmadığı, KOBİ olarak adlandırılan küçük ve büyük orta büyüklükteki işletmelerde ise çırak statüsünde Osmanlı geleneği olan "Ahilik" anlayışı ile sürdüğü görülmektedir.
Sayılara baktığımızda Ekim 2009 verilerine göre ülkemizde 241 bin 590 çırak çocuk vardır.
Bu çocuklar, çalıştıkları iş kollarının riskleri altında daha fazla zarar görmektedirler. Zira büyüme ve gelişme çağındaki bu çocukların mevcut riskler altında daha fazla etkilenmeleri kaçınılmazdır.
Yaşam hakkı, gelişme hakkı, okuma hakkı, gibi konular başlığında temel insan haklarında "Çocuk Hakları" daha fazla önem kazandığından, yetişkinlerin, yöneticilerin işletme sahiplerinin, işverenlerin bu konulara duyarlı olması gerekmektedir.
Bu bağlamda Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) 1993 yılında yaptığı bir araştırmada, ülkede mevcut kayıt dışı sektör içindeki çocuk işçilerin en kötü biçiminde çalıştırıldığını kabul etmiş, bu çalışma şartlarının iyileştirilmesi, kayıt dışı sektörün önüne geçilmesi özellikle çocuk işçiliğiyle planlı mücadele için eylem planları hazırlamıştır.
Bir bütün içinde uzun soluklu bu çalışmalar, taraflara örnek olacak sonuçları göstermiştir.
1998 yılında Pendik Sanayi Sitesi içinde oluşturulan "TİSK Çalışan Çocuklar Bürosu" modeli ile çocuk işçiliği ile mücadeleye eylemsel olarak hizmet öncülüğü etmiştir.
Fişek modeli ile "Ortak İşyeri Sağlık Birimi" kurmak suretiyle sürdürülebilirlik sağlamıştır. Fişek modeli uzman birimlerle işbirliğinde çocuk hakları kapsamında "Çalışan Çocukların Duygusal ve Zihinsel Sağlık Kapasitelerinin" gelişmesi için çaba vermektedir.
Eski adı "çıraklık okulu" olan Mesleki Eğitim Merkezleri'ndeki (MEM) çırak çocukların sağlık düzeylerinin tespiti sağlık eğitim konuları ile sağlıklı yaşam kültürü elde edilmesinde; rehberlik ve danışmanlık hizmetleri ile de çocukların geleceğe bir birey olarak katılmalarında önemli rol oynamışlardır.
O halde çalışan çocuk olarak ele aldığımız 15 yaş ve üstü çocukları düşündüğümüzde gelecek için önemli yapıcı rollerimiz şunlar olmalıdır:
* 15 yaş altı çocukları, ne ad altında olursa olsun çalışma hayatından uzak tutmamız gerekmektedir.
* Ergenlik dönemindeki 15-18 yaş çalışan çocuklarımızı "Genç İşçi" olarak ele almayıp, sadece geleceğe hazırlamalıyız.
* Bu çocukların duygusal ve zihinsel sağlık kapasitelerini geliştirmek için rehberlik ve danışmanlık hizmetlerinden yararlanacak eğitim kurumlarında istihdam etmeliyiz.
* MEM'lerin yapısını "Ahilik" anlayışına uygun ama örgün eğitim içinde değerlendirmeliyiz.
* Sağlık gelişmelerini takip için okul sağlığı kapsamına MEM'leri de dâhil etmeliyiz.
* Başta Sağlık Eğitimleri olmak üzere, davranış ve bilişsel eğitim programlarından sürekli yararlanmalarını sağlayacak yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
*Yürütme (Bakanlık) çalışmaları, okul ile sanayi işbirliğinde ele alınmalıdır. (SP)
Yrd. Doç.Dr. Nezih VAROL: Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı. TİSK Çalışan Çocuklar Projesi İstanbul Koordinatörü