Şehir meydanları toplumsal mücadelelere ev sahipliği yapar. Türkiye gibi demokrasisi defolu olan ülkelerde siyasi iktidarlar meydanları genellikle yasaklarlar.
Taksim meydanı bu anlamda belki de en fazla yasaklanan meydandır. Taksim meydanının sadece son 39 yıllık hikâyesi incelense Türkiye’nin siyasi hafızası ortaya çıkar.
Devlet erkânı için resmi protokolün buluşma yeri olan Taksim emekçiler için 1 Mayıs 1977 katliamında öldürülen yoldaşlarını anma meydanı olmuştur.
Meydanlar toplumsal muhalefetin, halkın nefes aldığı, kendilerini ifade ettiği mekânlardır. Devlet açısından ise kendi tahakkümünü pekiştirdiği tören mekânlarıdır.
Şehirlerin kültürel mirasının yansıdığı bu alanlar çoğu kez asimilasyona tabi tutulur. Tarihsel hafıza yok edilir. Taksim meydanının biyografisi incelendiğinde ortaya çıkacak olan şey doğal evriminin dışında yok edilen, silinmeye çalışılan belleğidir. Siyasi iktidarların meydanlara dair planları, kültürel sosyolojik ekonomik boyutlarıyla sistem ile ilişkilerinin aynasıdır.
27 Mayıs ve 12 Eylül darbesinde askeri tankların ilk işgal ettiği meydan 15 Temmuz'da aynı akıbete maruz kalacaktı ki tam tersi oldu. Hükümet yıllardır emekçilere yasakladığı alana kitleleri kendisi çağırmak durumunda kaldı.
Merak edilmesi gerekiyor neden Yenikapı’da Marmara denizi doldurularak yapılan dev alana kitleler çağrılmadı. Taksim'i yasaklama gerekçesi olarak söylenen hastaneler Bölgesi, trafik, güvenlik gibi bütün mazeretler hiç akla gelmedi. Toplantı ve gösteri yasası kimseye hatırlatılmadı.
Taksim’de CHP Darbeye karşı Demokrasi ve Cumhuriyet mitingi yaptı; neden Bakırköy Pazar yerinde yapmıyor? Bu soruları çoğaltılabilir.
Demek ki meşru mücadeleler kanunla, yasayla engellenemez. Siyasi iktidar artık iyi anlamalı ki hak mücadeleleri izne tabi olamaz. Demokrasi ve hukuk sana göre, ya da bana göre işletilmez. Bütün darbelerden mağdur olmuş emekçilerdir.
Bu darbe girişiminden yine en çok emekçiler etkilenmiştir. Piyasalardaki her dalgalanmada maaşlarından eksilme olmuş ve alım güçleri düşmüştür.
Başarıya ulaşamayan kanlı darbe girişimi sonrasında artık yasaklı Taksim tartışması sonlanmalıdır.
Sadece 1 Mayıs yasağı mı, elbette hayır, Taksim meydanı ile ilgili Taksim Dayanışması'nın bütün talepleri yerine getirilmelidir.
Kentsel dönüşüm adı altında yok edilmek istenen ranta açılan bütün meydanlar halka iade edilmelidir.
Darbe girişimi sonrası ilk işe OHAL’le [Olağanüstü hal] başlayan hükümetten bir beklenti içinde olmak saflık olur.
O halde emekçileri ve demokrasi güçlerini bekleyen yeni mücadele dönemine hazırlanmak, demokratik siyasetin kuşatılmış kanallarını aşmak için en geniş demokratik birliği sağlamak tek umudumuzdur. (SE/BA)
* Fotoğraf: Abdullah Coşkun / AA