“Herkes, herhangi bir devletin sınırları içinde serbestçe dolaşma ve oturma hakkına sahiptir. Herkes, kendi ülkesi de dâhil, herhangi bir ülkeden ayrılma ve ülkesine geri dönme hakkına sahiptir.”
70 yıl önce kabul edilen bu evrensel ilkeler ne yazık ki Meksika sınırından ABD’ye geçmek isteyen, Kuzey Afrika’dan Akdeniz’i aşarak Avrupa ülkelerine ulaşmaya çalışan, Türkiye’ye gelen ve Yunanistan’a ulaşmak isteyen sığınmacılar için bir anlam taşımıyor. Karşılarında onları engelleyen devlet güçlerini buluyorlar. Ama bir şekilde, ölümü de göze alarak yollarına devam etmek istiyorlar.
Suriye’de savaşın başlamasıyla birlikte Türkiye üzerinden Yunanistan’a yasadışı yollardan geçiş, türlü engellemelere karşın neredeyse olağan bir hal aldı. Başlangıçta Ege kıyılarında yoğunlaşan geçişler son yıllarda Trakya sınırlarına yöneldi ve Meriç üzerinden geçişler arttı.
BM Mülteciler Örgütü'nün verdiği sayısal bilgilere göre (1); son 5 yılda toplam 1 milyon 169 bin 003 sığınmacı Yunanistan’a geçmiş, en yüksek rakam 861 Bin 630 kişi ile 2015 yılında olmuş. Geçişler 2017’de en düşük sayıya inmiş, o yıl 36 bin 310 sığınmacı Yunanistan’a ulaşmış. Son bilgiler 2018 yılına ait bilgiler, o yıl toplam geçişin, yani sınırları geçerek Yunanistan’a varan sığınmacı sayısının 50.517 olduğunu gösteriyor. Geçişler azaldı denilse de yine görmezden gelinecek bir rakam değil.
Yunanistan'a Yasa Dışı Geçişler | |||
Yıllar | Deniz yoluyla | Kara yoluyla | Toplam |
2018 | 32.497 | 18.014 | 50.511 |
2017 | 29.718 | 6.592 | 36.310 |
2016 | 173.450 | 3.784 | 177.234 |
2015 | 856.723 | 4.907 | 861.630 |
2014 | 41.038 | 2.280 | 43.318 |
Toplam | 1.133.426 | 35.577 | 1.169.003 |
Kaynak: B.M. Mülteciler Örgütü |
2019 yılının ilk bir buçuk aylık süresi için BM Mülteciler Örgütü tarafından verilen bilgiler de geçişlerin azımsanamayacak sayılarda sürdüğünü kanıtlıyor. Bu süre içinde 2 bin 530’u deniz yoluyla, 1.334’ü, yani yüzde 35’i kara yoluyla olmak üzere toplam 3 bin 864 sığınmacının Yunanistan’a geçtiği anlaşılıyor.
Gündelik haberlerden de bildiğimiz gibi, bu geçiş sırasında ciddi can kayıpları oluyor. BM istatistiklerine göre son beş yılda sınırı aşarken ölen ve kaybolan sığınmacı sayısı 1.878. Örneğin son 2018 yılında 174 sığınmacı deniz veya karadan geçmeğe çalışırken yaşamını yitirmiş. Son haberlerde Meriç’te donarak ölen 11 sığınmacının cesetlerinin bulunduğu bildiriliyordu.
Önlenmesi devletin yasal sorumlulukları kapsamında olan bu geçişlerin; ölüm ve yakalanma riskine, kaçakçı şebekelerinin ödenen ciddi paralara karşın yıllardır sürmesi, konunun daha farklı açılardan, resmi açıklamaların ötesinde ele alınmasını gerektiriyor.
Çoğu toplumsal olayda olduğu gibi bu konuda da ilgili tarafların görevlerini yapıyormuş görüntüsü altında sorumluluklar bulanıklaşıyor, gerçek nedenler görmezden geliniyor, failler meçhulleşiyor. Sığınmacıların izlediği yol için kullanılan resmi adlandırma “yasadışı geçiş”, “yasa dışı göç”; ama yasaları uygulamakla, yasa dışılıkları önlemekle görevli olanların bu görevi her zaman yerine getiremediği çok açık. Veya cirosu yüksek olan bu piyasada başka bir mekanizma işletiliyor.
Hal böyle sürüp giderken muhalefetten iki milletvekilinin, Özgür Özel ve Kani Beko’nun Meclis’te İçişleri Bakanına yönelttiği iki ayrı soru önergesi ve bu önergelere gelen yanıtlar, resmin bütününü yansıtmasa da bazı güncel yorumlar yapma olanağı veriyor.
Öncelikle, son yıllarda soru önergelerinin iktidar tarafından neredeyse adet yerini bulsun diye yanıtlandığını, neredeyse tamamının anayasal süre olan 15 gün içinde yanıtlanmadığını ve daha sonra verilen yanıtların da yüzeysel kaldığını, çoğu soruların yanıtsız bırakıldığını belirtelim. Kuşkusuz bu durum iktidarın izlediği meclisi işlevsiz hale getirme, muhalefeti devre dışı bırakma politikasının bir başka uygulaması.
Özgür Özel, 1 Ağustos 2018 tarihli önergesinde(2); İçişleri Bakanından “yasa dışı göç” konusunda izlenen politikayı, yapılan uygulamaları soruyor, somut, sayısal bilgiler istiyor. Örneğin, geçişleri engellenenlerin, geçiş sırasında ölenlerin, göçmen kaçakçılığından yakalananların sayısını soruyor. Ayrıca geçişleri organize eden insan kaçakçılarının izlediği yöntemler ve kişi başına aldıkları paraya ilişkin bilgi istiyor.
Özer’e, 15 günlük yasal süre geçtikten çok sonra 29 Ocak 2019 tarihinde verilen yanıtta(3)soruların ancak bir bölümü yanıtlanmış, yanıtsız kalanlara niçin yanıt verilemediği de belirtilmiyor. İzlenen politikaya, yapılan uygulamalara ilişkin verilen bilgiler genel durumu yansıtmakta yetersiz kalıyor. Yanıttaki bilgileri BM kaynaklı bilgilerle birlikte ele aldığınızda bir ölçüde daha ayrıntılı değerlendirmeler yapabiliyorsunuz. .
Bakanlığa göre, 2015 yılında 91 bin 616, bir sonraki 2016 yılında 37 bin 130, ertesi yıl 2017’de 21 bin 937 sığınmacı geçiş yapamadan yakalanmış. 2018’in ilk 10 ayında ise “yakalanan” sayısı 20 bin 755 olarak veriliyor.
Çıktıkları yolun başında Türkiye güvenlik güçlerince yakalananların sayıları ile Yunanistan’a varmayı başaran sığınmacılara ilişkin BM kaynaklarından alınan sayıları birleştirdiğinizde bu “yasa dışı geçiş”e teşebbüs edenlerin sayıları ve böyle bir yolculukta yakalanma riski oranı ortaya çıkıyor.
Son 5 yılda 1 milyon 297 bin 118 sığınmacı bu yolu denemiş, bunların 1 milyon 125 bin 685’si yolculuğu tamamlamış, 171 bin 433’si yolun başında yakalanmış. Son iki yılda geçişlerin azalmasıyla birlikte yakalananların görece daha fazla olduğu anlaşılıyor. 2017 yılında geçişe teşebbüs edenlerin sayısı 58 bin 247 yakalananların sayısı ise 21 bin 937.
BM Mülteciler Örgütü ve İçişleri Bakanlığınca verilen bilgilere göre yakalanma riski oranı 2015 yılında yüzde 10 iken, son 2018 yılında bu oran yüzde 30’a kadar çıkmış, hatta 2017’de geçişe teşebbüs eden her 10 kişiden ancak 6’sı karşıya geçebilmiş.
Yunanistan'a Yasa Dışı Geçişe Teşebbüs Edenler, Geçenler ve Yakalananlar | ||||
Yıllar | Geçen | Yakalanan | Teşebbüs eden (Yakalanan + Geçen) | Yakalanan / Teşebbüs oranı |
2018 | 50.511 | 20.755 (*) | 71.266 | %29 |
2017 | 36.310 | 21.937 | 58.247 | %38 |
2016 | 177.234 | 37.130 | 214.364 | %17 |
2015 | 861.630 | 91.611 | 953.241 | %10 |
Toplam | 1.125.685 | 171.433 | 1.297.118 |
|
(*) Ekim 2018 itibariyle
Özellikle AB ile yapılan “Geri Gönderme Anlaşması”ndan sonra yasadışı geçişlere karşı alınan önlemlerin artırıldığı, ancak geçişlerin azımsanmayacak sayılarda sürdüğü görülüyor. Kuşkusuz bu durumda da “serbest piyasa” koşullarının işlediği, geçişlerin güçleşmesi ve yakalanma riskinin artması nedeniyle bu işin bedelinin artacağı açık bir gerçek.
Ege kıyıları ve Meriç üzerinden gerçekleşen “yasa dışı geçiş”lerde yakalanmanın ötesinde, daha da önemlisi ölüm riski var. Ölü sayılarına ilişkin BM rakamları ile İçişleri Bakanlığının verdiği rakamlar farklı. Bakanlığın rakamları daha düşük kalıyor. Muhtemelen Bakanlık sadece Türkiye güvenlik güçlerince saptanan ölümleri dikkate alıyor. BM rakamları itibariyle bu geçişlerde ölüm riskinin yıllara göre binde 1 ile 4 arasında değiştiği görülüyor. 2014 yılı oranı yaklaşık yüzde 1 ile 5 yıllık genel ortalamanın çok üstünde. Kuşkusuz bırakınız risk oranın rakamsal karşılığını, ölüm riskinin bulunması bile konunun insani açıdan yaşamsal önemini kanıtlamaya yetiyor.
Yunanistan'a Yasa Dışı Geçişlerde Ölü ve Kayıp Sayıları | |||
Yıllar | Toplam Geçen | Ölü ve Kayıp (BM) | Ölü (İçişleri) |
2018 | 50.511 | 174 | 82 |
2017 | 36.310 | 59 | 56 |
2016 | 177.234 | 441 | 192 |
2015 | 861.630 | 799 | 279 |
2014 | 43.318 | 405 |
|
Toplam | 1.169.003 | 1.878 |
|
Geçtiğimiz 2018 yılının Ekim ayında İzmir’de, Sisam adasına geçme hazırlığındaki sığınmacıları taşıyan kamyonun dereye uçması sonucu 22 sığınmacı yaşamını yitirdi, 11 sığınmacı yaralandı(4). Ölenlerin arasında çocuklar, bebekler ve hamile bir kadın da bulunuyordu. Olayın ertesinde CHP İzmir milletvekili Kani Beko, TBMM Başkanlığına verdiği 8 Ekim 2018 tarihli önergesinde(5), bu olaya da değinerek Ege’de yaşanan “yasa dışı geçişler” konusunda İçişleri Bakanına bir dizi soru yöneltiyor, Özel’in sorduğu ve o tarihe kadar yanıt alınamayan soruları yineliyor.
Kani Beko’nun sorularına İçişleri Bakanlığından yasal yanıt süresi geçtikten sonra yine 29 Ocak 2019 günü verilen yanıtta(6), BM Mülteciler Örgütünün sayısal bilgileri aktarılıyor ve özetle “giderek azalan geçişlerin önlenmesi için yasal görevlerimizi yapıyoruz, güvenlik güçleri 24 saat devriye geziyor” deniliyor.
Soru önergelerini veren milletvekilleri ve muhalefet bu yanıtlara ne der bilmiyorum ama konunun, bir asayiş olayı olmanın ötesinde, özellikle evrensel insan hakları açısından çoğu kez gözden kaçırılan önemli bir boyutu var.
On milyonlarca insanın öldüğü, yerlerini terk etmek zorunda kaldığı İkinci Dünya Savaşının ertesinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda neredeyse oybirliğiyle kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde şu maddeler yer alıyor:
“Madde 13 - Herkes, herhangi bir devletin sınırları içinde serbestçe dolaşma ve oturma hakkına sahiptir. Herkes, kendi ülkesi de dâhil, herhangi bir ülkeden ayrılma ve ülkesine geri dönme hakkına sahiptir.
“Madde 14 - Herkesin zulüm karşısında başka ülkelere sığınma ve bu ülkelerce sığınmacı işlemi görme hakkı vardır.”
Prof. Rona Aybay, “İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca, oylama sonucunda kabul edilmiş bir karardır. Bu nedenle, teknik hukuk anlamında “tavsiye” niteliğindedir; dolayısıyla da ‘bağlayıcı’ bir etkisi yoktur” diyor(7) Ama herhalde bu, altında imzası bulunan ülkelerin bütünüyle görmezden geleceği bir belge de değildir.
Sayısal bilgiler, parlamento tartışmaları, “yasa dışı geçiş” diyerek geçiştirilemeyecek bir sorunun somut olarak tespiti için gereklidir. Ama özellikle bu sorunun ortaya çıkmasında sorumluluğu olan ülkelerin, evrensel insan haklarını hiç dikkate almadan zaptiyelik yapması siyasal ve evrensel bir “iki yüzlülük” değil midir? (AŞ/HK)
(1) data2.unhcr.org
(2) tbmm.gov.tr
(3) tbmm.gov.tr
(4) bianet.org
(5) tbmm.gov.tr
(6) tbmm.gov.tr
(7) bianet.org
* Fotoğraf: Şafak Yel - İzmir/AA (28 Şubat 2018)