Etkinliğin programı bana ulaşana kadar "Yolsuzluk Günü" diye bir günden haberim yoktu. Eğer daha önce öğrenmişsem de unutmuşum. Çünkü "yolsuzluk" o kadar sıradan bir olay ve durum ki!
Günlük programıma koydum, Şeffaflık Derneği'nin Bilgi Üniversitesi'nde düzenlediği paneli izlemeye gideceğim. Hem öğrenmek için hem de gönüllü "bianet muhabirliği"ni sürdürmek için. Toplantı saatine kadar nette haberlere göz atıyorum, bir "Flaş" haber düştü:
"Görevi kötüye kullanmanın cezası indi" diyor.
"9 Aralık Dünya Yolsuzlukla Mücadele" gününün bir gün öncesinde 8 Aralık'ta meclisten geçerek yasalaşmış. Belli ki milletvekilleri ve Adalet ve Kalkınma Partis (AKP) bu günün varlığından benim kadar habersiz değil. Yasayı bir gün sonra çıkarmış olsalar ele güne karşı "ne derlerdi" yolsuzluk üzerine.
Yazıyı yazdığım 10 Aralık İnsan Hakları Günü'nün sabahında yine haberlere bir göz attım. Ne hükümetin, ne de yetkili milletvekillerinin konuyla ve yolsuzlukla mücadeleyle ilgili herhangi bir eylem ya da açıklamalarını görmedim.
Cezanın yarısı
Habere geri döneyim; Anadolu Ajansı'nın bildirdiğine göre "Görevinin gereklerine aykırı hareket eden kamu görevlilerine verilen hapis cezasının alt ve üst sınırında indirime gidilecek; cezanın alt sınırı 1 yıldan 6 aya, üst sınırı da 3 yıldan 2 yıla düşürülecek."
Türk Ceza Kanununda (TCK) 'nın "görevi kötüye kullanma" başlıklı 257. maddesinde değişiklik yapan bu kanunda önce hükmün kapsamı genişletilmiş: Maddedeki "kazanç" sözcüğü yerine, "menfaat" yani "çıkar" kelimesi eklenmiş
Ama kanuna göre, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisine uygulanan hapis cezasının alt sınırı 1 yıldan 6 aya, üst sınırı da 3 yıldan 2 yıla indirilmiş.
Görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisine verilen hapis cezasının alt sınırı da 6 aydan 3 aya, üst sınırı 2 yıldan 1 yıla düşürülmüş.
Yazıyı yazdığım sırada TBMM'nin internet sayfasında kanunun son şeklinin tüm hükümleri yoktu. Ama AA'nın haberinde de görüleceği üzere, devlet memuruna 2011 seçimleri öncesinde suçlarının cezalarını yarıya indirerek bir çeşit "af" uygulamış durumda olduğu anlaşılıyor.
Şeffaflık Derneği'nin gün nedeniyle düzenlediği panelde verilen arada dernek başkanı E.Oya Özarslan'a konuya dair değerlendirmesini ve yorumunu sordum. "Yolsuzlukla mücadelenin önüne çekilen yeni bir duvar" olarak niteledi. Uluslar arası alanda da bu değişikliğin olumlu bir etki yapmayacağını ve Türkiye'nin bu yöndeki değerlendirmelerinde bir "zaaf" yaratacağını vurguladı.
Şeffalık Derneği dünya üzerinde 90'ı aşkın ülkede çalışmalar yapan "Tranparency International (TI)"le aynı amaçları paylaşan ve benzer çalışmalar yapan bir kolu. TI dünya ölçeğinde araştırmalar yapıyor ve bir yolsuzluk barometresi yayınlıyor. Bu barometrede ülkemiz açık farkla ön sıralarda yer alıyor. Yeni yapılan değişiklikle bu bakımdan daha da ileri gideceğimiz aşikâr.
Yolsuzluk, Yoksulluk ve İnsan Hakları
Panel öncesi sunumlar ve panel sırasında sürekli olarak "yolsuzluğun yoksullukla ilişkisi" ortaya konuldu. Tranparency International'in yönetim kurulu üyesi Sion Assidon da panelde bir konuşma yaptı ve "yolsuzlukla insan hakları ilişkisi" üzerine değindi.
Gerçekten de yolsuzluğun varlığı temel hakları aslında var eden sosyal, ekonomik ve kültürel haklara, özellikle en zorda, en güçsüz ve ekonomik olarak en zayıf noktada olan toplum kesimlerini çok olumsuz bir şekilde etkileyerek ciddi insan hakları ihlâllerine yol açtığını ortaya koydu.
Panel sırasında gazeteci yazar Meral Tamer ve Bilgi Üniversitesi Öğretim üyesi Nurhan Yentürk de konunun özellikle en güçsüz ve yoksul kesimlere yönelik sosyal destek kaynaklarının eşit, doğru, etkin ve şeffaf dağıtımına ve kamunun yoksullara yönelik olarak özel gelir desteği sağlaması boyutunu ortaya koyarak, sorunun yaşamsal bakımdan anlam ve karşılığından söz ettiler.
"Yolsuzlukla Mücadele: Retoriği Aşmak" paneline katılan Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Yüksel Yılmaz konuyla ilgili olarak AB uyum sürecinde de talep edilen resmi ölçekte bir eylem planını ortaya koydu.
Panelde eski bakan ve öğretim üyesi Prof. Mustafa Aydın Aysan, Marmara Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Ömer Faruk Gençkaya konunun farklı yanlarından söz ederek somut örnekler verdiler.
Gerçekten de "yolsuzluk", "yoksulluk" ve yarattığı "insan hakları ihlâlleri" bir kez daha düşünülmesi ve çok iyi değerlendirilmesi gereken bir konu.
Dünyada yolsuzluk
TI ve Şeffaflık Derneği'nin yaptığı aslında derneğin internet sayfalarında da açıkça ortaya konulan dünya ölçeğindeki çalışmalara dair sunumlarda panelin çarpıcı bölümleri arasındaydı.
Toplumlardaki "yolsuzluk algısı", yaşananlar "yolsuzlukların varlığına" dair söylemler ve bunların birbirlerine göre karşılaştırmaları ve nihayet TI'nın bu alanda olumlu ve örnek çalışmalar yapanlara verdiği ödüllere dair sunum, yolsuzlukla mücadelenin önemini ortaya koyuyordu.
Yeni yasanın söylediklerini özellikle hukukçular da dahil olmak üzere daha sonra yeniden tartışmak üzere konuyla ilgili son vurguyu "medyanın rolüne" yapmak istiyorum. Toplantıda "yoksullukla mücadele"de medyanın rolüne değinildi örnekler verildi.
En azından son günlerde yaşanan toplumsal olaylarda ve özellikle de wikileaks olayında yaşanan "hukuksuzlukların ve hak ihlâllerinin" medyada sunuluşu ve tartışılması sırasında da bunu gördük. Medya her konuda olduğu gibi "yolsuzluk" konusunda da yapması gereken çok iş var! (MS/EÖ)