Nisanın birinci gününün gecesinde IŞİD, Şam yakınlarında bulunan Filistin Mülteci Kampı Yarmouk'a saldırdı. Kampta hala yaşamaya devam eden çoğu Filistinli, bir kısmı Suriyeli 18 bin kişi susuz, elektriksiz, yemeksiz, ilaçsız evlerinden çıkamaz durumda kaldılar.
İki yıldır Esat rejiminin kampa uyguladığı abluka nedeniyle zaten yarı aç, yarı tok gezen ve açlıktan 200 çocuğun öldüğü kamp, şimdi mutlak bir yokluğun pençesinde. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki-moon, “Yarmouk bugün, cehennemin en dip köşesinde yaşamak gibi” dedi. Genel Sekreter cehennemin en dip köşesinde neler yaşandığını biliyor olmalı.
Yarmouk 1948'de İsrail devletinin kurulmasıyla topraklarından atılan Filistinli göçmenler için 1957'de kuruldu. Kamp, Suriye'deki en büyük mülteci kampı olarak yaklaşık 200 bin kişiyi barındırıyordu.
Suriye hükümetinin Filistin halkıyla dayanışmasının sembolü haline gelen bu kamp, içindeki okullar, hastaneler, BM yardım binaları, sağlık ocakları ile canlı ve yaşayan bir organizma gibi nefes alıp veriyordu.
Esat hükümetine karşı mücadelenin ilk başladığı 2011 yılında, Suriye'de sokağa dökülenler silahsız, barışçı göstericilerdi. Arap ayaklanmasının yükselen dalgasına kapılmış ve ilk kez seslerini duyurmaya başlamışlardı.
Kendi aralarında huzurlu bir yaşam süren ve geçmişte Filistin halkının başına gelenleri çok iyi bilen Yarmouk sakinleri olaylar başladığında “tarafsızlıklarını” ilan ettiler.
Suriye hükümeti ile çatışmak, zaten daha önce hem kendi topraklarından, hem de diğer Arap ülkelerinden göçmek zorunda kalan bu halk için göze alamayacakları bir adımdı.
Suriye baharının silahlı bir çatışmaya dönüşmesiyle birlikte 2012'de kampın içinde de silahlı gruplar belirmeye başladı. Kampın güvenliğini sağlamak için savunma birlikleri oluşturuldu. Filistinliler, bütün direnmelerine rağmen kendilerini yine silahların gölgesinde buldular.
Kampın içinde bulunan ve Hamas'a bağlı olan bazı grupların Suriye muhalefetine katılmasıyla, kamp değişik muhalif grupların sığınma odağına dönüştü.
Çok istenilen “tarafsızlık” fiilen ortadan kalktı. 2013'e gelindiğinde kamp artık Suriye ordusunun hedeflerinden biri haline gelmişti. Esat güçleri kampı kuşattı ve ilk ceza olarak da kampa verilen içme suyunu kestiler.
Zaten Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu'nun (UNRWA) gıda yardımlarıyla yaşayan kamp halkı, temel besinleri olan pirinç ve makarnayı kamptaki kuyulardan elde ettikleri pis sularla pişirmek zorunda kaldı.
Ciddi enfeksiyon hastalıkları, karaciğer sorunları, çocuklarda eksik gıda almaktan doğan sorunlar baş gösterdi. BM, temiz su sağlanmasında bir katkı sunamıyordu.
İç Savaş'ın tırmandığı ve cihatcı grupların muhalefeti ele geçirmeye başladığı süreçte, Yarmouk'da yaşam giderek zorlaşmaya başladı.
Daha önce Beyrut'da Tel Zattar mülteci kampında yaşanan kuşatmayı, Sabra ve Şatila katliamlarını çok iyi bilen Filistin halkı, bir kez daha mülteci olmak zorunda olacağını anladı ve diğer Arap ülkelerine, Ürdün ve Lübnan'a doğru göçe başladı.
Göçmenlerin bitmeyen çilesi; bitmeyen kuşatmalar, bitmeyen silah sesleri, bitmeyen evsizlik, bitmeyen hiçbir yere ait olmama, olamama hissi, bitmeyen yalnızlık ve terk edilmişlik. Filistinli olmak, hele de yoksul Filistinli olmak böyle bir yaşama mahkum olmaktı.
IŞİD'in kuşatması, kampta yaşamaya devam eden ve iki yıllık ambargodan zaten perişan olan 18 bin Filistinliye son darbe olarak indi. IŞİD, 1 Nisan gecesi, bazı görgü tanıklarına göre Esat güçlerinin de desteğiyle, kampa Güney kapısından girdi.
Çok iyi silahlandırılmış, ağır silahları da olan IŞİD savaşçıları Yarmouk güvenlik güçlerini, iki saat gibi kısa bir süre içinde yenip, kampı ele geçirdiler.
Halk son çare olarak evlerine kapandı. Devam eden günlerde, IŞİD, BM binalarına da saldırılarda bulundu ve halka yardım yapılmasının önünü kesti. Elektrikler kesildi, olmayan su tümüyle ortadan kalktı.
Çocuklar açlıktan kampın içindeki otları yemeye çalışırken, Kızılay ve Sınır Tanımayan Doktorlar kamptaki insanlara ulaşamadıklarını, İŞİD 'in kampın içindeki sağlık merkezlerini ve ilaç depolarını da imha ettiğini duyurdular.
Kendi aralarında çatışan Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve HAMAS kampın içinde mahsur kalanları kurtarmak için IŞİD'e karşı ortak mücadeleye karar verdi.
Ancak her türlü müdahale, Esat ordusunun da araya girmesiyle daha büyük bir silahlı mücadeleye dönüşeceği ve bunun bedelini de orada yaşayanların ödeyeceği gerekçesiyle bu karar da şu anda hayata geçirilemedi.
Kuzey Suriye'de birbirleriyle çatışan El Nusra ve IŞİD'in Yarmouk konusunda işbirliği yaptığı da yine gelen haberler arasında. Yarmouk'daki çatışmanın Şam'a sıçramasından endişe duyan Esat, son üç gün içinde kampa 12 adet varil bombası atarak, halkın korkularına yenilerini eklemekle meşgul.
Suriye'de de insani ve ahlaki bir çöküşün söz konusu olduğunu söyleyen Filistin İnsan Hakları Birliği Başkanı Salim Salameh, sözlerini şöyle tamamlıyor: 21. yüzyıldayız ve Filistin halkı açlıkla ve susuzlukla ölüme mahkum ediliyor.
Ölüm meleği Yarmouk'un üzerinde dolaşıyor ve bütün dünya seyrediyor! (MUT/BA)
* Fotoğraf: cak 2014 - AP/UNRWA (Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu)