Yargıtay 1. Ceza Dairesi, seks işçisi kadını öldüren sanığa verilen hapis cezasında sanığa kadının mesleğinden dolayı tahrik indirimi uygulanmasını kabul etmedi. Karara muhalefet eden bir Yargıtay üyesi ise karara "töre" şerhi koydu; R.Y.'nin cinayeti şerefini ve namusunu kurtarmak güdüsüyle işlediği notunu düştü.
Seks işçisi kadınlara tecavüze ceza indirimi getiren yasa maddesi 1990'da kadınların mücadeleleri sonucunda yürürlükten kaldırılmıştı. Aradan geçen 21 yılın sonunda "namus" ve "iffet" kavramları bir yargı mensubunun kaleminden bir kez daha tartışma konusu olabiliyor. Kadın örgütleri ise taciz ve tecavüz sanıklarının yargılanması, kadın katillerine haksız tahrik indirimi uygulanmaması için mücadeleyi sürdürüyor.
Seks işçiliği tahrik sebebi değil
İzmir'de yaşayan R.Y., para karşılığı erkeklerle ilişkiye giren F.Y. ile birliktelik yaşadı. 'İşten ayrıl' dediği F.Y.'yi talebini kabul etmeyince 18 bıçak darbesi ve cinsel organına tuzluk sokarak öldürdü. İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi, verdiği müebbet kararında, sanığın kadının mesleğinden dolayı tahrik olduğu gerekçesiyle indirimde bulundu.
Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesi, F.Y.'nin yaşam tarzının sanık yönünden tahrik oluşturmayacağını belirtti, sanığa yönelik haksız eylemi olmadığını vurgulayıp kararı bozdu.
Bir üyeden "töre" şerhi
Bir üye karara 'töre' şerhi koydu. Daire kararına katılmayan üye, R.Y.'nin cinayeti şerefini ve namusunu kurtarmak güdüsüyle, töre saikiyle işlediğini savundu. Törenin namus cinayetlerini özendirdiğini belirten üye, 'Namus kavramının içeriği cinsel davranışa ilişkin gelenek ve göreneklerden kaynaklanmaktadır. Bu alanda ilk kural da cinsel saflık ve sakınmadır. Bu saflığı korumak da kadına düşer' dedi.
Aynı üye, ölenin vajinasına tuzluk sokulmasının da ölümden sonra gerçekleştiyse canavarca his ve eziyet çektirme eylemi sayılamayacağını, ölümden önce gerçekleşti ise de cinsel saldırı olarak yorumlanması gerektiğini öne sürdü.
Kadınların eylemleri seks işçisine tecavüz indirimini kaldırtmıştı
Tecavüz mağdurunun seks işçisi olması halinde cezanın indirilmesini öngören eski Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 438. maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından 1990'da yürürlükten kaldırılmıştı.
Eski 438. maddeye göre tecavüzcü, kadının evli ya da bekâr olması ve bakire olup olmamasına göre farklı cezalar alıyordu; bakireye tecavüzün cezası üç, evli kadına tecavüzün cezası yedi yıldı. Seks işçisine ya da hâkimin "düzgün hayat sürmediği kanaati" edindiği durumda ceza bir yıla düşüyordu.
Antalya'da bir kadına dört erkeğin tecavüz ettiği bir olayda, kadının avukatı 438. maddeyi Anayasa'nın "eşitlik" ilkesine aykırılıktan iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne götürmeyi talep etmiş, yerel mahkeme de bu talebi kabul etmişti.
Anayasa Mahkemesi ise talebi, "her kadının iffetli olmadığı, tecavüzün iffetsiz kadınları daha az etkilediği ve bu nedenle cezasının daha az olabileceği" gerekçesiyle reddetmişti. Gerekçede, evli kadına tecavüzün ise kadının yanı sıra kocasını ve aile ilişkilerini de etkileyeceği ve bu nedenle cezanın daha çok olabileceği de belirtiliyordu.
Bunun üzerine İstanbul ve Ankara'da kadınlar bir kampanya başlatmıştı. 438. maddeyi yürürlükten kaldıran iki maddelik bir kanun teklifi hazırlamıştı. Bir yandan Meclis'te grubu bulunan siyasi partilerle görüşürken diğer yandan sokak eylemlerine devam etmişti. Sonuçta, teklif kanunlaşmış ve 438. madde Meclis'te iptal edilmişti.
21 yılın ardından
Bir Yargıtay üyesinin yıllar önce tecavüz suçu çerçevesinde tartışılan "namus" ve "iffet" kavramının 2011'de "haksız tahrik" indirimi sayılması gerektiğini savunması düşündürücü.
Aradan geçen 21 yılda yasalarda ve yönetmeliklerde pek çok olumlu düzenleme yapıldı. Medeni Kanun, TCK değiştirildi; 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun kabul edildi; Aile Mahkemeleri, TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu kuruldu...
Ancak kadınlar yine de yalnızca kadın oldukları için erkek şiddetine maruz kalıyor, öldürülüyor, tacize, tecavüze uğruyorlar. Namus kavramının içeriği, erkeklerin ellerinde değişken: Kısa etek giymek, sinemaya gitmek, çalışmayı istemek, boşanmayı istemek, yüksek sesle gülmek ya da evli olduğu halde geceyi dışarıda geçirmek "namussuzluk" sayılabiliyor.
Buna karşın kadınların talepleri ise net: Kadınların bedenleri ve hayatları kendilerine aittir. Bir insanın en temel hakkı olan yaşam hakkının ihlal edilmesinin ise "haklı" gerekçesi olamaz. Kadın katillerine uygulanan "haksız tahrik" indirimi kaldırılmalı. (BB/EÖ)