Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Türkiye'de mahkemelerin yasaklanan örgütlerin açıklamalarının yayınlanmasını cezalandırırken yazının bağlamı ve içeriğini gözönüne almadan davranmasının ifade özgürlüğüne aykırı olduğunu söyledi.
Dört ve beş yıl öncesine dayanan iki başvuruyla ilgili verdiği kararda Türkiye'yi mahkum eden AİHM "Bir yazıyı sadece yazarının kimliğine bakarak değerlendirmek bireylerin otomatik olarak 10. maddenin getirdiği korumadan yoksun bırakılmasına yol açar" dedi.
"Eğer ifade edilen görüşler nefret söylemi içermiyor ya da şiddeti körüklemiyorsa, devletler ulusal güvenliğe dayanarak ve ceza kanununu medyaya karşı kullanarak kamunun bilgi alma hakkını engelleyemez."
"Duruma göre" ceza
AİHM kararı geçmişteki iki davayla ilgili olsa da sorun sürüyor. Mahkemeler karar verirken yazarın kim olduğu ve yazının ne zaman yayınlandığını gözetiyor. Milliyet yazarı Hasan Cemal'in PKK yöneticilerinin görüşlerini aktarması soruşturma konusu edilmezken, muhabirler, ana akım dışı yayınların yazarları, hatta kurguladıkları karakterlerin sözleri nedeniyle roman yazarları cezalandırılıyor.
Son olarak Expres yazarı İrfan Aktan, hükümetin Kürt açılımına yönelik değerlendirmeleri analiz ettiği yazısında iki PKK'linin görüşlerini aktardığı, bir dergiden de PKK yöneticisi Mustafa Karasu'nun görüşlerini alıntıladığı gerekçesiyle hapse mahkum oldu.
Yazar Mehmet Güler, kaleme aldığı "Ölümden Zor Kararlar" adlı romanında bir PKK'li karakterin sözleri nedeniyle "örgüt propagandası" suçlamasıyla hapis cezası aldı.
PKK yöneticisi Duran Kalkan'ın Fırat Haber Ajansı'na (ANF) yaptığı açıklamayı "Genel Af Çıksa da Silah Bırakmayız" başlığıyla haberleştiren Milliyet gazetesi muhabiri Namık Durukan aynı suçlamayla yargılanıyor.
Azadiye Welat gazetesinin eski sorumlu müdürü Vedat Kurşun'a verilen 166 yıllık hapis cezasının arkasında 103 kez "örgüt propagandası" yapmaktan suçlu bulunması yatıyor.
Örnekler çoğaltılabilir. Bağımsız İletişim Ağı (BİA) Medya Gözlem Raporu'na göre, bu yılın ilk üç ayında 15'i gazeteci 103 kişi, TMY uyarınca mahkeme karşısına çıktı.
AİHS'ye uygun düzenleme
AİHM yargıçları, kararda, bu "otomatik" cezalandırmanın son bulması için iç hukukun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 10. maddesiyle uyumlu hale getirilmesi gerektiğini söyledi.
AİHS'de ifade özgürlüğünün sınırlanabileceği somut nedenler sıralanıyor:
"(...) ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması (...)."
Anayasaya göre mahkemelerin her halükarda AİHS'yi göz önüne alması gerekiyor. AİHM'nin geçmiş kararlarında yazıların bütünlüğü içinde değerlendirilmesi gerektiğini ve ancak şiddete teşvik halinde sınırlama getirilebileceği şeklindeki içtihatı da savcı ve hakimleri ister istemez suçlamaya konu edilen yazıları bağlamı ve içeriğini değerlendirmeye itiyor.
Basın suçuysa Basın Kanunu uygulansın
Hukuçu Fikret İlkiz, bianet'e yaptığı değerlendirmede AİHS'nin 10. maddesinin hali hazırda iç hukuka girdiğini hatırlattı.
2004'te Basın Kanunu'nda yapılan değişiklikle, kanunun 3. maddesi şöyle oldu:
"Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir. Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlâkının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir."
Bu durumda sorun uygulamadan kaynaklanıyor. İlkiz "Madem bir basın suçu işlendiği iddia ediliyor, savcının iddianameyi hazırlarken hakimin de değerlendirirken bu alana özgü olarak düzenlenen Basın Kanunu'nu göz önüne alması gerekir" dedi. Terörle Mücadele Kanunu'nu değil. (EÜ)