Yaratıcı Direniş'in çalışmalarının foto-galerisini izlemek için tıklayınız.
Yaratıcı Direniş dünyada yapılan farklı eylem ve ifade biçimlerini takip eden ve benzerlerini Türkiye’de uygulayan, Başka Kültürevi çatısı altında kurulu bir atölye.
Atölye farklı sivil toplum örgütleri, öğrenciler ve çalışanlardan oluşmaktadır. Atölye olarak bizim yapmaya çalıştığımız, yer altı kültürünün (underground) oluşturduğu sanat akımlarını incelemek, gözlemlemek ve onlardan bir şeyler çıkarmak.
Atölye ilk olarak “Filistin’de direniş sürüyor” ve “Faşizmi çöpe atıyoruz” sticker çalışmalarından sonra toplandı ve nasıl devam edeceği üzerine birtakım tartışmalar yürüttü.
Ergenekon davasında yeni gelişmeler olması, itirafların somut olarak artık mezar krokilerine ve bilinmeyen asit kuyularına doğru yönelmesi ve toplumsal muhalefetin de biraz daha hareketlenmesi bizi bu konuda çalışma yapmamızın iyi olacağını düşündürdü.
Birinci performansımız; Engerek yılanının (Ergenekon çetesi ) bizden aldığı kardeşimiz Hrant Dink içindi.
Hrant’ın ölüm yıldönümü yaklaşıyordu onun için bir şeyler yapmak istedik. Her zamanki yapılan eylem biçimlerinden farklı olsun istedik ve insanlara Dink cinayetini yeniden hatırlatmak istedik. Bir çeşit performans/eylem türü ve dünyada farklı örnekleri olan olan “Flashmob”u yapmaya karar verdik.
Hrant için “O gün biz de vurulduk” isimli performansı gerçekleştirdik.
Amacımız insanları zamanda yolculuğa çıkarmak ve dikkatlerini onun öldürülmesine çekmek istedik. Onun vurulduğu saatte 15.00’te Galatasaray Meydanı’nda hepimiz bir anda vurulmuşçasına yere yığıldık. Bunu yapmak bizim için çok zor olmadı, kardeşimizi kaybetmiştik. İnsan kardeşini unutmak, unutturmak ister mi? Hrant’ın ölümüyle bizim de bir parçamızın vurulduğunu dile getirmek istedik.
İkinci performansımız; Yine Ergenekon davasının esas mağdurları olan, 6 yıllık bir aradan sonra tekrar Galatasaray Meydanı'nda toplanmaya başlayan Cumartesi Anneleri ile ilgili oldu. 02.04.2009 tarihinde Galatasaray Meydanı’nda “Noviembre” (Kasım) filminden esinlenerek bir nevi sokak tiyatrosu ve eylem karışımı bir performans sergiledik.
Yüzlerimizi pandomima gibi beyaza boyayıp, gözyaşlarımızla bir anne, bir baba, bir evlat, bir kardeş, bir eş olarak ellerimizde kayıplarımızın fotoğrafları, temsili olarak hazırladığımız asit kuyularında ve sokaklarda kayıplarımızı aradık.
Cumartesi Anneleri, Arjantin’de faşist cunta döneminde katledilen ya da kaybedilen çocukları için yıllardır mücadele veren, kayıplarını ararken gözaltına alınan ve kimileri de çocukları gibi gözaltında kaybolan her türlü baskıya karşı insan hakları mücadeleleriyle dünya tarihine gecen, beyaz başörtülü Plaza de Mayo(mayıs meydanı) annelerinin izinden giderek her cumartesi Galatasaray Meydanı’nda çocuklarının fotoğraflarını sımsıkı tutarak eylemlerini gerçekleştirmeye devam ediyorlar.
Biliyoruz ki onlar bu itiraf edilen infazlarda öldürülen devrimcilerin, demokratların, Kürtlerin anneleri. Şili’de kayıp çocuklarını arayan anneler siyah başörtü takarlardı, Arjantin’de beyaz, Türkiye’de ise çok renkli… Ama acılar hep aynı…
Biz 19 Ocak'a giderken Hrant Dink vurulduğunda biz de vurulduk demiştik.
Şimdi sayıları 18.000 kadar olduğu söylenen faili meçhuller için de bunu söylüyoruz;
O gün biz de vurulduk.
Musa Anter için, Uğur Kaymaz için de;
Ebubekir Deniz, Serdar Tanış için de ve yüzlerce, binlerce diğer kardeşimiz, yoldaşımız, arkadaşımız, evladımız için de;
O gün biz de kaybedildik.
O gün biz de kaçırıldık.
O gün biz de infaz edildik.
O gün biz de kuyulara atıldık.
O gün biz de anneydik, babaydık, kardeştik.
Bir haber bekledik,
Katillerin bulunmasını,
Kapının çalmasını bekledik.
Acıların sarılmasını bekledik.
Çiçek bırakacak bir mezarımız olsun istedik.
Annelerin yaşadığı acıyı, belki gerçekten anlayamayız. Ama şimdi karanlığın ucundan tutma fırsatı varken bir parça aydınlığın peşine düşebilmek, annelerin yüreğinin biraz olsun soğumasını, çocuklarının katillerinin yargılanmasını sağlamak için annelere destek olmakla başlayabiliriz.
Biz her cumartesi saat 12.00'de Galatasaray Meydanı'nda Analarımızın yanında eylemlerine destek vereceğiz.
Üçüncü çalışmamız ise; 1977’deki kanlı 1 Mayıs’ı hatırlatmak ve 1 Mayıs’ı Taksim’de Kutlamak.
1 Mayıs kutlamalarının Taksim’de olabilmesi için neler yapabiliriz diye düşündük. Önce Taksim’i “Taksim 1 Mayıs alanına gider” yazılı oklarla Taksim’i işaret eden stencillarımızla donattık. Ardından Taksim tramvay durağında toplanıp ellerimizde 1 Mayıs’ta kullandığımız dövizlerin minyatürleri, ayrıca üzerinde “Prova” yazan dövizlerle, sessizce “Yaşasın 1 Mayıs“ sloganımızla, megafondan çalan 1 Mayıs marşlarıyla Taksimde 1 Mayıs alanımızı belirledik. 1 Mayıs 2009’da kutlayacağımız bayramımızın provasını gerçekleştirdik.
1 mayıs kutlamalarının devamı olarak 21.04.2009 günü saat 19.00’da Taksim tramvay durağında “Gazcı Kardeşler” adı altında yeni bir performansımız olacaktır. Bu performansta 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak istediğimizi, polis şiddetinin ve gazların olmadığı bir bayram geçirmek istediğimizi vurgulayacağız.
Biz Yaratıcı Direniş Atölyesi olarak; yaşanan acılara, baskılara karşı her zaman ezilenin yanında, ezenin, darbecilerin, katillerin karşısında olmaya devam edeceğiz. Eğer yaratıcılığın aslında devrimin bir parçası olduğunu, çevrenizde olup bitenlere sessiz kalamayacağınızı düşünüyorsanız ve sesinizi yaratıcılığınızla duyurmak istiyorsanız size de çağrımız var!(EA/EZÖ)
* Eylem Akkaya, Yaratıcı Direniş'ten.
** Ulaşmak için tıklayınız.