Yalın, Acılı Bir Mektup.
Belki çok geç kalmış bir mektup. Kime sesleniyor? Bana, bizlere, yoluna çıkan herkese. Taşlara, gökyüzüne... Suskunluğuna sesleniyor gökyüzünün, uzun, acılı bekleyişine toprağın. Bense gene 'uzaklardayım', birkaç adım bile olsa, gene uzaklaşmışım ölümün gölgesinde yazdığım ülkeden. Sıcacık bir haziran sabahı, taze ekmek, kahve kokuları, müzik sesleri, ışıkla, renkle, insanla dolu sokaklar...
Bin ayrı ezgisi, çağrısı, yarını hayatın. Kalabalıkların orta yerinde, nasıl geri dönebilir insan, belki de içinden hiç çıkamadığı bir hücreye? Bir kahveye oturmuşum, plastik masayı gazete kupürleri, bilgisayar çıktıları (bu mektup gibi), yanımda getirdiğim cezaevi raporları kaplamış.
Nasıl numaralandırırım boş, beyaz kâğıtları, kalemimi yontar, yüreğimi sertleştirir, tam ve doğru mesafeden nasıl anlatırım çocuk ölümlerini? Kapattığımız, işkence ettiğimiz, ölüme yolladığımız çocukları...
En iyisi, şimdilik benim sesim çekilsin aradan.
Abdullah Akçay için bir kez daha buradan sesleniyoruz.
Abdullah Akçay tutuklandığında 14 yaşında idi ve mahkemede yargılanırken neler olduğunu bile algılayamayacak kadar küçüktü.
İşlediği suçun bilincinde bile değildi.
Hızla yargılandı ve 108 yıllara varan cezalar aldı.
Neler olduğunu anlamaya başladığında da lösemi (kan kanseri) hastalığına yakalandığını öğrendi.
Abdullah Akçay için 9 Şubat 2010 tarihinden bu yana Okmeydanı SSK Hastanesi önünde her cuma günü kamuoyuna sesleniyoruz.
Özgürlüğünden mahrum bırakılan, tedavisinin yapılması için gerekli koşulların oluşmasını sağlamayan, yetkililer bu konuyla ilgili hiç ilgilenmedikleri gibi kamuoyu da bu duruma seyirci kalmaktadır. Bir çocuğu özgürlüğünden mahrum bırakılarak, son derece kötü koşullarda tehlikeli bir hastalıkla yaşam mücadelesi vermesi kimseyi ilgilendirmemekte.
Yaşamı konusunda gerekli duyarlılığı göstermekten uzak yetkililer her ne hikmetse hızlı bir şekilde çalışarak kararlar alabilmekte, asker ve gardiyanlar sevk kararları çıkarmakta ama Abdullah Akçay'ın tedavisi acil yapılması gereken girişimler yavaş işlemekte hatta işletilmemektedir.
Abdullah Akçay artık geri dönüşü olmayan bir yola girmiş durumda bulunmaktadır. Tedaviye cevap verememektedir. İlik nakli için gerekli sevk kararları çıkartılmıyor, Adli Tıp Kurumu aylardır çocuk tutuklu için henüz rapor düzenlemedi.
Yazılmayan, alınmayan bu kararlar nedeniyle duvarların arkasında çocukluğunu geçiren Abdullah Akçay'ın gençliği de, yaşamı da elinden alınıyor.
Abdullah Akçay hastanede yatarken 18 yaşına girdi. Hemen sevki çıkarıldı. Artık büyümüştü, çocuk tutukevinde kalamazdı. Ama onun yaşaması için, onun özgür bir koşulda ailesiyle birlikte olabilmesi için hiçbir mekânizma harekete geçirilmedi. Yasalar, kurallar, genelgeler, kurumlar, yetkililer hiçbir şey Abdullah Akçay için işlemiyor.
Aylardır tüm yetkililerle ve kamuoyuna seslendik ve hiçbir yanıt alamadık.
Abdullah Akçay, tutuklu bulunduğu koşullarda tedavisinin devam koşulları artık kalmamıştır.
Sözün bittiği yere gelinmiştir.
Abdullah Akçay ölümle yaşam arasındaki ince çizgide yaşam mücadelesi vermektedir.
Biz insan hakları savunucuları olarak, Abdullah Akçay ve ailesinin yanında olmayı sürdüreceğiz.
Onun özgür bırakılması için elimizden geleni yapacağız. Buradan bir daha yetkililere ve kamuoyuna sesleniyoruz. Vicdanınızın sesini duyun ve Abdullah Akçay'ı serbest bırakın.
İHD İstanbul Şubesi, Tutuklu Aileleriyle Dayanışma Derneği (TUAD), Tutuklu Yakınları Birliği (TUYAB) İstanbul Tabip Odası ve Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği. (AE/EÖ)
(*) Yazı, Radikal gazetesinin 26 Haziran 2010 tarihli sayısında yayımlandı.