Hem marksist hem feminist hem de kadın iktisatçı... Şimdi olduğundan daha zordur darbe de gören yıllarda akademide bu sıfatlarla barınıyor olmak.
Geçen günlerde Fethiye'de geçirdiği kalp krizi nedeniyle yaşamını yitiren Tülay Arın'ın eşi, ailesi, arkadaşları, öğrencileri, meslektaşları ve kendi gibi feminist dostlarının ortaklaşıp dile getirdiği özellikleri "Prensipli, mütevazı, çalışkan, disiplinli, yılmaz" biri olması oldu..
Diğer yandan hangi çevreden olursa olsun "çok büyük bir kayıp" olduğunu duymak her gidenin arkasından duyduğumuz klişelerin ötesinde "kıymeti bir gün anlaşılacaktır" yorumuyla başka bir anlama bürünüyor aslında.
Tülay Arın kimdir?
Önce "Tülay Arın kimdir?" sorusuyla başlamak gerek:
1945 yılında doğan Prof. Dr. Arın, lisans öğrenimine Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi'nde başladı, doktorasını George Washington Üniversitesi'nde tamamladı. 1977'de, İstanbul Üniversitesi (İÜ) İktisat Fakültesi'nde öğretim üyeliğine başlayan Arın, ODTÜ, Ankara Üniversitesi ve Erciyes Üniversitesi'nde de dersler verdi. Tarih Vakfı'nın kurucu üyeleri arasında yer alan Prof. Dr. Arın, iktisat, maliye, kriz yönetimin gibi alanların yanı sıra kadın hakları konusunda da önemli çalışmalarda bulundu.
Arın, iktisat için önemli kabul edilen, Onbirinci Tez dizisinin yayın kurulunda yer aldı.
TCK 301. maddenin kaldırılması için imza veren aydınlar arasında yer aldı. Öğretim Elemanları Sendikası'nın (ÖES) kurucuları arasında yer alan Arın, Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği'nde de çalıştı, Sosyalist Feminist Koleltifi (SFK) destekledi.
Maliye politikalarının yanı sıra, kapitalizm eleştirisi konusunda çevirileri, makaleleri ve derlemeleri bulunuyor.
"Türkiye'de Kadın Olgusu Kadın Gerçeğine Yeni Yaklaşımlar", "Neoliberalizmin Tahribatı - Türkiye'de Ekonomi, Toplum ve Cinsiyet" gibi feminist yazın derlemelerinde yazılarıyla yer aldı.
"Çok iyi yetişmiş bir adademisyen, zor geliyor yenileri"
Eşi Cengiz Arın "Çok üzgünüm" diye başlıyor anlatmaya:
"O çok ciddi bir bilim kadınıydı. Kendi alanına çok çeşitli katkılarda bulunmuş bir insan. Marksist olduğunu hiçbir zaman gizlemedi. İşçi sendikalarına bireysel katkılarını her zaman sundu. Öğrenci ve meslektaşlarının çok güvendiği ciddiye aldığı bir öğretim üyesiydi. Her şeyden önemlisi çok iyi yetişmiş bir akademisyendi. Yenileri geliyor ama Tülay Arın ciddi bir kayıp."
"Ekonomiyle feminizmin bağını kuran nadir insanlardı"
Ailesinden avukat Canan Arın onu şöyle anlatıyor:
"Tülay güçlü, meslektaşları arasında parlak, öğrencileri arasında çok sevilen, çalışkan, insani ilişkileri çok iyi düzenleyen, akıllı, siyasi görüşleri bakımından asla taviz vermeyen, güvenilir, düzgün bir insandı. Türkiye'de kadın ve iktisat arasındaki bağlantı üzerine çalışan, kadının ekonomik sorunlarıyla ilgilenen ve iktisat geleneğinin feminizm açısından değerlendirmesini yapan az sayıda insandan birisiydi. Artık onun gibi insanlar azaldığı için yokluğu çok daha fazla hissedilecek. Her zaman kalbimizde yaşayacak."
"Başarı kelimesini çok kullanırdı"
"Yakın zamanda isimlerinin baş harfleri 'T' olay üç kadın arkadaşımı peşi sıra kaybetmenin üzüntüsü içindeyim, Türkel (Minibaş), Türkan (Saylan) ve şimdi de Tülay. Kötü bir sürpriz oldu onun gidişi" diyen ODTÜ, Maliye bölümünden kürsü arkadaşı Nihat Salay 1977'nin Nisan ayında tanıştıklarını söylüyor.
"Özellikle kamu maliyesinde, kamu harcamaları açısından radikal bakışıyla sıyrılıyordu. Sıradan olmayan, onun ardındaki neden ve çarpıkları ortaya çıkaran tavrıyla bilinir. Ayrıca kadınların toplumda, ekonomi yaşamında rolünü ortaya çıkaran çalışmalar yürüttü. Kadın Hakları Merkezi'nin de aktif bir üyesiydi. Fakültenin sıradan değil göze çarpan bir üyesiydi. Kendisi akademik yaşama darbelere reaksiyon olarak vaktinden evvel emekliliğini isteyip ayrılmıştı."
"Bana ilginç gelirdi. Bir olayı nitelerken 'başarılı' kelimesinden yola çıkardı. Beğendiği her şeyi 'başarılı' diye anlatırdı. Mesela 'başarılı bir tez, başarılı bir bakış açısı, başarılı bir arkadaş' derdi. Yani bu kavramın kendisini çok kullanırdı."
Salay'ın bu anekdotundan sonra 1998'de İstanbul Üniversitesi'nde Kadın Çalışmaları Bölümü'nde tezini hazırlayan öğrencisi Fatma Şenden Zırhlı'nın Arın'dan "geçer" not alınca yaşadığı sevinci paylaşma isteğini anlamak mümkün oluyor.
Zırhlı ekliyor:
"Yaptığı çalışmalarıyla belki de kadın hareketi çok ileride Tülay Arın'ın kıymetini anlayacak."
"Tülay'ın tınısı"
Nasıl bir öğretmen olduğunu asistanı Sermin Sarıca detaylı anlatıyor:
"Tülay'ın dersini almak kendinizi 'akademi'de hissettiren çok özel bir deneyimdi. İTÜ'den, Yıldız Üniversitesi'nden öğrenciler olurdu derslerinde ya da hatta lisans derslerinde asistanlar.. Bir tür turnusol kağıdı ya da meydan okuma gibiydi dersleri. Yoklama yapmadığı halde ve gözlerini kocaman açıp size dilinizi yutturan sorular sorması riskine rağmen derslerinin hep çok
kalabalık olduğunu hatırlıyorum. Dersin başında "o" soruyu sorar ve bütün ders o soru ile geçerdi. Kritik, meseleyi kalbinden yakalayan mevzularla ilgilenirdi. Sosyal politika örneğin, emek gücünün metalaşması ya da kadın emeği gibi.
"Sevdiği, ilgilendiği mevzuları ders olarak verdiğinden belki de, 'anlattıklarının' ötesinde, anlatışının bir 'tınısı' olurdu Tülay'ın. Derslerini bu kadar özel kılan da o tınıydı. Heyecanının buğusu bütün sınıfa yayılırdı. Üç saatlik dersin sonuna doğru bile sıkıldığınız tek bir dakika olmazdı. Çok önemli bir şey yapıyor olduğunuzu sezerdiniz. Sınıfına girdiğinizde, Tülay'ın 'krallığında' olduğunuzu bilirdiniz. O sınıfa İstanbul Emniyet Müdürü bile giremezdi. Bir bilim mabedi, onun deyişiyle 'çocuklarının' yuvasıydı orası. Bir dosyası olurdu, içinde ders ile ilgili kritik makalelerin olduğu. Yalnızca Marksist değil, aynı zamanda Keynesyen, post-keynesyen, neo-liberal, klasik, mevzu ile ilgili söylenen her şeyi biliyor olmanız gerekirdi. Hazır değilseniz dersi kaynatmanın tek yolu takılarının güzelliğinden bahsetmek olurdu, ama o da beş dakika kazanmaktan fazla işe yaramazdı. Bütün bu 'eziyet' işte, akademide olduğunuzu hissettirirdi size. Sizden beklediği emeği size gösterdiğinden hiç şüpheniz olmazdı. Ve sonunda hak etmenin huzuru ile dolardı içiniz."
"Kürsüye çıkmaz, öğrencilerle aynı seviyede otururdu"
Yine ondan ders alan bir başka asistan Berna Uymaz'ın verdiği bilgiye göre Arın kürsüye çıkmaz, sandalyesini indirip öğrencileriyle aynı seviyede otururdu.
"Çalıntı tezler, zengin maliyeciler arasında..."
Ekşi sözlük'e yazan bir öğrencisine göre de onun kıymeti banka danışmanlığı yapıp çokça para kazanan ya da çalıntı tezlerle akademide parlayan meslektaşlarının yanında çok daha iyi anlaşılıyor.
Bu öğrencisi hocası Arın'a şöyle sesleniyor:
"Az tanınıyor olmanızda bizim kadar sizin tatlı huysuzluğunuzun da payı var. Herkesle eşit ilişki kuran, mütevazılığınızın ama herkesi de haddini bilmeye çağıran bakışlarınızın (...) açık sözlülüğünüzün, herkesin korktuğu, çekinerek konuştuğu bir insan olmanızın da etkisi var. Ama asıl önemli olan sanırım düşünsel disiplininizden, siyasal eğilimlerinizden, Marksist bir iktisatçı olarak tavrınızdan hiç taviz vermemenizdir."
"Laf aramızda politik ekonomi teorisi, feminist iktisat, emperyalizm, azgelişmişlik, sosyal güvenlik sistemleri, sosyal politika gibi meselelerde 1970'lerden beri yazdıklarınız beni hep hayrete düşürdü. Yeni yeni fark ettiğimiz şeyleri yıllar önce yazdığınızı hep şaşırarak gördük, sevindik. Yazdıklarınız, anlattıklarınız, zaten çok az ilgilisi olan bu alanlarda büyük bir birikim yarattı, biliyorsunuz. Gözümüz hep sizi arayacak. "
Arın'ın ardından konuşmayı kabul eden tüm yakınları sözlerini nasıl sonlandırdıysa bu yazıyı da aynen öyle noktalamak yakışır:
"Işık içinde yatsın." (EZÖ)