Gülsen, Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Biyoloji mezunu ve aynı yerden Kimya yüksek lisanslı(YL) Bir yıldır işsiz. Erkin, Galatasaray Üniversitesi (GÜ) İnşaat Mühendisliği mezunu. ODTÜ İnşaat Mühendisliği Yüksek Lisans öğrencisi. Yaklaşık iki yıldır yarı zamanlı iş arıyor.
Bahar, GÜ Kamu Yönetimi mezunu. Ankara Üniversitesi (AÜ) Kadın Çalışmaları YL. Öğrencisi. Bir buçuk yıldır iş arıyor. Deniz, GÜ Uluslararası İlişkiler mezunu. 3 dönemdir Kamu Personeli Seçme Sınavı(KPSS) - Kamu Personeli Dil Sınavı'na (KPDS) hazırlanıyor.
Fergün, AÜ Kimya Mühendisliği mezunu. İşsizliğinin ikinci yılı. Kısa süre mesleğinin dışında bir işte çalıştı. Yapamadı. Ayfer, GÜ Beden Eğitimi Bölümü mezunu. KPSS puanı düşük olduğu için ataması yapılamadı. Babasına yardım ediyor markette.
Seray, Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Kimya mezunu. Aynı yerde YL. yapıyor. Kredi ve harç kredisi kesildi. Ailesinin geliri sınırlı. Çalışmak zorunda ama iş yok. Banka sınavlarına hazırlanıyor. Pınar, HÜ Kimya mezunu. Sekiz aydır işsizdi. İki hafta önce mesleğiyle az ilgili bir işe girdi. Asgari ücretle çalışıyor. Şimdilik mutlu.
Ali Rıza, GÜ Psikolojik Danışma ve Rehberlik mezunu. Saati 30 lira karşılığında hafta 3 saat bir kreş ve gündüz bakımevi'nde çalışıyor. Gülağ, AÜ İletişim mezunu. Yazı-çiziyle uğraşıyor kendince. İş yok. Toofle sınavına hazırlanıyor. Sayfa başı çeviri yapıyor.
Efe, GÜ Makina mezunu. Yedi aydır işsiz. Baharatçı dükkanı olan amcasının arada bir yardıma gidiyor. KPDS' ye hazırlanıyor. Aylin, Uludağ Üniversitesi Tıp mezunu. İki yıldır Tıpta Uzmanlık Sınavı'na (TUS) ve KPDS'ye hazırlanıyor. Nazmi, AMÜ Veterinerlik mezunu. İki yıldır YL. sınavına ve KPDS'ye hazırlanıyor.
Ve çevremdeki diğer Nazmi(ler), Aylin(ler), Efe(ler), Gülağ(lar), Ali Rıza(lar), Pınar(lar), Seray(lar), Ayfer(ler), Fergün(ler), Deniz(ler), Bahar(lar), Erkin(ler), Gülsen(ler)...
Tümü üniversite mezunu. Aralarında okumaya devam (YL.) edenler var. Bilumum sınavlara (KPDS, KPSS, TUS, ÜDS vd.) hazırlanıyorlar. İçlerinde yarı zamanlı çalışanlar, parça başı çalışanlar, boğaz tokluğuna yakınlarına yardım edenler var.
Onlar işsizliğin ekonomik ve sosyal bir sorun olduğunu biliyorlardı ama, şimdilerde eğitimli işsiz olmanın ne menem bir şey olduğunu yaşayarak öğreniyorlar.
Eğitimli işsiz olmanın genel özellikleri mi? Kişiden kişiye değişse de, ortak noktaları var...
Çalışmak istediğin halde iş bulamamak. Kısa ya da uzun süredir iş aramak. Asgari ücrete bile razı olmalarına karşın -yine de- iş bulamamak. Bazı işlere 'bol' , bazı işlere 'dar' gelmek. Sanal alemde her gün ilgili web sitelerinde gezinmek. İlgili her adrese CV göndermek. Günün her saatinde "Gelen bir yanıt var mı acaba?" diye e-posta kutusunu kontrol etmek.
Evde odasından dışarı çıkmamak. Sigara -ve para bulurlarsa alkol- tüketimini arttırmak. Arkadaşlarıyla dışarıda buluşmak yerine evlerde buluşmak. Sinemaya gitmek yerine evde korsan CD' lerden film izlemek. Telefon konuşmalarını aza indirgemek. Minimal yaşamak. Geç yatıp, geç kalkmak. Düzensiz beslenmek.
(U)mutsuz, kaygılı ve panik -hatta dehşet- içinde olmak. Kendine dar gelmek. Rahatsız bir halet-i ruhiyede olmak. Coşku ve neşe ve de cesareti yitirmek. Kendine dönmek ya da kendinden uzaklaşmak. Bolca düşünmek. 'Keşke'ler üretmek.
Anlamsız ve gereksiz tepkiler vermek. Üretmemek. Zaman yönünden zenginleşmek. Parkları sokakları boş gözlerle keşfetmek. Sevdiklerinin desteğiyle -hala- yaşam sürdürmeyi kaldıramamak. Başkalarının yardımına ihtiyaç duymaya katlanamamak.
'Kız'san ve ailenden sosyal güvenliğin varsa sorun yok. Erkeksen ailenin sosyal güvenliğinden yararlanmadığın için hastalanmaktan bile korkmak. Kız ya da erkek olup, ailenden de sosyal güvenliğin yoksa hastalandığında kullanmak için yeşil kart başvurusu yapmak zorunda kalmak. Vadesi gelen harç ve öğrenim kredisinin nasıl ödeneceğini düşünmek.
"Paran var mı?" sorusuna her daim gözlerini kaçırarak "Var" yanıtı vermek. Hoşlandığın şeyleri ekonomik nedenlerle yapamamak. Mevcut yetenek ve becerileri kullanamamak ve onların körelmemesi için -eğer gücü varsa- çaba harcamak. Hazır olmadığı halde erkekse askere gitmek, kızsa evlilik hazırlıklarına girişmek.
"İnsan hayatında, her yaşa ve döneme özgü farklı sorunlar vardır. Aynı yaş ve dönemdekiler benzer sorunlar yaşar, bazı ayırıcı özellikler olsa da. Her dönem yeni zorluk ve keyifleri beraberinde getirir ve bir öncekinde yaşadıklarını unutur. Bu da geçecek." dendiğinde "Çocuk mu kandırıyorsun?" yanıtı vermek.
Kendisini anlayanlara ve moral vermek isteyenlere "Bir insanın ertesi gün yapacağı, onu bekleyen bir işi olmalı. Benim yok. Sen beni anlayamazsın! Çünkü sen hiç işsiz kalmadın" demek.
Hasbelkader 'bir iş' bulduğunda hak etmediğin şeylerle karşılaşıp kendine yabancılaşmak...
Yukarda saydıklarım eğitimli -hatta eğitimsiz de- işsiz olmanın özelliklerinden bazıları.
Yukarıda yazdıklarım çevremdeki eğitimli -hatta eğitimsiz de- olup, "ertesi gün yapacak işi olmayan, onları bekleyen bir işi olmayanlar"a ilişkin gözlemlerden bazıları.
Sosyal hizmetler alanında -yani teorik ve pratik olarak sosyal sorunlara uzak olmayan- görev yapan, ülke sorunlarına hasbelkader çok da uzak durmayan ben bir süredir Bahar - Pınar'ın 'anne'si ve onların arkadaşlarının teyzesi olarak; eğitimli işsizlik olgusunu çok içeriden yaşar oldum.
İki haftadır 'beyaz yaka' takınan kızım Pınar'ın yazdığı bir öyküyü okuduğumda...
"Çok açım.
Cebimde birikmiş bozukluklar, buruşuk beşlik onluk tomarı.Tomar dediysem işte sadece 24 yıldır birikenler. Öyle çok az bir şey değil toplamda; hepsi hepsi iki avucuma sığıyor. Öyle çok bir şey değil toplamda; avuçlarıma sığmayıp dökülüp saçılmıyor.
Ne yesem? Neye yeter ki param? Sağıma soluma, önüme arkama bakıyorum, herkesin ağzında bir şeyler var; kimi tekrar tekrar geviş getirerek küçücük lokmasıyla idare etmeye çalışıyor, kimi o koskoca lokmaları çiğnemeye bile gerek duymadan direk midesine oturtuyor.
Ben ne yesem bilemedim ki...
Bugüne kadar hep benim adıma hazır söylenmiş, hatta söyleyenler kendi paylarını yemiş, benim payımı da bana itinayla uzatmışlarken, -hatta utanmasalar 'buyur burada hazır çiğnenmişi var' diyeceklerdi- şimdi kendi siparişimi vermek çok garip geliyor.
Hemen şurada koskocaman bir pasta var görüyorum, çikolatalı, içi fıstıklı. Ama herkes üşüşmüş çevresine, hiç umursamadan pastanın neresinden ne kadar koparabiliyorlarsa, hapur hupur, döke saça yiyorlar.
Bi dakika ama. Pastanın bana yakın tarafında bu kadar insan birbirini ezercesine pastadan tatmak için cebelleşirken şu karşı taraftakilere pasta neden bu kadar yakın duruyor...
Oradaki kırmızı şerit de (...)ne? Yuh!
Bu pastadan ufacık bir lokma almama bile daha var, anladım tamam.
Hala çok açım.
'Bir hamburger menü lütfen!' dedim gururla.
'Tabii' dedi karşımdaki kız: 'Büsbüyük seçim ister misiniz sadece 3 TL farkla?'
'Pardon?'
Bilemedim ne desem... Evet? Hayır? Niye bu kadar afalladım onu da anlayamadım(...).Göz ucuyla şöyle bir bakıyorum; sağıma soluma, önüme arkama. Kimsenin büsbüyük menü yediği falan yok.(...)
Çok acıktım ya ben! Gözümü karartıp 'büsbüyük seçim olsun' demek var ama.
'Normal boy, lütfen!'
(...) Çevremdekileri izlerken yemeğimi afiyetle yemeğe başladım. Böyle bir lezzet yok, böyle bir keyif yok.
(...) Çikolatalı, fıstıklı pastam bir elimde; 'Çek bana bi büsbüyük menü' dicem. Yakında, üç vakte kadar."
'Mor Yaka' takınmakta kararlı olan kızım Bahar'ın yazdığı bir yazıyı okuduğumda...
" (...) Kendimi işsiz olarak adlandırabilmem için öncelikle mevcut piyasa koşullarını kabul etmiş olmam gerekiyor. Bir derste bu konudan bahsederken hocamızın bizlere bunu nasıl açıkladığını hatırlıyorum.
'Yani piyasada ortalama 3 elmayla ücretlendirilen bir işe başvururken 20 elma talep ederseniz...' Aslında olay bundan çok daha vahim. Ruhsuz tanımların ince düşünülmüş detaylarının altında 20 elmanın yanında umutsuzluk ve itaat de var. (...) piyasayı böyle kabul etmeli, biraz da yaranmak için sırtını sıvazlamalı ve 'seni böyle kabul ediyorum, hatalarınla, sevaplarınla' demeliyim. Diğer türlü güvenilirliği kuşkulu istatistiklerde yüzde içindeki yerimi bile alamayacağım.
(...) sabırla umutla anlayışlı olmalı, umudumu asla yitirmemeliyim. Pes ettiğim an yine istatistikler yüzde içine almıyor beni. (...) kızgınım. 'Çalışmak kutsaldır' söylemleri sinirlendiriyor beni. Zaten kutsallaştırılan her şey problematik değil mi?
(...) İşsizlik ücretinin olduğu ülkelerde -çalışmanın kutsallığı söylemi- daha yaygın. 'Neden ben o kadar saat çalışırken hiç çalışmayan benden biraz daha az ücret alarak yan gelip yatıyor?' Onlar tembel, asalak, fırsatçı insanlar yani. Kimsenin aklına da devletten herkesin yararlanacağı hizmetleri ücretsiz talep etmek gelmiyor. İşsizi işliye kırdırıyor yani.
Biz de (...) elinde mikrofonla sokağa çıkan 'evet sayın seyirciler, gördüğünüz gibi işsizlerin hali içler acısı...' diyerek ve üstüne bir şey de eklemeyerek, günlük haber kotasını dolduran muhabirlerin bahsettiklerinden biri de benim.
(...) istatistiklerde beni görünmez kılan, nesneleştiren sistem; sıra başvuruya geldiğinde CV'm kadar var ediyor. Şimdi aldığım taktikler üzerine CV'mi olur olmaz her yere yolluyorum. İş görüşmelerinde vücut dilimi kontrol ediyor, özgüvenli görünüyor, formumu koruyor ve olabildiğince şık görünüyorum. Diğer başvuranlardan sıyrılmak için -ki bu da ilk şarttır- görüşmede ne gibi delilikler yapmam gerektiğini düşünüyorum.
(...) Bir gün iş bulursam da, yaşadığım her türlü olumsuzluğu herkesin verdiği öğütlerde olduğu gibi şükrederek unutacağım. Şimdiden hazırım yani kendime 'o kadar işsiz var, haline şükret otur oturduğun yerde' demeye.
Gördüğünüz gibi, 'mevcut piyasa koşullarında' işsizliğe de işliliğe de hazırım. Yakamın ve onun da bir rengi olması için işli olmak lazım ya. Beyazı ve maviyi reddediyorum ve ben şimdiden mor yakamı takıyorum."
İçimden ve dışımdan kocaman sesimle "Yaşamı tanımak için daha çok vakitleri var" desem de -yine de- içim acıyor ve "Neren acıyorsa canın ordadır" diyen anacığımı hatırlıyorum sıkça. (ŞD/BB)
*Şadiye Dönümcü. sosyal hizmet uzmanı
**dosadoster @gmail.com