Diktatörlük sırasında devletin tatbik etmekten imtina etmediği muhtelif uygulamaları demokratik düzende sürdüren, hatta geliştiren polis teşkilatı, toplumun utanç kaynağı haline gelmiş durumda.
Taciz, tehdit, şantaj, zorbalık ve işkencenin yanında, güvenlik kuvvetlerinin işlediği cinayetler ölümün sıradan bir durum olarak algılanması, hatta kutsanması amacını mı taşıyor?
Polisler genelde nefsi müdafaa kalkanına sığınarak kurbanlarını öldürmekten çekinmiyorlar. Cezasız kalma ihtimali gayet yüksek olduğundan, çatışmasız dinamiklerde bile hedeflerini sırtından vurmaları da sık sık rastlanan durumlardan. Şiddet, gaddarlık, hırsızlık, haraç ve yolsuzlukla özdeşleştirilen Brezilya polisi toplumun orta veya üst sınıflarından çok, fakir kesimin yaşadığı gecekondu mahallelerinde, yetkilerini fazlasıyla suistimal ederek dehşet saçmayı sürdürüyor.
Point Blank (À Queima Roupa/Yakın Menzil) adlı belgesel ülkenin kanayan yarası halindeki polis teşkilatına, özellikle son 20 yıldaki icraati üzerinden keskin bir eleştiri niteliğinde: narkotik çeteleriyle sürdürülen mücadele sırasında masum halk mağdur olmaya devam ederken, filmde güvenlik mensuplarının mevzubahis şebekelerle iç içe geçmiş hali de afişe ediliyor.
Hong Kong Film Festivalinde gösterilip Uluslararası Rio de Janeiro Film Festivalinde En İyi Belgesel ödülüne layık görülen çarpıcı yapım, yönetmeni Theresa Jessouroun'a da, Rio ve Granada festivallerinde ödül kazandırmış.
Çürümüş teşkilat
Belgeselin başında 21 kişinin polis tarafından katledildiği, 1993 Vigário Geral vakasına odaklanıyoruz. O ana kadar her gün bir iki kişinin öldürülmesi artık kanıksanan bir vaziyet haline gelmişti; bu çapta bir kıyımla şiddetin kotası adeta yükseltilmek isteniyordu. Tanıkların yaşamasına izin verilmediği, ölü bedenlerin cinayet mahallinden anında uzaklaştırılıp üzerlerindeki tüm kıyafetler çıkarıldıktan sonra tıp uzmanlarına ulaştırıldığı, ipuçları ve kanıtların polisçe yok edildiği Rio de Janeiro'da bu katliamın bir milat olması kaçınılmazdı. Ne de olsa yargılanan polislerin bir kısmı ceza almış, bir kısmı görevden uzaklaştırılmıştı. Emniyetin işleyiş biçimi muhtelif ayrıntılarıyla teşhir edilince teşkilat halkın gözünde tamamıyla deşifre olmuş sayılıyordu.
Oysa güvenlik mensupları ondan sonra da ruhsatsız silahlar kullanmaya devam etti, şiddet kültürünü beslemeyi sürdürdü, yüzü maskeli şekilde masum aileleri katletti, diktatörlükteki rollerinin izdüşümünü yaşamaktan hiç vazgeçmedi. Gecekondu mahallesinde (favela) öldürülenlerin bedenleri Guandu nehrine atılmadan önce gövdelerinde açılan derin yarık sayesinde suyun derinliklerinde kayboldu, yok edilen delillerle polislerin yargılanması iyice imkânsızlaştı. Gayet hassas dengeler üzerine oturtulması gereken mesleklerine genelde 6 aylık gibi kısa bir eğitim sürecinden sonra atılmaya devam ettiler. İlkelerine bağlı şekilde çalışmanın mümkün görünmediği teşkilatta, yolsuzluk ve rüşvete bulaşmayı sürdürdüler.
Masum insanlar, ceplerine polis tarafından uyuşturucu sokulmak suretiyle suçlu muamelesi gördü, emniyetin elindeki yüksek miktarda uyuşturucu stoku sansasyonel haberlere malzeme oluşturmak üzere bir baskından bir diğerine taşındı, narkotik şubeye cila malzemesi oldu.
Sadece Rio'da, 2007-2012 yılları arasında polis 5.068 adet cinayet işledi, 29.417 kişinin akıbeti meçhul. Cezalandırılmadıklarını gören emniyet mensupları iyice gaddarlaştı, ne de olsa en kötü ihtimalle cinayet bedelinin hapiste 5 yıl yatarak ödenebildiği bir düzen geçerliydi. Güvenlik kuvvetleriyle çeteler arasındaki ihtilaflarda intikam için masum insanlar öldürüldü, mağdur olanlar tazminatlarını bir türlü alamadılar.
Adalete kurşun
Belgeselde dönüm noktası olması beklenen bir diğer hadise, hâkim Patricia Acioli'nin 2011 yılında öldürülmesi.
Dünyada polis tarafından işlenen cinayetler sıralamasında en üst sıralarda yer alan Brezilya'nın bu ölümle sarsılmasının sebebi silahların ilk defa devletin en saygın kurumlarından birine yöneltilmiş olmasıydı. Organize suçlar, polis yolsuzluğu ve şiddete maruz kalmış kadınlar konusunda uzmanlaşmış Acioli mahkeme kararında açıkça suçladığı polislerin kurbanı olmuştu. Ağır cezalar vermekten çekinmeyen ve feminist yanıyla da tanınan Acioli'nin öldürülmesinden sonra da, ne yazık ki Brezilya'da değişen fazla bir şey yok.
Avrupa prömiyerini FID Marseille 2015'te yapmış olan Anita Leandro'nun Retratos de Identificação adlı eseri Brezilya diktatörlüğünün metotları konusunda bizi ayrıntısıyla aydınlatmıştı; ülkenin faşist geçmişinin yadigârı güvenlik kuvvetlerinin dizginleri bir türlü koyvermemesi yüzünden demokratik sistemden beklenen düzelme günümüzde gayet yavaş gerçekleşiyor denilebilir.
Point Blank çeşitli emniyet mensupları, savcılar, yetkililer, uzmanlar ve özellikle gecekondu sakinlerine söz hakkı tanıyarak, mümkün olduğunca tarafsız bir noktada durmaya çalışan bir belgesel. Arşiv görüntüleri durumun vehametini ayrıntılarıyla ortaya koysa da canlandırma tekniğiyle çekilen sahneler esere gereksiz bir duygu sömürüsü dozu katmış; hatta televizyon gösterimine yönelik yapımların birçok klişesini barındırdığı da söylenebilir, fakat içeriği açısından gerçek bir cesaret örneği olarak kesinlikle seyredilmeyi ve alkışlanmayı hak ediyor.
Kendilerini korumasını bekledikleri emniyet mensuplarından her türlü kötülüğü görüp kelle koltukta bir yaşam sürdüren Rio de Janeiro favela sakinlerinden sevgilerle…(MT/NV)