Salı günü yeğenimin kızı şirinem Yağmur’dan bir mektup aldım.
Küçücük zarfa dünyaları doldurup göndermişti.
On yaşına geçen ay girdi.
Almanya’da yaşıyor ve ilkokul üçüncü sınıf öğrencisi.
2010 yılına kadar benim hapishanede olduğumu bilmiyordu.
“Teyzem neden buraya gelmiyor” sorusunu ise bizimkiler; “çok işleri var” diyerek atlatıyorlardı.
O zamanlar kreşe gidiyordu.
Gebze Hapishanesi’nde Özgür Radyo’yu dinlediğimizi bildikleri için Şengül ablam ara sıra Zeynep Derya’nın hazırlayıp, sunduğu Dalga Kıran programını arayıp, ahizeyi Yağmur’a verirdi konuşması için.
Zeynep Derya’da Yağmur durumu bilmediği için, Füsun teyzesiymiş gibi şirinemle konuşurdu.
Yağmur da her defasında işlerimi çabucak bitirip, yanlarına gitmemi istedi.
Bir de Kara amcası ve benim için kreşte öğrendiği şarkılardan söylerdi.
İlkokula başladığında babaannesi benimle ilgili kızımı kandırmak istememiş ve hapiste olduğumu söylemiş.
Benden de neden hapiste olduğuma dair Yağmur’a bir mektup yazmamı istemişti.
Gönderdiğim mektuptan sonra meğer Yağmur’un temel sorunlarından biri olmuşum.
Okulda arkadaşlarına ve öğretmenlerine hep beni anlattığını bizimkiler, hayli geç öğrenmişler.
4 Kasım 2013 gecesi 10. Ağır Ceza Mahkemesi (ACM) heyetinin hakiki bir hukuk cinayeti olan kararı açıklandıktan sonra, ailemin çabaları ve buna ilişkin konuşmalarına tanık olan Yağmur durumdan çok etkilenmiş olmalı ki Avrupa Gazeteciler Federasyonu’nun imza kampanyasına katılmak istemiş.
Babası Doğuş da; “Bunu büyükler yapabilir. Küçükler internetten imza veremez” diyince pes etmemiş; kendi çözümünü yaratmış!
Ve benimle dayanışmak için harika bir çalışmaya imza atmış!
Ertesi gün büyük bir heyecanla okuldan dönmüş.
Babaannesine; “Füsun teyzemin özgür olması için bir çözüm buldum, hemen bunu postalamalıyız ” diyip, çantasından çıkardığı kâğıdı vermiş.
Bir yandan da heyecanla konuşmasını sürdürmüş:
“Bu imzaları Füsun teyzem oradaki görevlilere verirse görevliler haksızlığı anlar, teyzemi hapisten çıkarırlar.”
Büyütmek için tıklayın |
Yağmur topladığı imzalara benim için yaptığı resmi ve bir de mektup eklemiş.
Kenarlarına resimler yaptığı kâğıdın başına da; “Hilf den Mensch! İm Gefanglis! Unter sehrift!” (Hapishanedeki insanlara yardım et, imza ver) diye yazıp, sınıf arkadaşları ve öğretmenlerinden benim içim imza toplamış.
Ablam yazım hatalarını düzeltmeden hepsini olduğu gibi göndermiş.
Fiilen hapiste olsam da, Yağmur’un bu çabasıyla kendimi gerçekten hapishanenin ana kapısından elimi kolumu sallayarak çıkıp gitmiş gibi hissettim.
Teşekkürler Yağmur!
Kocaman yüreğine ve aklına yabancılaşmanın, her şeyi kendinden menkul gören anlayışların cirit attığı bir ülkede, bu harika eyleminle anlayabilecekler bir insanlık dersi verdin!
Yağmur’un bu güzel eyleminin ailemizle sınırlı kalmasın istemediğim için bu hafta “Yağmur Olmalı” dedim.
Aklına yüreğine sağlık şirinem…
Sevgiyle kucaklıyor, tatlı yanaklarından öpüyorum.
Hep böyle kal olur mu? (FE/HK)
* 25 Ocak 2014, Füsun Erdoğan, Gebze Kadın Kapalı Hapishane.