Osmanlı imparatorluğu döneminde küçük kapasiteli özel sektör işletmelerinde gerçekleştirilen içki üretimi, zaman zaman yasaklamalarla Cumhuriyet dönemine kadar gelmiş; 1924 yılında vergi gelirinin Duyun-u Umumiye İdaresi'ne devri amacıyla yapılan yasal düzenlemenin ardından 1926 yılında 790 sayılı kanun ile üretimin devlet inhisarı tarafından yürütülmesi öngörülmüştür.
1932 yılından itibaren İnhisarlar Genel müdürlüğü, 1941 yılından sonra Tekel Genel müdürlüğü olarak sürdürülen alkollü içki üretim faaliyetleri, 1942'de yayınlanan "İspirto ve İspirtolu İçkiler Kanunu" ile yasal düzenlemesine kavuşmuş; günümüze kadar bu yasa kapsamında faaliyeti devam etmiştir.
Distile alkollü içkilerin üretimi, 4250 sayılı yasa gereği, devlet tekeli altında bulunmakta ve bu görev Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğü bünyesinde Alkollü İçkiler Sanayii Müessese Müdürlüğüne bağlı olarak faaliyet gösteren işletmeler tarafından yürütülmektedir.
Alkollü İçkiler... Politikalar...
Uzun yıllar düşük alkollü içki üretimi benimsenmiş bu amaçla daha çok şarap üretimi teşvik edilmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarından başlamak üzere Trakya,Marmara ve Ege'de şarap üretimini artırmak için, şarabın hammaddesi olan üzümü kaliteli yetiştirmek amacıyla bağcılık desteklenmiştir.
Bu amaçla;
* Yeni üzüm çeşitleri bulmak için çalışmalar yapılmış,
* Şaraba uygun üzüm çeşitleri saptayacak uzmanlar getirttirilmiş,
* Anadolu'nun çeşitli kesimlerinde de üzüm yetiştirme gayretlerine girişilmiş,
* Yüksek alkollü içkilerin karşısında düşük alkollü içkileri teşvik amacıyla zaman zaman içki fiyatları da düşürülmüştür.
1940'lı yıllara gelindiğinde de Tekel şarap deneme evlerini kurar. Bu deneme evlerinin önemli bir bölümü halen Tekel'in önemli şarap ve suma üretim yerleri olarak işlev görmektedirler. Tekel' in bu çalışmalarından özel şarap üreticileri, haksız rekabete uğradıklarını ileri sürerek, itirazlarda bulundular.
Şarapta uygulanan teşvik gibi bira da Tekel tarafından teşvik edilmiştir.
Bunlar da;
* Ankara Bira Fabrikası'nın kurulması,
* Bomonti Bira fabrikasının satın alınması,
* Bira üretimine uygun çeşit belirlemek üzere arpa denemeleri yapılması gibi...
Ankara Bira Fabrikası, İstanbul'daki Bomonti Bira Fabrikası,İzmir'deki Şarap Fabrikası bu üç büyük ilimiz başta olmak üzere sosyal yaşamı etkilemiş, dönemin yenilikçileri batılı tarzda eğlenme alışkanlığı edinmiştir.
İçki üretiminde ve tüketiminde, sigarada olduğu gibi büyük değişiklikler yaşanmamıştır. Tekel içki fabrikalarının açılışı, daha çok tüketici alışkanlıklarının değişmesi, teknolojideki değişikliğin yansıması şeklinde olmuştur.
Tüm yurda dağılmış dev organizasyon...
Yurt içinde üretilen ve özellikle 1980 yılından itibaren uygulanan ekonomi politikalar sonucu artan miktarlarda ithal edilen distile alkollü içkilerin pazarlaması, yine aynı genel müdürlük bünyesinde bulunan Pazarlama ve Dağıtım Müessese Müdürlüğü' ün tüm yurda dağılmış dev satış organizasyonu ile gerçekleştirilmiştir.
Ancak, 1994 yılında tekel 81 il bazında kurduğu satış organizasyonunu "toptan satıcılık" sistemine çevirmiş ve bölgesel ihaleler ile alkollü içki dağıtımı için firmalar belirlemiş; illerde kurulu depolardan özel firmalar eliyle dağıtıma başlamıştır. Bu tür uygulama getirdiği şaibe yanında Tekel' in dev örgütlülüğünü güdükleştirmeye/zaafa uğratmaya neden olmuş, böylelikle kendisinin elde edeceği gelir de belirlenen o firmalara bırakılmıştır.
1996 yılından itibaren 4250 sayılı kanun ve Gümrük Birliği Anlaşması kuralları uyarınca, "viski ve tabii köpüren şaraplar"ın ithalatı serbest kalmış ve bu konuda ticari faaliyet gösteren firmalar kurulmuştur. Gümrük Birliği'ni alkışlayan, imzalanmasını büyük başarı olarak kamuoyuna lanse eden hükümetler, böylesi yaptırımları uygulamak durumunda kalmış ve Türkiye ekonomisini zarara sokmuşlardır.
içkilerimiz geleneksel yöntemlerle üretilir...Değerlidir...
Distile alkollü içki sektöründe Türkiye adı ile özdeşleşebilecek geleneksel ve özgün içkimiz "Türk Rakısı"dır. Türk Rakısının Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğü adına, 25 Mart 1997 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 555 sayılı Coğrafi işaretlerin Korunması Hakkındaki Kanun Hükmündeki Kararnamenin 12. Maddesi gereğince "menşe tescili" yapılmıştır.
Halen Tekel tarafından üretilerek piyasaya sunulan içkileri, "Türk Rakısı", "Votka", "Distile Cin", "Malt Viskisi", "Kanyak", "Brendi", "Meyve Likörleri" ve "Likörler" ana başlıkları altında sınıflandırmak mümkündür. Bu kategorilerde değişik ticari markalar ile piyasaya sunulan distile alkollü içkilerin tümü, 21.10.1995 tarih ve 22440 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren "Türk Gıda Kodeksi-Distile Alkollü İçkiler" Tebliği'ne uygun olarak üretilmektedir.
Sektörde özelleştirmeye gitmek yerine, kullanılan teknolojiyi, "geleneksel üretim tarzına sadık kalarak" yenilemek ve gelişmelerden yararlanılır hale getirmelidir. Çünkü, Tekel tarafından üretilen alkollü içkilerin büyük kısmı, coğrafi bölgelere bağlı doğal tarımsal girdiler ile ve geleneksel yöntemlerle üretilen, dolayısıyla dünya içki literatüründe değerli kabul edilen ve az bulunan ürünlerdir.
Alkollü içki sektöründe,doğal tarımsal hammaddeler ile, geleneksel yöntemlerle, emek yoğun olarak ve küçük partiler halinde yapılan üretim, ürün imajına değer katmakta ve piyasadaki satış değerini artırmaktadır. Bu nedenle teknolojik gelişmelerin çok dikkatle ve geleneksel yapıyı bozmadan uyarlanması, özellikle enerji tasarrufu, ambalaj iyileştirmesi, idame yenileme gibi nedenlerle yatırımların projelendirilmesine önem verilmelidir.
ABD, AB ve diğer rakip ülkeler ile karşılaştırıldığı zaman, Türkiye'de üretilen içkilerin öncelikle, ambalaj ve piyasaya sunum yöntemleri açısından düzenlemeye ihtiyacı vardır.
Altın yumurtlayan tavuk kesilir mi?...
4250 Sayılı Yasa gereği, distile alkollü içkiler ihracatı Tekel Genel Müdürlüğü tarafından yapılmaktadır. İhracat doğrudan veya dolaylı olarak iki şekilde gerçekleştirilmektedir. Distile alkollü içki ihracatının yaklaşık yüzde 90'ı alıcı ülkelerdeki ithalatçıya doğrudan Tekel tarafından gönderilmekte; ayrıca, talep halinde ihraç kaydıyla dış ticaret şirketlerine döviz karşılığı ürün satılmakta ve yapılan ihracat Tekel tarafında izlenmektedir.
Fiyat artışlarına bakıldığında bile Tekel'in özelleştirilmesinin getirdiği gelirin yerine hangi gelirin ikame edileceği sorusu akla geliyor. Başka bir deyişle devlet altın yumurtlayan tavuğunu kesiyor. Neden?
İstihdam fazlası yok...
Tekel sektörde tek üretici kuruluştur. Tekel'in Kamu İktisadi Kuruluş (KİK) olması nedeniyle istihdam politikaları hükümetlerce belirlenmektedir. 1980-1989 arası devletin küçülme politikasına uyulmuş, eleman alınmamıştır. 1990'larda ise, sadece açılan suma işletmeleri için kalifiye eleman ve emekli olanların yerine geçici statüde çalıştırılan işçi alınmıştır. Bu anlamda istihdam fazlası özelleştirmeye gerekçe yapılamayacak durumdadır. Aksine kurumun istihdam politikaları açısından "beyin gücü" kabul edilecek kalitede teknik eleman alımının yapılmasına ihtiyacı vardır. İş gücü kalitesini yükselterek kalitesizliğin önüne geçilmesi ve bunun da özelleştirme için gerekçe yapılmasına mani olunmalıdır.
Tekel güçlü bir kuruluştur...
* Tekel o kadar güçlü bir kuruluş, o kadar zengin bir kurum ki; halen ülke çapında kilometre kare ile ifade edilen arazi ve arsanın, yüz hatta binlerle ifade edilebilecek bina, fabrika, makine ve teçhizatın sahibi olduğu gibi, trilyonlarla bedellendirilen, ülke çapında her yerde satışa amade iki yüzü aşkın ürün çeşidi imal eden, pazarlayabilen dev bir kuruluştur. Yalnızca hurdalıklarının değerlendirilmesi dahi bir fabrikanın kurulmasına yeter.
* Tekel, o kadar güçlü bir kuruluş ki; Best Kağızman Tuz gibi şirketlerin kurtarılmasına anında kaynak bulabilmekte, zirai ürünlerin destekleme alımlarına destek sağlayabilmektedir.
* Tekel, o kadar güçlü bir kuruluş ki; 1999 fiyatları ile Gayri Safi Milli Hasıla içindeki payı yüzde 3, toplam vergi ve fonlar içinde 1999 yılındaki payı yüzde 5.2, tarımsal ürün ihracatı içerisindeki payı ise yüzde 5 olmuştur.
* Tekel, o denli güçlü bir kuruluş ki; içki ve sigara gibi tüm dünyada tüketicilerin toptan alışveriş alışkanlığı bulunmayan bir çok malın, her gün ülkenin dört bir yanında aksamadan pazara sunulmasını başarıyla sürdürebilmektedir.
* Tekel, o kadar güçlü bir kuruluştur ki; 2001 mali yılı Bütçe kanununda Maliye Bakanlığı için ayrılan bütçenin yüzde 22.3'ünü, Milli Savunma Bakanlığı 2001 bütçesinin yüzde 42'sini karşılayacak kadar bir fon yaratmıştır. Sağlık Bakanlığı Bütçesinin yüzde 64 fazlasını; İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı bütçelerinin toplamı olan 1 katrilyon 831 trilyon liralık bir fonu yaratabilmektedir.
Hükümetler bu denli güçlü kuruluşun yönetimini demokratikleştirerek, üreticilerin yönetimine terk etmek yerine "reform(!)" adı altında özelleştirmeye -yabancı sigara tekelleri lehine- kalkmaktadırlar. Unutulmamalıdır ki, siyasal iktidarlar tercihlerini yaparken öncelikle, ulusal çıkarlar ve toplumsal koşullar doğrultusunda hareket etmek zorundadırlar. En azından yaptıkları yemin bunu gerektirmektedir.
Devlet rakı üretmesin...Sigara üretmesin...
Devlet rakı üretmesin, devlet sigara üretmesin diyorlar. Bu görüşün kendi görüşleri olmadığını kendileri gibi dünya alem de bilmektedir. Bunu söyler ve yaparken dışardan empoze edilen (IMF, WB vd.), yani, kökü dışarıda olan politikaların uygulayıcısı durumuna düşmektedirler.
Bu denli güçlü bir kuruluşu yabancılara peşkeş çekmek ve Rejinin yeniden gelmesi için çaba sarf etmekten ne farkı vardır acaba? Hükümetler, madem rakı ve sigara üretmek istemiyorlar; özelleştirmesinler de. Tekel' in yönetimini demokratikleştirerek özerkleştirsinler ve Tekel' i tütün üreticilerine ve çalışanlarına bıraksınlar onlar üretsin. Hükümetler, böylece aslında kafa üstü dikili olan bu kuruluşu ayaklarının üzerine dikerek işe başlayabilirler.
Örneğin; Tütün üreticisinin kuracağı demokratik bir kooperatife ya da başka bir üretici örgütüne Tekel' i, devrederek, üreticilerin yöneteceği kooperatife/örgüte, üretimden pazarlamaya kadar geçen evrelerdeki üretici, teknik eleman, işçi, tezgahtar vd. arasında yaratılan "artı değer"in pay edilmesi, yeniden üretimin planlanması demokratik olarak düzenlenecek ve böylece kafa üstü dikili olan bu kurum ayaklarının üstüne dikilmiş olacaktır. Böylelikle; Tarım Satış Kooperatifleri ve Birliklerinin (TSKB) sahip oldukları sanayileri birliklerinden ayırmanın ne kadar yanlış olduğu Tekel pratiğiyle öğrenilmiş olur. 'Tarımda Yapılanma' ve "Reform" üreticilerin tütününü satarak aradan çıkarılması ile değil, üreticileri üretimden pazarlamaya kadar olan sürecinin ortaya çıkardığı "artı değer"in nasıl değerlendirileceğine karar verme hakkına sahip kılabilmekle olur.
4685 Sayılı Yasa...Tekel Özelleştiriliyor...
Son yıllarda küreselleşme adı altında getirilen yeni bir uygulamayla, bu uygulamanın parçaları olan, özelleştirme politikaları ve tarıma yönelik desteklemelerin kaldırılması hükümetlerin ilk sıralarda yer alan icraatları olarak belirlendi. Hükümetler için temel hedef uluslararası sermayenin yeni egemenlik tarzıyla bütünleşmek oldu. Bu politikaların ne Tekel' e, ne tütün üreticisine, ne de bağımlılığı iki kez artıracağı içicilere bir yararı olacaktır. Çıkarılan 4685 Sayılı kamuoyunda Tütün Yasası olarak bilinen yasa, TEKEL' in özelleştirilmesinin koşullarını da hazırlamıştır. Özelleştirme, Tekel' in geleceğini ve beraberinde Türk tütüncülüğünün ve üzümcülüğünün geleceğini ve halk sağlığını olumsuz etkileyecektir. Üretici için de, tüketici için de yararlı olacak olan, Tekel' i modern teknoloji ile donatarak üreticilerin ve çalışanlarının yönetimine verilmesidir.
Tekel özelleştirilmemeli. Özelleştirilmesi halinde çok geniş kapsamda bir tahribat yaratacaktır. Yaratacağı tahribatlar da şunlar olacaktır:
Ülke ekonomisi zarar görecektir!...
* Tekel devlet için altın yumurtlayan tavuk olduğundan yerine koyacağımız başkaca bir gelir kaynağı olmadığından satışı halinde devlet zarar edeceğinden,
* Pazarda serbest rekabet değil, tartışmasız bir yabancı tekelleşmesi olacağından,
* Sigara üretimi ve pazarlama inisiyatifi yabancı şirketler geçeceğinden,
* Bu kuruluşların özelleştirilmesi milli ekonomiye bir katkı sağlamayacağından özelleştirilecek fabrikalarda üretilecek sigaraların satışından sağlanacak karın tamamının yurtta kalması yerine, hisseleri oranındaki bölümün yabancı tekeller ortak tarafından yurt dışına transfer edilecek olmasından, Devletin bu kuruluşlardan sağladığı karı yabancı tekel olan şirketlere terk etmesi yada onlarla bölüşmesi için haklı sayılabilecek hiçbir neden olmadığından,
* Kar eden Tekel'i de üste vermiş olacağımızdan; kısaca yukarıda saydığımız bütün bu nedenlerden ötürü özelleştirmeye yurttaş olarak karşı olmalıyız, üretici olarak karşı olmalıyız, çalışan olarak karşı olmalıyız.
Cumhuriyetten sonra Türkiye ihracatında tütünün önemli bir yeri oldu. Türkiye'de hükümetler ülke içinde yabancı harmanlı sigaraların satış ve üretimine olanak sağladıktan sonra ihracatçısı olduğu tütünde de ithalatçı konuma gelmiştir. Türkiye 1980 yılında tütün ithal etmeyip, 284,5 milyon dolarlık ihracat geliri sağlamakta iken, 1999 yılına gelindiğinde 300 milyon dolara yakın tütün ithal etmiş ve 469,6 milyon dolarlık tütün ihraç etmiştir. 1990 yılında 3.279 ton yaprak tütün ithal ederken, 2000 yılında (geçici veri) 62.500 ton yaprak tütün ithal etmiştir.
Toprak ve doğa zarar görecektir!...
Şark tütünü daha az verimli ve meyilli arazilerde yetişiyor. Onun yetiştiği yerde çiftçinin başka ürün ikame etmesi mümkün değil. Bu arazilerde ekim yapılamayacağından yağmur ve rüzgar erozyonu ile toprak tabakası kaybolacak, verimli topraklar akacak, verimsiz kaya tabakaları kalacak. Doğa tahrip olacak. 250 bin hektar toprak çölleşecek, üretim dışı kalacaktır.
Türkiye Çiftçisi, ABD çiftçisine feda edilecektir!...
Destekleme alımları kaldırılarak tütün üreticileri yabancı ululaşırı sigara şirketlerin insafına terk ediliyor. Şark tütünü daha az verimli ve meyilli arazilerde yetişiyor. Onun yetiştiği yerde çiftçinin başka ürün ikame etmesi mümkün değil. Ekici tütün piyasasının kontrolü yabancı şirketlere geçeceğinden, bunun da ülke genelinde 3 milyon insanın işsiz kalmasına neden olacağından ABD tütün üreticilerinin üretimine devamlılığı bu yolla sağlanacağından, başka bir anlatımla Tekel, Yabancı tekel şirketlere verilince Türkiye tütün üreticisinin ABD tütün üreticisi için feda edileceğinden, Türk tütünü kendi ülkesinde sigara pazarından kovulacak ve en az tüketilen tütün durumuna düşeceğinden özelleştirmeye karşı olmalıyız.
Türkiye'de 5001 köyde tütün ekimi yapılmakta, tütün üretici aile sayısı ise 575.796 dır. Ekicilerin 303.054'ü Ege, 15.939'u Marmara, 93.442'si Karadeniz, 26,479'u Doğu, 136.882'si (1999) Güney Anadolu Bölgesi'nde bulunmaktadır. Özelleştirme sonrası bu tütün üreticilerinin çoğu artık tütün üretemeyecek, kentlere göç etmek zorunda kalacaktır. (Kentlerin etrafında oluşacak yeni halkalarda delişmen, nasıl davranacağı belli olmayan bir enerji oluşacak, bu kesim üzerinde iktidar hesabı yapan gericiler ve faşistler nedeniyle ülkemiz ve kentler yaşanılmaz hale dönüşecektir.)
Ancak sulu araziye sahip olan çiftçiler sözleşmeli çiftçilikle yeniden oluşacak olan reji ve kolcuların belirleyeceği koşullarda üretim yapabileceklerdir. Ayrıca özelleştirme sonucu, yerli tütünden imal edilen sigaralar üretilmeyecek olduğundan en az 40 bin ton tütünün üretilmesinden vazgeçilecektir. Ege tütünü yabancı harmanlı sigaraların dolgu maddesi olarak ihraç edilebilecekken, Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgesi'nde tütün üretimi kesinlikle ortadan kalkacaktır. Bu iki bölgemizde tütün eken üretici aile sayısı 230.324 olup, her aileyi de ortalama 6 kişi kabul ettiğimizde 1 milyon 400 bin kişinin işsiz ve aşsız kalması demektir.
Çalışanlar işinden olacaktır!...
Entelektüel Jose Marti tütün işçileri için; "elleriyle çalışan entelektüeller." Onlar, "akademik derecelerini atölyelerden alıyor" ve "hem düşüncenin hem de ekmeğin tezgahında çalışanlar" diyor.
* Tekel'in sigara fabrikalarında ve atölyelerin de çalışan işçilerin gelecek güvenceleri yok olacağından,
* Tekel'in az gelişmiş bölgelerdeki işletmelerinin kapanması ile o bölgelerde işsizlik ve gelir dağılımı sorunlarının ağırlaşmasına yol açacağından, özelleştirilmesine karşı olmalıyız.
Bölgede yaşanan savaş ve uygulanan IMF ile WB politikaları hayvancılığı, Tekel'in özelleştirilmesi de tütün ekicilerini yok edecektir.
İnsan sağlığı olumsuz etkilenecektir!...
Frıedrich Dürrenmatt: "Dünya, tütün içmenin yasak olmadığı bir barut fabrikasıdır." diyor.
* Ağır alkollü içkilerin özel kişilerce üretilmesi halinde, denetimsiz kalan bu sektörün tıpkı sigara gibi ülkede alkol tüketimini arttıracağı, alkolden kaynaklanan sağlık sorunlarının artmasının yanında, ölümcül sonuçlar getiren kaçak ürünlerin de önüne geçilemeyeceğinden,
* Yabancı sigara üreticilerinin, nikotinin bağımlılık yapıcı etkisini arttıran ve insan sağlığına zararlı, ölümcül hastalıklara yol açan katkı maddelerinin kullanıldığı kendilerince de ikrar edilmiş olan ürünlerinin, piyasaya hakim olacağından,
* Kadınlarımızın, gençlerimizin hatta çocuklarımızın bile sigara bağımlısı haline geleceğinden,
* Toplumsal sağlığın bozulacağı ve gerek hastalıkların tedavisi ve gerekse sağlık hizmetlerinin satın alınması için yurt dışına katrilyonlarca lira kaynak aktarılacağından, karşı olmalıyız.
4685 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun' un eleştirisi;
Tütün yakılıyor demek; kocaman bir yalandır!...
Türkiye'de 2000 yılı itibarıyla 200-220 bin ton tütün üretilmektedir. Tüketim ise 170 bin tondur. 110 bin ton ihracat yaptığımız hesaba katıldığında, Türkiye'nin ihtiyacı 280 bin tondur.
"Ülkemizde son 10 yıldır tütün yakılmaktadır", ifadesi söylenti ve özelleştirme için kamuoyu oluşturma çabasıdır.
Türkiye'de uygulanan dış kaynaklı politikalar gereği 40 bin ton sigara ve 40 bin ton da tütün ithal edilmesi nedeniyle stok oluşmuştur. Yani, ülkemizde sigara ve tütün ithalatı yapılmasaydı stok oluşmazdı.
Dolayısıyla tütün stokumuz var, tütün yakılıyor söylemleri en azından maksatlı açıklamalardır.
8.4 katrilyonun 6 katrilyonu vergiye!...
Türkiye'de sigara tüketimi 168.000 tondur. Bu da 8.4 milyar paket sigara demektir. Bir paket sigaranın ortalama fiyatını 1 milyon lira kabul edersek, sigara pazarının değeri 8.4 katrilyon liradır. Bunun da yaklaşık 6 katrilyon lirası vergidir. Bu vergiler ile birlikte Savunma Sanayi Fonu, Eğitime Yardım fonu, Sağlık Hizmetleri Fonu, Sosyal yardım ve Dayanışma Fonu'na kaynaklık teşkil etmektedir. Çıkarılan yasa ile bu kaynakların tümü yok edilmektedir.
Yerli tekel yerine; yabancı tekel!...
Tekel devreden çıkınca, tüketici sigarayı daha pahalı kullanmak zorunda kalacaktır. Katkı maddeli, sağlığa zararlı yabancı sigaralar pazara hakim olacaktır.
Yasanın bu hali Türkiye tütün üretimini engelleyici, üreticiyi mağdur edicidir. Yasada tütün ve tütün mamullerinin ithalatını kolaylaştırıcı hükümler yer almıştır. Böylece dünyadaki stok fazlası tütünler Türkiye'ye rahatlıkla girecektir.
Bakanlar Kurulu kararıyla ithalat izni alan yabancı tekeller sigara üreticisi şirketlerin diğer ülkelerde stoklanmış, içinde bulunan ilaç kalıntıları ve depolama sürecinde oluşan sağlığa zararlı maddeler nedeniyle insan sağlığına zararlı diye ABD ve AB' de sigara üretiminde yasaklanmış olan tütünler ülkemize getirilecek, Türkiye'de üretilen sigaralarda kullanılacak ve tüketicinin sağlığı önemli ölçüde etkilenecektir.
Tütün ve tütün üreticisini desteklemek için net bir düzenleme yapılmamış, Bakanlar Kururlunun inisiyatifine bırakılmıştır. Yine yasanın 6'ncı maddesinde diğer düzenlemelerin yanında tütün ve sigara ithaliyle ilgili düzenlemeler getirilmiştir. Düzenlemeler üretimi kısıtlayıcı, ithalata sınırsız olanak tanıyan düzenlemelerdir.
2 milyar sigara üret ... tütünü ithal et...
Bir taraftan üretim ihtiyaçları kadar tütün ithalatı, diğer taraftan sigara ithalatı için en az 2 milyar adet üretim şartı ile istediği kadar sigara ithal etme olanağı sunulmuştur. Bu yeterli görülmemiş olacak ki, 2 milyar üretim şartına geçici 1. maddenin "g" fıkrası ile sıfıra indirme konusunda Bakanlar Kuruluna ayrıca yetki verilmiştir.
Yasanın 11. maddesi ile getirilen "Geçici Madde 1/g bendinde, bu miktarın yasanın yürürlüğe girmesini takip eden ikinci takvim yılı sonunda 1 milyar 800 milyon adet, üçüncü takvim yılında 1 milyar 600 milyon adet, dördüncü takvim yılı sonuna kadar 1 milyar 400 milyon adet, beşinci takvim yılı sonuna kadar 1 milyar 200 milyon adet olarak indirilmesi ön görülmüştür.
Altıncı yıldan sonra bu ölçülerin sıfıra kadar indirilmesi konusunda Bakanlar Kurulu yetkili olacaktır. Bu maddeden açıkça anlaşılmaktadır ki, yukarıda belirlenen takvim bir geçiş sürecinin takvimidir. Geçiş süresi sonrasında Türkiye tütün ve sigara pazarı koşulsuz olarak tümüyle yabancı sigara şirketlerine teslim edilecektir. Tekel' in özelleştirilmesi ve fabrikalarının satılmasından sonra, bizim Tekelimizin yerini fiilen yabancı tekel alacaktır.
Yabancı Tekel' in yerli Tekelimizin yerini alması sonucunda yerli tütün üretimimiz giderek yok olacak, sigara fabrikalarında çalışan işçi ve memurlar da işlerini kaybedeceklerdir.
2001...Devlet nam ve hesabına tütün alımına son!...
Tütünde devlet nam ve hesabına alım yapılması en son 2001 yılı ürünü tütünlere de uygulandıktan, finansmanı da bütçeden tahsis edilecek ödenekle sağlandıktan sonra (geçici madde1), artık "üretici tütünleri yazılı sözleşme esası veya açık artırma yöntemi ile alınır ve satılır" hükmü geçerli olacaktır. Yazılı sözleşmede fiyatlar üretici-tüccar arasında varılan mutabakata göre belirlenecek, bunun dışında kalan ürünlerin fiyatları açık artırma merkezlerinde oluşacaktır. Ege tütün baş fiyatının 1996'da 4.11 dolar/kg. düzeyinden uygulanan politikalarla her yıl istikrarlı! bir biçimde azaltılarak 2000 yılı üretimi (fiyatı 2001'de açıklanan) tütün için 1.88 dolar düzeyine indi. Bundan da anlaşılacağı gibi tütün üreticilerini son derece sıkıntılı, zor günler beklemektedir.
Yasanın 1. maddesinin "e" fıkrası ile açık artırma başlangıç fiyatı son 5 yıl içinde seçilecek 3 yılın ihraç fiyat ortalamasının yüzde 50 eksiği olarak tarif edilmiştir. Yasa getirdiği bu yöntemle üreticilere çok düşük bir fiyat daha doğrusu kendi toprağında kölelik getirmektedir.
Bir aldatmaca!... Alternatif ürün...
Bu nedenlerden tütün üretiminden vazgeçilmesi halinde alternatif ürün teklif edilmektedir. Bu tamamen gerçek dışıdır. Aldatmacadır. Türk tütünü düşük kalitedeki topraklarda yetişebildiği için bu ürüne ekonomik açıdan başka bir tarımsal ürün alternatifi bulunmamaktadır.
Şöyle ki;
15 dekar tütün eken üretici ailesi, 15x120 kg.=1800 kg. tütün elde eder.
1800x2.200.000 TL= 3.960.000.000 TL. masraflar dahil gelir elde eder.
Aynı yere nohut ekilecek olursa;
15x200 kg.= 3000 kg. nohut elde eder.
450.000 TL.kg. fiyatı X 3000 kg.= 1.350.000.000 TL. masraflar dahil elde eder.(2000)
Tütünde aile 14 aya yayılan zaman diliminde toprağı 3-4 kez işler. Fidesini hazırlar. Tütünü diker çapalar, gene çapalar, dip sıyırır. 1 el, 2 el, 3 el, 4 el olmak üzere yaprakları toplar kurutur. Balyalar. Yoğun ve incelik isteyen bir emek sonucu ekonomik değeri yüksek ürün elde eder.
Nohutta ise toprağı iki kez işler. Bir gün traktörle eker. Yabani otlarını 3 kişi 7-8 günde söker. Birkaç saat içinde de traktör patozlar.
Tütün üreticiye hem uğraş hem geçim kaynağı...
Görüldüğü gibi tütün üreticiye hem uğraş hem de geçim kaynağı olabilirken, nohut toprağı olmayanlar için geçim kaynağı olamaz. Nohut için fazla toprağa ihtiyaç var, örneğin 60-70 dekar kadar. Tabii ki traktör de gerekir. Oysa makinesi ve traktörü olmayanlar da tütün ekebilir.
Üretimden vazgeçtiğimiz takdirde 250 bin hektar alan tarım dışına çıkacak, bu alanlar çölleşecektir.
Tütünümüz gelenek ve göreneklere göre üretilmektedir ve bunun için de kalitelidir. Bu nedenle kalitesinin iyiliği için ihtisas gerektirmekte ve yılın 12 ayında istihdam olanağı sağlamaktadır. Türkiye'de 600 bin tütün ekicisi bulunmaktadır. Yani tütüncülük 5 milyon kişiye geçim ve istihdam yaratmaktadır.
Bizler kırsal nüfusu azaltmaya çalışırken, Avrupalılar da kırsaldaki nüfusun azalmaması için üreticilerine mahsulünden elde ettiği gelirin yüzde 80'inden fazlasını prim olarak vermektedir. Bu tür uygulamalarıyla, Avrupalılar, insanlarını tarım alanında kalması için teşvik ediyor, tütüne yaptığı destekle de kırsal alanda yaşamı cazip hale getirmektedirler.
Güneydoğuya bir darbe de tütün yasağı ile...
Güneydoğu illerimizde üretilen tütünler geniş yapraklı ve damarlı olması nedeniyle sorunluydu. Diyarbakır'da kurulan sapları ayıran fabrika sayesinde yöre tütünü diğer tütünler gibi sigara harmanında kullanılabilir duruma kavuşturulmuştur. Böylece göç önemli ölçüde engellenmişti. Bu yasa ile yöre tütünü bitirildiği için göç hızlanacaktır. Kirli savaş,hayvancılığın çökertilmesi derken, şimdi de, tütün yasaklanarak bir darbe daha vuruluyor, Doğu ve Güneydoğuya...
Bir paket sigaranın tütünü 30 bin lira...
Bir paket sigara içinde 30 bin lira tütün, 30 bin lira da işçilik maliyeti bulunmaktadır.(2000) Gerek işçiliğin, gerekse tütün fiyatının 1.5 milyon liraya satılan sigara maliyeti içerisinde önemli bir etkisi yoktur. Görüldüğü gibi ihmal edilebilir bir rakamdır. Ama, çıkarılan tütün yasası ile Türkiye tütün üreticisi yabancı tütün üreticisine, Tekel de yabancı sigara üreticisi şirketlere feda edilmiştir.
Devletin yönetim ve yetkileri kurullara...
Türkiye, II. Dünya Savaşı'na kadar Avrupa, II. Dünya Savaşı'ndan sonra Amerika merkezli ideolojilerle yönetilirken, yeni yüzyılla birlikte de (tarımda) büyük tarım şirketleri/tekelleri merkezli yönetilmeye başlanıyor. Bunun için de "Yeniden Yapılanma" adı altında çıkarılan yasalarda devletin yönetim ve yetkileri "Kurullara" bırakılıyor.
Tütün,Tütün mamulleri ve Alkollü içkiler Piyasası Düzenleme Kurumu ve Kurulu
"Madde:2.- Bu Kanunla ve diğer kanunlarla verilen görevleri yerine getirmek ve yetkileri kullanmak üzere kamu tüzel kişiliğini haiz,idari ve mali özerkliğe sahip,Tütün,Tütün Mamulleri ve Alkollü içkiler Piyasası Düzenleme Kurumu kurulmuştur... Kurul,Kurumun karar organıdır. Kurul,biri Başkan ve biri Başkan vekili olmak üzere toplam yedi üyeden oluşur.
Kurul Başkan ve üyeleri; Maliye bakanlığı,Sağlık Bakanlığı,Tarım ve Köyişleri Bakanlığı,Hazine müsteşarlığı,dış ticaret Müsteşarlığı,Türkiye Ziraat Odaları Birliği ve Genel müdürlüğün ilgilendirdiği Bakanlığın önereceği ikişer aday arasından Bakanlar Kurulunca atanır... Kurul üyelerinin süreleri beş yıldır. Görev süresi dolan üye yeniden seçilebilir... Kurul üyelerinin süreleri dolmadan görevlerine son verilemez...." Yasadan da anlaşıldığı gibi bir kez seçileni/atananı süresi dolmadan bir daha görevden alma olanağı yoktur.
* Tütün piyasasını düzenleme, tütün ve tütün mamulleri ile ilgili iç ve dış ticaret politikalarını ve diğer hususları belirlemek üzere kurulan ve bu konuda geniş yetkiler tanınan Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü içkiler Piyasası Düzenleme Kurulunda ticaret ve sanayi sektörünün temsil edilmesi ön görüldüğü halde yasanın tasarı aşamasında üretici kesimini temsilen hiçbir örgüte yer verilmemiştir. Nasılsa Türkiye'deki tütün üreticileri bu yasa sonrası yok olacağı bilinç altında yer ettiğinden gerek görülmemiştir herhalde!
* Yasada ne üretimin düzenlenmesi, ne de piyasada küçük tütün üreticilerinin kendilerini tüccar ve sanayi karşısında koruyabilmelerini sağlayıcı tedbirler ön görmüştür.
* "Tütün ekli cetvelde gösterilen ilçelerde menşei ve tipi yönetmelikle belirlenmek suretiyle bu Kanun hükümleri çerçevesinde serbesttir" denilerek, hem mekan hem tür sınırlamalarına gidilirken "ekim belgesi" gibi idari müdahalelerle ayrıca alan ve miktar sınırlamaları getirmektedir. Bunlara uymayanlara da Osmanlı'daki Reji idaresini aratmayacak yaptırımlar ve cezalar getirmektedir. Bu yasa Cumhuriyetin yeni Rejisi idaresidir.(NK)