Rusya’da Yabancı Ajan Kanunu uygulamaları totaliter rejimleri mi hatırlatıyor?
“Yabancı ajan” olarak damgalanmak ve etiketlenmek toplum nezdinde “hainler”, “casuslar” veya “halk düşmanları” gibi olumsuz kavramlarla ilişkilendirilmeyi davet edebilir mi?
“Yabancı ajan” etiketi, düşman ceza hukukunu körükleyen bir ortam yaratır mı?
“Yabancı ajan” damgalaması gazeteciler, medya kuruluşları, STK’ler bakımından ayrımcı ve ayrıştırıcı bir etki yaratır mı?
Kamuoyunun bekçi köpeği veya toplumun gözü kulağı olmayı istemek, eleştirmek, yorum yapmak, görüş sahibi olmak, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü haklarını kullanmak Yabancı Ajan Kanunu’na rağmen mümkün olabilir mi?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) bu soruları 22 Ekim 2024 tarihli kararıyla yanıtladı.
AİHM, 22 Ekim 2024 tarihinde Kobalıya ve Diğerleri/Rusya Davası’nda (Başvuru No. 39446/16) 106 başvurucunun davalarını birleştirerek Rusya tarafından hakların ihlal edildiğine ve başvuruculara maddi tazminat dışında toplam 610 bin avro manevi tazminatın ödenmesine karar verdi.
Davanın konusu Rusya’da Yabancı Ajan Kanunu uygulamalarındaki hak ihlalleridir.
Rusya, STK’lere uygulanan “yabancı temsilci” mevzuatında değişiklikler yapmıştır. 2 Aralık 2019 tarihli ve 426-FZ sayılı federal kanundaki, “yabancı ajan” medya kuruluşları tanımını genişletmiştir. Kitle İletişim Araçları Kanunu’nun 6. maddesini değiştirerek “bir medya kuruluşunun işlevlerini yerine getiren yabancı medya kuruluşu” tanımını getirmiştir. Rusya’da “yabancı ajan” tanımının yapıldığı kanunlara göre, (Kısaca, Yabancı Ajan Kanunu) Adalet Bakanlığı’na kamuya açık olarak “yabancı ajanlar” sicili tutma yetkisi verilmiştir. “Yabancı ajanlar” statülerini açıklamalıdırlar. “Yabancı ajanlar” ister kitle iletişim araçları ister internet üzerinden yayınlayacakları tüm materyallerinin “yabancı ajan” kaynaklı olduğunu etiketlemek zorundadır. Etikette “bu materyalin (bilginin) yabancı ajan [isim] tarafından üretildiği, yayıldığı ve/veya yönetildiği veya yabancı ajanın [isim] faaliyetleriyle ilgili olduğu” belirtilecektir. “Yabancı ajanların” kamu görevinde bulunmaları, kamu hizmetinde istihdam edilmeleri ve seçim komisyonlarına katılmaları yasaklanmıştır. Kamu komisyonlarına, katılamazlar, cezaevi izleme kurullarına aday gösterilemezler. Yolsuzlukla mücadele değerlendirmelerini bağımsız olarak yapamazlar. Herhangi bir seçim kampanyasını destekleyemezler veya siyasi bağışta bulunamazlar. Kamuya açık etkinlikler ve gösteriler düzenleyemez veya finanse edemezler.
“Yabancı ajanların” küçükleri eğitmeleri veya devlet ya da belediye eğitim kurumlarında görev almaları, küçüklere yönelik herhangi bir içerik üretmeleri yasaktır. “Yabancı acenteler” kamu ihalelerine katılamazlar. Sanat hibeleri de dahil olmak üzere mali veya başka türlü herhangi bir devlet desteği alamazlar. Ayrıca çevresel konularda uzman görüşü vermeleri veya çevresel etki değerlendirmesi yapmaları özellikle yasaklanmıştır. Rus kuruluşlarının “yabancı ajan” medya kuruluşlarına reklam vermeleri yasaktır.
Rusya’da bu kanunla herkesin suçlanabileceği ve cezalandırılabileceği bir ortam yaratılmıştır.
AİHM, 22 Ekim 2024 tarihli kararındaki 106 başvurudan bazı örnekler vermek, Rusya’da “yabancı ajan” mevzuatının uygulamasının nasıl yapıldığını görmek bakımından yararlı olacaktır.
Örneğin, bağımsız seçim izleme kuruluşu League of Voters Foundation, “yabancı ajan” olarak tanımlanmış, yabancı bir vatandaştan geldiğini doğrulayamadığı 3 avrodan az bir bağış nedeniyle para cezasına çarptırılmış ve tasfiye edilmiştir. Seçim gözlemcisi iki kişi Seçmenler Birliği’nden alınan yardımlar nedeniyle cezalandırılmıştır. Uluslararası bir seçim izleme kuruluşundan harcırah olarak yaklaşık 385 avro aldığı için Vladimir Zhilkin para cezasına mahkûm olmuştur. Artem Vazhenkov ise havayolu bonus millerini Rus uyruklu olmayan bir kişiyle bozdurduğu için yabancı ajan olarak kabul edilmiştir.
Adalet Bakanlığı, Hukuk ve Kamu Politikası Enstitüsü’nün, Rusya Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne amicus curiae raporları sunması, geçiş dönemi adaleti ve avukat hakları üzerine raporlar yayınlaması, Siyasi Mağdurlar Yasası’nda değişiklik önermesi, yasalar, anayasa ve insan hakları konusunda halka açık etkinlikler düzenlemesi “siyasi faaliyetler” olarak görmüş ve “yabancı temsilci” olarak kayıt yaptırmadığı için Enstitü para cezasına çarptırılmıştır.
Ağır yük taşıtları için ücretli geçiş uygulamasına karşı çıkan Rusya Kamyon Şoförleri Birliği; yabancı temsilci kaydı yaptırmadığından ve kamuya açık etkinlikler düzenlemek, hükümet organlarına dilekçe vermek, hükümet kararları hakkında görüş paylaşmak, kamuoyu yoklamaları yapmak ve vatandaşları siyasi faaliyetlere dahil etmek ve Almanya’daki özel şahıslardan 3 bin 620 avro tutarında alınan dört bağış nedeniyle para cezasına mahkûm edilmiştir.
HIV ile yaşayan insanlara yardım etmek, desteklemek ve önleme programları uygulamak amacıyla 2007 yılında kurulan Vybor Derneği’ne “yabancı temsilci” olarak tescil başvurusunda bulunmadığı için ve ayrıca AIDS Healthcare Vakfı’ndan alınan yabancı fonlar gerekçe gösterilerek kuruluşun uyuşturucu kullanıcılarına şırınga ve prezervatif dağıtması yüzünden para cezası verilmiştir.
Kitle İletişim Destek ve Geliştirme Merkezi bağımsız medyaya yardım ve danışmanlık sağlayan kuruluş olarak “yabancı ajan” kaydı yaptırmadığı ve “Caucasian Knot” adlı çevrimiçi yayın yoluyla gazetecileri finanse ettiği, yayınlarda devlet yetkililerinin eleştirildiği, yasaların kabul edilmesi, değiştirilmesi veya yürürlükten kaldırılması amaçlı siyasi faaliyet yürüttüğü için mahkeme kararıyla para cezasına mahkûm edilmiştir.
Na Rodnoy Zemle adlı online medya kuruluşunun genel yayın yönetmeni olan Galina N. Chudınova Perm Bölgesel İnsan Hakları Merkezi’nden “yabancı ajan” kuruluş statüsünü belirtmeden “Haklarınız İhlal Edildiyse” başlıklı bir makale yazdığından hakkında para cezası verilmiştir. Gazeteci Dmitriy A. Velıkovskıy İngiltere’deki bir düşünce kuruluşundan, araştırmacı gazeteciler derneğinden ve Stockholm Ekonomi Okulu’nun Riga kampüsünden para aldığı ve hikayelerini iStories adlı e-dergide ve sosyal medya hesaplarında yayınladığı ve Facebook paylaşımlarını “yabancı ajan” olarak etiketlemediği için para cezasına çarptırılmıştır.
Nasiliyu.Net Merkezi ve Anna V. Rivina; aile içi şiddet konusunda halkı eğittiği ve yardım sağladığı için “yabancı ajan” olarak belirlenmiştir. Aile içi şiddete karşı bir yasa tasarısı hazırlamak, web sitesi açmak, LGBT bireyleri desteklemek, Avrupa Konseyi Dünya Demokrasi Forumu yöneticilerinin konuşmalarını yayınlamak, halk toplantılarına katılmak, aile içi şiddetin yasaklanması ve Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi’nin onaylanması çağrısında bulunmak, COVID-19 salgını sırasında yetkililerle ve diğer STK’lerle birlikte ortak imzalı mektup göndermek, kadınları şiddetten korumak için önlem alınması çağrısında bulunmak gibi çalışmalar siyasi faaliyetler olarak görülmüştür. Merkezin “dış finansman” olarak Oak Vakfı ve UN Women’dan alınan paralar dahil para cezasına mahkûm edilmiştir.
Kadın hakları kampanyacısı olan Darya A. Apakhonchıch feminist materyalleri çevrimiçi olarak yayınlamak, toplumsal cinsiyet eşitliğini savunmak ve Rus Kızıl Haçı da dahil olmak üzere dolaylı yabancı fon almak suçlamalarından dolayı para cezasına mahkûm olmuştur.
Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Merkezi’nin müdürü hakkında kuruluşunu “yabancı ajan” olarak kaydettirmediği için sosyal ağlardaki paylaşımları, eğitim reformuna karşı dilekçe vermesi, COVID-19 salgını sırasında işçi hakları üzerine anketler ve feminist edebiyat çevirileri yapmaktan dolayı mahkûm edilmiştir.
Radio Free Europe/Radio Liberty’de gazeteci ve muhabir olarak çalışan Lyudmila A. Savıtskaya “yabancı ajan” olarak tanımlanmış, sosyal medya faaliyetleri ve Radio Free Europe’dan para alması ve “yabancı ajan” olarak tanımlanan medya kuruluşları için serbest muhabir olarak çalışması nedeniyle hakkında para cezası verilmiştir.
Olga Churakova, Yuliya Apukhtına, Roman Badanın, Sofya Groysman, Yuliya Lukyanova, Mikhail Rubın, Daniil Sotnıkov ve Mariya Zheleznova araştırmacı medya projesi için çalışan sekiz Rus gazetecisidir. Yabancı fonlar aldıkları, Meduza ve Radio Liberty gibi “yabancı ajan” olarak tanımlanan diğer medya kuruluşlarının materyallerini sosyal medyada paylaştıkları gerekçesiyle haklarında mahkûmiyet kararı verilmiştir. Yelizaveta D. Surnacheva; Current Time TV kanalında çalışan gazeteci ve editördür. “Yabancı ajan” olarak belirlenen medya kuruluşları için çalışmaktan ve bu tür kuruluşlardan gelen bilgileri sosyal ağlarda paylaşmaktan dolayı para cezasına mahkûm edilmiştir.
Film galaları ve yaratıcı toplantılar düzenlemekle tanınan bir film endüstrisi profesyoneli olan Andrey Alekseyev hakkında yabancı finansman aldığı ve “yabancı ajanların” işlevlerini yerine getiren medya kuruluşlarına ve sınırsız sayıda kişiye görsel-işitsel mesajlar dağıttığı gerekçesiyle hakkında para cezası verilmiştir.
Bütün bu örneklerde anlatılan olaylardan dolayı “yabanca ajan” mevzuatına aykırı hareket ettikleri gerekçesiyle mahkemelerin verdiği mahkûmiyet kararlarının hak ihlali olduğu sonucuna varan AİHM’in 22 Ekim 2024 tarihli kararında belirttiği üzere; Rusya hükümeti, başvurucuların gerçekten yabancı bir kontrol veya yönlendirme altında olduklarını veya yabancı bir kuruluşun çıkarları doğrultusunda hareket ettiklerini gösteren herhangi bir kanıt sunmamış ve davaya savunma vermemiştir.
AİHM 22 Ekim 2024 tarihli bu kararında; Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu (Venedik Komisyonu) görüşüne atıf yapmıştır. Venedik Komisyonu Rusya’nın “yabancı ajanlar” ile ilgili yasalarda yapmak istediği değişikliği incelemiş ve 2-3 Temmuz 2021 tarihli görüşünde insan haklarına aykırı gördüğü “yabancı ajan” mevzuatının tamamen yürürlükten kaldırılmasını önermiştir.
Mahkeme, başvuran kuruluşların “yabancı ajan” olarak tanımlanmasının sadece haksız ve faaliyetlerine zarar verici olmakla kalmayıp, aynı zamanda önemli ölçüde caydırıcı ve damgalayıcı bir etkiye sahip olabileceğine karar vermiştir. Mahkemeye göre bu şekilde etiketlenmenin ve damgalanmanın toplum nezdinde istenmeyen bir sonuç yaratmak olduğu kanaatindedir. AİHM kararında yer alan görüşler dikkat çekicidir.
“Başvuranlar tarafından sunulan kamuoyu yoklamaları, halkın çoğunluğunun bu terimi giderek artan bir şekilde ‘hainler’, ‘casuslar’ veya ‘halk düşmanları’ gibi olumsuz kavramlarla ilişkilendirdiğini göstermiştir. Bu tanımlama kamuoyunun algısını önemli ölçüde etkilemiş olmalı ki, ankete katılanların büyük bir kısmı ‘yabancı ajan’ olarak etiketlenen medya kuruluşları veya kamuya mal olmuş kişilerle ilişkilerini değiştireceklerini belirtmişlerdir. (…) ‘Yabancı ajanlara’ getirilen (ek) yeni kısıtlamalar, bu kişilerin kamu görevlerinde bulunma, seçim komisyonlarına katılma, siyasi kampanyaları destekleme, küçükleri eğitme ve çocuklar için içerik üretme gibi kamu hayatının çeşitli yönlerinden ve sivil faaliyetlerden aşamalı olarak dışlanması, ‘yabancı ajan’ kuruluşların ve kişilerin toplum için bir tehdit oluşturduğu ve şüpheyle karşılanmaları ve hassas alanlardan uzak tutulmaları gerektiği algısını pekiştirmiştir. ‘Yabancı ajanların’ tüm iletişimlerini statülerine ilişkin bir bildirimle etiketleme zorunluluğu ve kamusal söylemde ‘yabancı ajanlardan’ bu şekilde tanımlanmadan bahsedilmesinin yasaklanması, bu tanımlamayla ilişkilendirilen damgalamayı daha da güçlendirmiştir.”
Başvurucuların ifade özgürlüğü hakkı ihlal edilmiştir.
AİHM kararına göre; “etiketleme gereklilikleri yalnızca aşırı geniş ve öngörülemez bir şekilde uygulanmakla kalmamış, aynı zamanda başvuranların ifade özgürlüğü kapasitelerini de ciddi şekilde kısıtlamıştır. İlk olarak, başvuranlar, negatif ifade özgürlüğü haklarını ihlal edecek şekilde, kendi iradeleri dışında, standart bildirim yoluyla damgalayıcı tanımlamayı yaymak zorunda bırakılmışlardır (…) İfade özgürlüğünün bütüncül bir şekilde korunması hem fikirleri ifade etme hakkını hem de sessiz kalma hakkını zorunlu olarak kapsar; aksi takdirde, bu hak pratik veya etkili olamaz. Yetkililer, başvuranları kamuya açık tüm iletişimlerine ‘yabancı ajan’ etiketini yapıştırmaya zorlayarak, bu negatif hakkı ihlal etmiş ve onları katılmadıkları bir mesajı ifade etmeye zorlamıştır.
İkinci olarak, karakter sınırının neredeyse bildirimin boyutuna eşit olduğu sosyal medya platformlarını anlamlı bir şekilde kullanmaları etkili bir şekilde engellenmiştir.
Üçüncü olarak, uyumsuzluk, aşağıda daha ayrıntılı olarak incelenecek olan ve aşırı olduğu iddia edilen para cezaları ile cezalandırılmıştır. İfade özgürlüğüne getirilen bu kısıtlamalar, ‘yabancı ajan’ etiketinin damgalayıcı niteliğiyle birleştiğinde geniş kapsamlı sonuçlar doğurmuştur. Etiketin hem ‘yabancı ajan’ başvuru sahipleri tarafından kamuya açık iletişimlerinde hem de belirlenen kişiler hakkında yazan ya da bu kişilerden bahseden diğer herkes tarafından sistematik ve belirgin bir şekilde gösterilmesi gerekliliği, geçmişteki otoriter rejimler tarafından belirli gruplara uygulanan ayrımcı ve ayrıştırıcı etiketleme uygulamalarıyla uğursuz bir benzerlik taşımaktadır.
‘Yabancı’ olarak tanımlanan kişiler için ‘ajan’ ifadesi, herhangi bir dışa bağımlılığı yansıtmadığı sürece yanıltıcıdır; bu tür etiketleme gereklilikleri, hedef alınan kişi ve kuruluşların itibarlarını damgalamak ve lekelemek, böylece kamusal iletişimlerini ve faaliyetlerini ciddi şekilde engellemek için tasarlanmış gibi görünmektedir.”
Bu koşullar altında Mahkeme; uygulamanın zorla kendi kendini damgalama ortamı yarattığını tespit etmiş ve kamusal söylem ve sivil katılım üzerindeki bu caydırıcı etkinin, ‘acil bir sosyal ihtiyaca’ karşılık gelmediği kanaatindedir. Mahkeme’nin Ecodefence v e Diğerleri / Rusya, (no.9988/13 ve 60 diğerleri-14 Haziran 2022) davasında da daha önce belirttiği gibi, bu şekilde damgalanmak demokratik toplum kavramıyla temelden çelişmektedir. Bu davada incelenen mevzuat daha da ileri gitmekte ve totaliter bir rejimin özelliklerini taşımaktadır.”
Mahkeme, “uygulanan cezaların niteliği ve ağırlığının” değerlendirilmesinde ise Tebieti Mühafize Cemiyyeti ve İsrafilov/Azerbaycan, (no. 37083/03-2009) davasını referans göstermiştir. Verilen cezaların başvuranları eleştirilerini dile getirmekten caydırmayı veya sivil toplumun kamu işlerinin idaresine yaptığı hayati katkıyı baltalamayı amaçlayan bir tür sansür anlamına gelmediği konusunda tatmin olmadığını belirtmiştir.
Mahkeme, eleştiri yapılmasını caydırmanın bir tür sansür anlamına geldiği kanaatindedir.
AİHM aynı şekilde, ağır para cezaları ve dernek kapatma gibi cezaların; STK’lerin, medya kuruluşlarının ve gazetecilerin ve bağımsız gözlemcilerin “kamu bekçisi” rollerini yerine getirmelerini engelleyecek şekilde olmaması gerektiğini kararında belirtmiştir.
Derneklerin zorla kapatılması örgütlenme hakkının ihlalidir.
Mahkemeye göre; bir derneğin zorla kapatılması en ağır yaptırımdır. Zira bu tedbir yalnızca hedef alınan dernek ve üyeleri üzerinde değil, genel olarak insan hakları örgütleri üzerinde de caydırıcı bir etki yaratabilir.
AİHM kararında International Memorial’ın Moskova’daki ofisine, banka hesabına ve mülklerine el konulmasını hak ihlali olarak görmüştür. Kanunu uygulayan yetkililer; “bu örgütleri etkili bir şekilde susturmuş, tüzel kişiliklerinden ve çalışmalarını herhangi bir şekilde sürdürme kabiliyetlerinden mahrum bırakmıştır. Kanıtlanmış ciddi bir suiistimalin yokluğu ve uygulanan yaptırımın sert niteliği göz önüne alındığında, böyle bir karar haklı gösterilemez”
Özetle, AİHM bu kararında uygulanan yaptırımlarla, demokratik bir toplumda gerekli görülebilecek olanın çok ötesinde bu kanunun “yabancı ajan” etiketi altında faaliyet gösterenlere bir cezalandırma rejimi uygulanarak sivil toplum, gazeteciler ve medya kuruluşları ve kamusal tartışma üzerinde önemli bir caydırıcı etki yaratmıştır.
Sonuç olarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, medya kuruluşlarına, gazetecilere ve bireylere “yabancı ajan” damgasını vurmak için ilgili ve yeterli gerekçelerin bulunmadığını, Başvuruculara ek gerekliliklerin uygulanmasında “acil bir sosyal ihtiyaç” olmadığını ve cezai yaptırımların açıkça orantısız olduğunu göz önünde bulundurarak; “yabancı ajan” hakkındaki yasal düzenlemenin başvuruculara uygulanmasının keyfi olduğunu ve “demokratik bir toplumda gerekli” olmadığı sonucuna varmıştır.
Ayrıca, bu tür bir mevzuat, sivil toplum aktörlerine ve bağımsız seslere karşı bir şüphe ve güvensizlik ortamı yaratarak demokratik alanın daralmasına katkıda bulunmuştur. Böylece demokrasinin temellerini zayıflatmıştır. AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesindeki “ifade özgürlüğü”, 11. maddesindeki “toplantı ve dernek kurma özgürlüğü” ve 8. maddesindeki “özel ve aile hayatına saygı hakkı”nın ihlal edildiğine karar vermiştir. Böylece yabancı bir ülkede insan haklarına aykırı olan “yabancı ajan” mevzuatı ve uygulamaları mahkûm edilmiştir.
Sözün özü; devletin güvenliği ile iç ve dış siyasal yararların korunması bahanesiyle insan haklarına karşı olan otoriter zihniyetlerin körüklediği düşmanlıklarla yaratılmak istenen suçlar, sadece totaliter rejimlerin kötülüklerine hizmet eder.
(Fİ/VC)