Kasım 2011'de şiddetli başağrılarının ardından beynimde kötü huylu bir tümör olduğunu söylemişti doktorlar. Kanserdim.
Ekim 2012'de aylardır gördüğüm tedavinin ardından ne tümörüm ne başağrılarım ne de halim kalmıştı. Kanserim gitmişti.
Ocak 2013'te ise bir gün başım ağrıdı, hem de adamakıllı. Derken ikinci gün, üçüncü gün... Sonunda tam anlamıyla panik içindeydim: Kanserim nüks mü etmişti?
Birinci gün, olayı gülüp geçiştirdim: Ne de olsa vücudum "şaka yapıyordu" bana.
İkinci gün, huzursuzluk belirtileri göstermeye başladım, internet üzerinden başağrıma çare aradım.
Üçüncü gün ise, yüzlerce kez ziyaret ettiğim sağlık sitelerine dönerek histerik bir biçimde kanserimin diğer belirtilerini öngörüyor, kendime yeni tedavi planı ve ömür süresi biçiyordum.
Ve elbette dördüncü gün olmadı. Sadece başağrısı çekiyordum ve o da geçmişti işte. Kanserim nüks falan etmiyordu.
Aslına bakarsanız, benim gibi kanser tedavisi bitmiş insanların en ortak sorunlarından birisidir nüks korkusu. Ne zaman kendimizi biraz hasta hissetsek, içimize bir şüphe düşer ve şöyle söyleniriz: Yine mi geldin, ey kanser? Hiç hoş gelmedin.
Çoğu insan için hiçbir şey ifade etmeyen grip, öksürme, başağrısı ya da nice küçük rahatsızlık, bizim için kıyamet alametlerinden başka bir şey değil.
Böyle bir durumda kanserin gerçekten nüks etme ihtimalini yabana atmıyorum. Ama çoğu zaman yanlış alarm olmaktan öteye gitmez kuruntularımız.
Kanserle Dans grubunun facebook sayfası üzerinden nüks kuruntularını soruyorum insanlara.
"3 ayda bir zirveye ulaşan korku seviyesi, [temiz çıkan] kontrollerimin ardından 2 ay dinlenmeye çekiliyor" diyor Ahmet Altıntaş.
"...hiçbir zaman bu korkuyu sıfırlayamazsınız sanki" diyor Sıdıka Güneş.
Evet, belki de nüks korkusundan tamamen kurtulmak imkansız. Düşünsenize, bir tehditten ölümüne korkuyorsunuz ama o tehditin kaynağı yine sizin içinizde.
Peki ne yapacağız? Hiç tereddüt etmeden psikoonkolog Zeynep Armay'a telefon açıyorum. Bakalım o ne diyecek?
Armay, kanser olmayı "içsel travma" olarak nitelendiriyor. Bu anlamda kanserin yarattığı travma, cinsel istismar, deprem ya da savaş sonrası travmalara benzemiyor.
"Kanserin nüksetmesi korkusu, psikolojideki fight/flight (savaş ya da kaç) tepkisinin en tipik örneği. Tehdit karşısında bedeniniz kaçma refleksinde bulunuyor" diyor Armay. "Ama insan kendi içindeki tehditten nasıl kaçabilir ki?"
İşte tam burada kanser tedavisi bitmiş kişilerde psikolojik desteğin önemi ortaya çıkıyor. Armay'a göre, bu en az alınan onkojen ilaçlar kadar önemli.
Armay, hayata tekrar bağlanmalarını etkileyecek boyutta nüks korkusu yaşayan kişilere mutlaka ansiyete ya da ruh hali (mood) kontrolü terapileri içeren bir yardım almalıları gerektiğini söylüyor.
Benim nüks korkum ise daha çok yeni. O yüzden kaygılarımın ne yöne ilerleyeceğini şimdiden kestiremiyorum.
Eski kanser savaşçılardan Mukaddes Aydemir, "Tekrar edecek diye günümü harcayamam, biliyorum ki bu korkulara kapılırsam anı da yaşamam. Gerek var mı?" diye yazıyor.
"Gerek yok" diyorum kendi kendime. (BM/HK)