Süresiz açlık grevi, bir tür ölüm yolculuğuna çıkıştır.
Nasıl bir nedendir ki, kişiyi bilerek, isteyerek, özgür iradesiyle böylesine yavaş, ama acılı bir ölüm yolculuğuna çıkarmaktadır? Açlık grevlerindeki talepler, bir yerde bu eylemin nedenleridir. Grevcinin eyleminin amacı içinde bulunduğu koşulların düzeltilmesinden, siyasi taleplere varıncaya bir yelpazeyi kapsayabilir. Bu talepler doğru, yanlış, eksik vs olabilir. Sonuçta açlık grevi, muhalif bir eylem biçimidir.
Açlık grevlerindeki taleplerin muhatabı devlettir!
Bir insanın, bir siyasal grubun muhalefet etme imkânlarının alabildiğine sınırlandırıldığı, şiddeti içermeyen her türlü muhalefetinin şiddetle bastırıldığı bir ortamda, geriye ne kalır? Temel insan haklarının yok sayıldığı, iktidar tarafından dikte edilen bir yaşamın kabulü ne anlama gelir? Devlet, bir kimliğin diğer kimlikler üzerindeki tahakkümünün bir aracı olmuşsa, bu dayatma karşısında hak taleplerinin dikkate alınmadığı bir ortamda ne olur?
İktidar, toplumsal hayatın her alanında bildiğini okuyor. Başbakan, tek adam oldu! Siyasal çevresi ve medyadaki kalemleri, Başbakanın elmayla armutları topladığı görüşlerini tevil etmenin telaşındalar.
İktidarın bütün zor araçlarının orantısız ve acımasızca devrede olduğu, iktidarın yargıya talimat verdiği, iktidarın muhalefet etmesinden hoşlanmadığı yazar, çizerleri şantajla susturduğu ağır günler yaşıyoruz. Dün, bazı biçimsel değişiklikleriyle bugün de devam ediyor!
Bütün bunlar ne anlama geliyor?
İktidar ya bu koşulları olduğu gibi kabul edersin ya da ölürsün diyor!
Bütün bu ahval şerait içerisinde, iktidarın karşısındaki tek ciddi muhalif güç, Kürt muhalefeti. Bu kesim dışında kalan siyasal muhaliflerden çevrecilere kadar kesimlerin seslerinin çoğu, iktidar kapısına varmadan bile susturuluyor. Bir tek Kürt muhalefeti etkin ve gündemi belirliyor! İktidarı yalnızca Kürt muhalefeti sarsıyor! İşte Başbakan Erdoğan'ı da hırslandıran, onun sinirlerini bozan, yoluna taş koyan da bu muhalefet!
Kimi muhalif grupların ve özellikle Kürtlerin en ufak gösterileri dahi ya yasaklanıyor, ya da şiddetle dağıtılıyor. Kitleler gazla, dayakla, basınçlı suyla dağıtılıyorlar. Öyle yapıyorlar, olmuyor; böyle yapıyorlar, olmuyor; ne yapsın Kürtler?
Kürtlere ya kabul et, ya da öl diyorlar!
Açlık grevleri karşısında "Şov yapıyorlar" diyecek kadar gayrı insani açıklamalar yapmanın zihinsel arka planında buna uygun ideolojik yapı olduğu kadar, muhalefete tahammülsüzlüğün tavrı da bulunuyor. Aslında şov diyenin kendisi bizzat siyasal şov yapmakta. İktidarın kalemleri, kraldan fazla kralcı kesilmenin dargörüşlülüğü ve tarafgirliğiyle açlık grevlerinin Türkiye'nin ekonomi notunun yükselmesini baltalamak amacıyla yapıldığını söyleyecek kadar da insafsızlaştılar!
680 kişinin açlık grevinde olduğu, kamuoyunda 40 günden sonra duyuldu. Duyarsızlığı görüyor musunuz? Açlık grevcilerinin talepleri hususunda sağlıklı ve açık bir tartışma yapılmadığı gibi, olası ölümlerin önünü almak, insanları yaşatmak gibi temel bir ahlaki duruştan dahi yoksun bir iktidarın temsilcilerinin bırakalım siyasal tercihlerini, her şeyden önce kendileri eksik insanlaşmayla maluldürler!
Siyasette mizah, belli bir entelektüel birikimi gerektirir. Mizah kültüründen yoksun olması bir tarafa, mizahtan nefret eden bir Başbakan, açlık grevlerine destek için açlık grevine giden BDP'li milletvekillerine, "Bunların rejim yapmaya ihtiyaçları var" diyerek, kendince espri yaptığını sanmaktadır.
Açlık grevleri 64. gününe girdi!
Sağlıklı kalmanın sınırı çoktan aşıldı ve insanlar ölümün eşiğindeler.
Aç kalarak yavaş ve acılı bir ölüm yolculuğunu en iyi yaşayanlar bilir. Başta Başbakan Erdoğan olmak üzere iktidarın temsilcilerine soruyorum: Siz üç gün dahi aç kaldınız mı? Konuya ilişkin konuşacaklar, açlık grevcilerinin görüşlerine katılmasalar da, durumun ciddiyetini bilerek, adabınca konuşmalıdırlar. Bu her şeyden önce insan olmanın bir gereğidir!
İktidar açlık grevleri sorununu çözmekle sorumludur. Açlık grevlerinin sonlandırılması için kesinlikle o insanların özgür iradelerine müdahale edilmemeli. Her şeyden önce bu eylemleri bir şantaj olarak görme anlayışı terk edilmeli. Grevcilerin seslerine kulak verilmeli, muhataplar ciddiye alınmalı ve talepler, öncelikli çözümler babında değerlendirilmeli.
Kaldı ki bu talepler bu halkın en temel haklarıdır!
İnsanların temel haklarını gasp eden bir iktidarın yeri, 'Dante'nin cehenneminin dibinde' yerlerini alan diğer zalim iktidarların yanıdır!
Zaman çok daraldı ve hala çözüm için umut var! (HŞ/HK)