Kürtçede bir özlü söz var, der ki; "Gundê bê rez, konê bê pez, mirovê kû her dem dibê ez û ez..." Ez cümle; Bağsız yerleşim ve sürüsüz oba gibidir insanın her daim benem ki ben diyeni!
Neden mi? İşte...
Kim kendini öne çıkaran bir şeyler üzerinden dil dökmeye ahkâm kesmeye gayret gösteriyorsa yaşadıklarımdan ve deneyimlerinden görüp öğrendim ki! Onda ve paylaşımında ve dahi bilinçaltında bir vijdan eksikliği var. Ya da tatminsizlik var.
İşlemeyen bir tarafı örtbas etmeye ve kendini farklı gösterip "ben onlardan değilim ha!" deme gayreti var.
Eşeleyin gerçeği göreceksiniz. Sayısız örneğine hem kendi tanıklığımla, hem de tanık olanların anlattıkları, ama alenen paylaşmak ayıp olur diye paylaşmadıklarından biliyorum.
Avukatlar, hekimler, mimarlar, mühendisler, öğretmenler ve daha birçok meslekten niceleri. Aman şimdi adı anılan meslek mensupları işi gurur meselesi yapmasın!
Elbette çok seçkin meslek etiğini ve yanında insaniyetli hassasiyetle savunan, koruyan kaliteli örnekler hep var. İyi ki varlar. O iyi örnekler oldukça, Kötüler hep sırıtacak ve "ben buyum, kötüyüm" İşte diyecek.
Hipokrat yeminini unutmayı daha tıbbiyenin ya da uzmanlığın kapısından henüz çıkmış olan hekimleri sağlıktaki özelleştirilmiş düzenle tanıştıktan sonra daha çok görür olduk.
Her ay aldıkları bir kaç onbin tl'yi hak etmek için kesip biçen, olmadık tahliller isteyen, reçeteler yazan, hastayı o beş yıldızlı otel havasındaki gösterişli otel&hastane mekânında mutlaka yatırıp patronuna aldığı maaşı katbekat kazandıran hekimler...
Adaletin gözleri bağlı eli terazili kadını heykelciğini odalarının görünür yerinde teşhir eden, ama daha davanın adı mağdur ya da yakını tarafından telaffuz edilir edilmez ücret pazarlığına başlayan! Mağdurun sosyal durumunu asla dikkate almayan; "beni ilgilendirmez nerden bulacağın senin sorunun, benim ücreti vekaletim bu" diyen avukatlar...
Yaşadığı şehrin kimlik ve kişilik intiharına çizdikleri projelerle bihakkın katkı sunan mimar ve mühendislerin sayıları o kadar çok ki! Çete gibi çalıştılar çalışıyorlar kurdukları bürolarıyla. Yıllarca aynı binanın imar izni olan beşinci katına kadar ayrı proje, sonraki kaçak katlarına ayrı proje; aynı bürolardan aynı teknik ellerden çıktı, mimarlarca mühendislerce...Allahtan ki devleti alinin paraya ihtiyacı vardı ve "imar barışı affı"nı çıkardı da! Kimileri kurtuldu...
"İlim, Çin'de de olsa araştırın bulup getirin" ve "Bana bir harf öğretenin, kırk yıl kölesi olurum" inanç referansıyla hayatta yer aldığını telaffuz eden eğitim camiasının kimi öğretmenleri en hafifinden özel ders varlık sebebi üzerinden kendilerini var etmenin derdine düşmüşler.
Ciddi bir bozulmanın o kadar çok örnekleri yanımızda yöremizde her an boyveriyor ki! Artık şaşırmıyoruz, şaşırmayı unuttuk!
Tek kelime eder hâle gelindi ki ne acı; "sistem bozuk kardeşim ne yapalım".
İyisi mi bir cümle edip bitirmek. Sisteme sığınmak en kolayı ve en ucuzu. Galiba biz bozulduk, kendimizle birlikte dünyayı da kirlettik.
Hep yeni ve beyaz bir sayfadan söz açılır ya! Desteler yeniden karılırken! Şairin dediği gibi; "bütün renkler hızla kirleniyorken, öncelik beyazındı".
Ya o beyaz da baştan kirli idiyse... (ŞD/PT)
28 Haziran 2019 diyarbekir