Fotoğraf: Zeynep Kuray
Vahşi kadın arketipine dair mit ve öyküleri çözümlediği Kurtlarla Koşan Kadınlar adlı kitabında “Gökleri sarsan bir öfkeyi serbest bırakmanın zorunlu hale geldiği anlar vardır.” diyor Clarisa P. Estes.
Türkiyeli kadınlar olarak müşterek öfkemizi serbest bırakmakta epey gecikmiş olduğumuzun farkında mıyız? En yakın tarihli verilere göre 2011-2019 yılları arasında 2636 kadın cinayeti işlenmiş. Cinayetlerin %58’i kadınların yakın çevre ve akrabaları tarafından gerçekleştirilmiş. 2020 yılının ocak ve şubat aylarındaysa öldürülen kadın sayısı 49.
Pınar Gültekin’in kayıp haberiyle başladığımız bu hafta genç kadının eski erkek arkadaşı tarafından katledildiğini, aile içinde tecavüze uğrayan Fatma Altınmakas’ın eşi tarafından öldürüldüğünü, Sevtap Şahin’in, boşanmak istediği, şiddet nedeniyle altmış kez şikâyet ettiği eşi tarafından boğulduğunu öğrendik.
Ağrı’da altı kadının şüpheli ölümü aydınlatılmayı bekliyor. Ve Gülistan Doku iki yüzü aşkın gündür kayıp. Bütün bunların yanı sıra Haziran ve içinde bulunduğumuz Temmuz ayında Covid-19 tehlikesine rağmen başta Diyarbakır olmak üzere bölgemizdeki kadınlara yönelik baskı iyice yoğunlaştı.
Kadın gazeteciler platformunda, sendikalarda, derneklerde çalışma yürüten kadınlar ev baskınlarıyla gözaltına alındı. Aktivist ve yazar kadınlara sosyal medya paylaşımlarından ötürü soruşturmalar açıldı.
Baskı ve şiddetin bin bir çeşidi var. Birey olarak var olma çabamızın engellenmesinden tutalım ev içi emek sömürüsüne, eşit ve adil ilişkinin reddedilmesine, erkeğin kendine hak gördüğü ancak eşine, sevgilisine sınır koyduğu onlarca başlık sayılabilir. Sosyal yaşamı kısıtlama, iletişim araçlarının kullanılmasına tepki, seyahat etme özgürlüğüne engel olma, sokakta, işyerinde, sosyal medyada tacize kadar genişliyor yelpaze.
Yaşamın ölümle sınanmasına, daraltılmasına her türden sınırlamaya karşı sosyal hak talepleri için örgütlenen kadınların evlerine, kurumlarına baskın yapmak da şiddettir.
Cezaevi tehdidiyle gözdağı verilmesiyse devletin “kadın- ölüm- dayanışma” “erkek-devlet- işbirliği” denklemindeki yerini kamufle edemeyeceğinin göstergesi. Şiddetin ulaştığı bu boyutta erkeğin devletten aldığı cesaretin payı daha fazla yadsınamaz.
Etnik ve cinsiyet kimliğinin mağduriyet yüküne dönüşmesine müsaade etmeyen, sendikalarda, odalarda, platformlarda çalışma alanlarına değer katan, kendilerine çizilen sınırları zinde ve güçlü biçimde reddeden kadınları ve şiddet gördüklerinde ulaşabilecekleri kurumları hedef almak, Pınar’ı, Fatma’yı, bugüne dek katledilen bütün kadınları savunma ve dayanışmadan mahrum bırakmaktır.
Bu nedenle kadınların kendilerini korumak için diğer kadınlarla iletişim halinde olacakları bir güvenlik ağına ihtiyaç var. En yakın kadın kurumlarıyla irtibatlı olmak, ihtiyaç halinde birilerine ulaşabilmeyi sağlayıp kendimizi yalnız hissetmekten kurtaracak, örgütlenme, öğrenme ve deneyim paylaşımları güçlenmeyi getirecek. Erkek baskısının günlük tezahüründen uzak bir ortamı paylaşmanın rahatlığıysa bonus gibi cebe girecek, bu konuda garanti verebilirim.
Şu örnek ne demek istediğimi daha iyi anlatır sanırım. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine bağlı bir kadın kurumunda görev yaptığım dönem, pek çok soruna rağmen, çalışma ortamı kasvetli değildi. Aksine danışma için gelen kadınlarla çalışanlar ince ve hassas olduğu kadar sağlam da olan gri bir tülün etrafında buluşmuş gibiydi. Gelen kadınlar sıkıntılarının yanı sıra bazen ironik, mizahi hatta komik şeyler anlatıyorlardı.
Örneğin ilçeden gelen bir kadın taziyelerde acılı ağıtlar yakan Xaltîya* Bedia’dan söz etmişti. Bedia, Fate’nin kocası öldüğünde yas evine girip Fate’nin kendini ağlamaktan paraladığını görünce “Wi por kurê**, ne diye kendini bu kadar üzüyorsun, yere ayran döktüğünde kocan çömelip süt mü ayran mı diye tadına bakardı. Ayran değil süt olsa vay senin haline!” dediğini böylelikle yas evini dolduran kalabalığı nasıl da gülmekten kırıp geçirdiğini anlatmıştı. Anlatırken kendisi de epeyce gülmüş, sağ olsun bizi de güldürmüştü. İşte, bizim bonusumuz; gülüşümüz!
Erkek iktidarının keskin kılıcı kadınların dayanma gücünü sınamaktan vazgeçmiyor. Ölümle. Baskıyla. Cezaeviyle. Kadınlarsa kararlı. Özgürleşme isteğinde ısrarcı. Dayanışmadan asla vazgeçmeyeceklerini hafta boyunca sokaklarda şiddet karşıtı eylemlerle gösterdiler. Erkekler kadınları öldürmeyi, devlet kadın kurumlarına baskı yapmayı bırakıncaya kadar. (EAG/EMK)
*Xaltî; Teyze
** Wi por kurê; İbret olsun diye saçı kazıtılmış kadın.