O gün bugün, onun başkaldıran imgesiyle
kendini özdeşleştiren
tüm bir gençliğin
mutsuz kahramanı olan şair,
sözcüklerin, ritimlerin ve seslerin düzenini
altüst ederek kurulu düzeni değiştiriyor
Abidin Dino, Pera Palas, 2005, s. 71
İnternet güvenilir bir bilgi kaynağı mıdır? İnternet'te her türlü "ham" bilginin yayınlanıyor olması, ifade ve iletişim özgürlüğü anlamına gelir mi?
WikiLeaks internet sitesinin birkaç gündür 250 bini aşkın Amerika Birleşik Devletleri'ne (ABD) ait diplomatik belgenin bir kısmını kamuyla paylaşması, bu soruları yeniden gündeme getirdi. Bu olay bağlamında sıkça sorulan sorular, aslında hangi tür bilginin kim tarafından hangi hedef kitle dikkate alınarak kamusallaştırılacağı sorunsalı etrafında dönmektedir.
Bu sorunsalı genellikle, içinde yaşadığımız toplumların siyasi, ekonomik, kültürel ve medyatik iktidar sahipleri sormaktadır. Bunların verili sistemin egemen iktidar mekanizmaları olduğunu düşünürsek, sistemi tehdit eden WikiLeaks anlayışına karşı cephe almaları hiç şaşırtıcı değildir.
Postmodern moderne karşı
Modern toplumsal yapılanmada her şey bir hiyerarşiye tabidir. Hangi tür bilginin kimler tarafından hangi kitle hedef alınarak haberleştirileceği de bu hiyerarşiye sadık olarak yapılır. Merkezi otoriteyi temsil eden modern ulus devlet, her ne kadar özgürlükler ve haklar mitine saygı duysa da, asıl ulusal bütünlüğü tehdit edecek her türlü bilginin gizliliğini esas alan değerler üstünde titizlenir.
Politik, askeri ve ekonomik iktidarın icraatları, modern toplumun titizlikle oluşturduğu gizlilik ve sır zırhının ardında gerçekleşir. WikiLeaks'in yaptığı bu zırhın artık geçersiz olduğunu ilan etmek ya da zırhın delinebileceğini göstermek oldu. Aslında tarihte devlet sırrı sayılan bilgilerin gazeteciler tarafından ifşa edilmesi bilinmedik bir şey değildir. Hatta gazeteciliğin bir dalı, araştırmacı gazetecilik Amerikan versiyonuyla neredeyse adını bu ifşaatlardan almıştır.
Ama bu ifşaatlar hep bir hakikat etkisine sahip olmuş ve hakikate dayalı modern toplumun verili siyasi yapısında somut etkiler yaratmıştır. Örneğin 1970'li yılların başındaki Watergate skandalı, dönemin ABD Başkanı Richard Nixon'ın istifa etmesiyle sonuçlanmıştır. Her ne kadar WikiLeaks "Hakikate güvenli bir şekile ulaşmanız için size yardım ediyoruz" deyişinde hakikati vurgulasa da, WikiLeaks anlayışının yani dünyanın siyasi, askeri, finansal ve ekonomik iktidarlarını onları yerinden ederek hedef alma girişimi girişim olarak (modern) hakikati hedeflese bile, pratikte bu hedefi (bilerek ya da bilmeyerek) ıskaladığını (ıskalayacağını) söylemek pekala olasıdır.
Rasyonellik sorguda
WikiLeaks anlayışı modern toplumun merkeziliğine ve sırlarla kendini kuran merkezi iktidar yapısına karşı, merkezi ve sınırları olmayan bir toplum olmaya denk düşen postmodern toplumsallığa daha uygun gibi görünüyor. Postmodern toplumsallık, toplumsal hiyerarşileri hiçe sayar. Tıpkı Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın dış politika yapmak için (ya da olabildiğnce dünyayı kendine uyar hale getirmek için) diplomatlarına toplattığı bilginin, asıl hedef kitlesi olmayan dünyadaki herkese açıklanmasında olduğu gibi.
Burada bir bilginin belli bir amaçla toplanıp biriktirilip belli bir iktidar mekanizmasının kurulması için kullanılmasının ötesine geçilmiştir. Modern toplumun bilginin toplanması ve kullanılması açısından kurduğu bilgi-iktidar düzeneği rasyonel olmayan bir tarzda kullanılmıştır. Hatta rasyonelliğe meydan okuyan bir tarzda kullanılmıştır demek daha doğru olur. Çünkü 250 bin adet belgenin, içerdiği ham bilginin "ne anlama geldiğini anlamak" kısa sürede üstesinden gelinecek bir iş değildir. Üstelik bu iş uzmanlık gerektirir. Uluslararası sahnenin önemli olaylarını, çatışmalarını ve anlaşmalarını geçmişi ve bugünüyle bilmeyi ve bu bilme bağlamında ham bilgiyi anlamlı kılmayı gerektirir.
Ancak bu anlama ve anlamlandırma işi bile, aslında modern toplumun kamusallık (kamuyu kendisini ilgilendiren konularda bilgilendirme) anlayışına gönderme yapar. Yani iletişim sürecine dair eski bir mantığa işaret eder. Bu mantık, göstergelerin/mesajların anlam üretme işlevi olduğunu ve bu anlamın anlaşılmasıyla/anlama katılınmasıyla (olumlu ya da olumsuz anlamda) kamusal özne /seçmen-siyasi özne olunduğu savına dayanır.
Göstergeler hacimsel yoğunluklarında boğuluyor
Oysa Jean Badurillard'ın (özellikle 1990'lardan sonra yazdığı tüm yapıtlara bakılabilir) dikkati çektiği anlamda, göstergeler (mesajlar) anlamsal değere sahip değilse ve kitleler de kendi içinde anlamsal olarak yok olan göstergeleri umursamıyorsa; WikiLeaks de (tek) Hakikati ifşa edemez. Aslında 250 bin diplomatik yazışmayı hedefi olmayan kitleye ulaştırma girişiminin kendisidir, WikiLeaks'in hakikati.
Hasan Cemal 30 Kasım 2010 tarihli Milliyet'teki yazısında diplomatlarla yaptığı görüşmelere dayanarak, olayı "diplomasinin mahremiyetinin sonu" olarak niteleyerek, bu konuda tarihçi ve gazeteci Timoth Garton Ash'in gazetecilerin rüyası, diplomatların kabusu şeklinde bir değinide bulunduğunu iletiyor. Dolayısıyla, hakikat iktidar kertelerinin yaşadığı kabustur, sadece. Gazetecilerin önlerine düşen diplomatik yazışmaların (haber kaynaklarının) hacmi karşısında şaşkınlaştığını; yineleyici, tekrarlı ve de çok fazla anlam üretmeyen/üretemeyen bir yazın pratiğinin içinde olduğunu görmek hiç şaşırtıcı değil.
Kaosa düzen vermek hiç kolay değil. Enformatik kaos, yine Baudrillard anlamında sadece kaosu güçlendiriyor. Ya da Guy Debord'un gösteri toplumu dediği toplumun gösteriye diplomatları ve mesleki pratiklerini diplomasinin mahremiyetini ihlal ederek kattığını söylemek yanlış olmaz. Medyaya ilk yansıyan haberlerin de siyasilerin mahremiyetleri olduğunu bu bağlamda dikkate almak gerekir. Aslında herkes sürekli fısılıtılar halinde "dedikodu" yapıyor.
Hakikat oyunu
Hakikat oyununa yeniden dönecek olursak (John Forrester, Hakikat Oyunları, 1999:61), yalancı ile palavracının hakikatle ilişkisinin WikiLekas'in hakikatle ilişkisine uyarlayabilir miyiz, sorusu akla geliyor. Palavracı ne sadece doğruyu söyler ne de yalan. Palavracı doğruyu söylemekle değil haz vermekle ilgilenir.
WikiLeaks bir hacker olan Julien Assange'ın ( ve onunla birlikte olanların) aldığı haz kadar, dünyayı felaketimsi bir eşitsizliğin içinde sefalate sürükleyen küçük bir ayrıcalıklılar azınlığına karşı dünya çoğunluğunun aldığı hazdan söz etmek olası olabilir mi? Simgesel bir figür ve bir metafor olarak "palavracı"nın hakikatle işi yoktur aslında. Yalan sinsidir, karanlıktır ve karanlık bir amacı da vardır. Tıpkı küresel siyasi, ekonomik ve kültürel iktidar odaklarının amaçları gibi. Moderndir yukarıdaki modern tanımına bağlarsak, yalanın iktidarla ilişkisini.
Palavracı hakikatin otoritesini tanımaz; ona karşı koyar. Bu nedenle de hakikatin (hakikati burada modern iktidar, yasa, hukuk, sınır vs. olarak anlamak gerekir) daha tehlikeli bir düşmanıdır.
Beyhude bir arayış
İnternetin güvenilir bir bilgi kaynağı olup olmadığı ve ham bilginin kamusal özgürlükleri tehlikeye atıp atmadığı sorgusu, modern bir sorgudur. İktidar talep eden bir sorgudur. Bunu gündeme getiren de, henüz siyasi otoritenin yasa ve yaptırım gücünün internetin teknik gücünü denetim altına alamamış olmasıdır.
WikiLeaks'in Amerika Birleşik Devletleri'nin diplomatik yazışmalarını yayınlamasının, George Bush'un Barack Obama'ya karşı giriştiği bir yıpratma kampanyası olduğu yönündeki açıklamaların, anarşist ve rizomatik (kökleri ya da fiber kabloları dünyayı kuşatan/merkezsiz) bir iletişim sisteminin bir merkezden ve siyasi amaçlı olarak kullanıldığını söyleyen modern bir sağaltma (kara büyüyüyü beyaz büyüyle bozma) yöntemi olduğunu söyleyebiliriz (?). Aslında antropolojik anlamda insanlar ilerledikçe ilkel (ilkele olumlu bir anlam yükleniyor, burada) olmaya devam ediyorlar. Kaos ve düzensizlik hayaleti hepimizin kabusu. Kesinlik istiyoruz. Anlam istiyoruz.
Yalnız hep istediğimizi gerçekleştirmememizi sağlayacak edimlerde postmodern duruşlar sergiliyoruz. Gösteri devam edecek; herkes kesinliğe kendi karşıtının (Ötekisinin!!!) adını koyacak... Bir şeyin adlandırılmaması/adlandırılamaması çok fazla ruhsal olarak dayanabileceğimiz bir durum da değil. Şunu bilmek belki içimizi ferahlatabilir: Kötülük artık şeffaf.
Ve modern olanın temsilcilerinden de en az kendisi kadar şeffaf olmasını talep ediyor. Hatta Süperman'deki Lex Luthor tarzı bir kötülük-şeffaflık bağlantısından söz edilebilir. Yani kastedilen, Amerikan toplumunun kurgusal/sinematografik/gösterisel düzeninin "gerçek" toplumun modelini oluşturması anlamında bir şeffaflaşmış kötülük söz konusudur. (NTC/EÜ)
__________________________________________________________________________
* Doç. Dr. Nilgün Tutal Cheviron, Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi