Müslümanız fakat hayatımızı nasıl idame ettirmemiz gerektiğini bilmiyoruz...
Bize bir tek başımızı örtmemiz gerektiği, saçımızın görünmemesi gerektiği söyleniyor...
Evin dört duvarı arasında sıkışmış vaziyetteyiz...
Kocalarımıza hizmet etmemiz, çocuk doğurmamız, ev işleriyle uğraşmamız gerektiği söyleniyor...
Üstelik sonra da hiç bir şey yapmadığımız söyleniyor...
Bize dini öğretenler bize bu kadarını söylüyor...
Allah'ın bize de haklar tanıdığı hiçbir zaman söylenmiyor...
Erkeklerin haklara, kadınların görevlere sahip olduğu söyleniyor...
İtaatkâr eş olan kadının ideal kadın olduğu söyleniyor...
Her zaman kocanın dediği olacak deniyor...
Ancak onun müsaade ettiği yerlere gidebileceğimiz söyleniyor...
Erkeğin istediği gibi giyinmemiz gerektiği, saçımıza onların istediği modeli vermemizin şart olduğu ifade ediliyor...
Kadın kendini kocasının gözünden görüyor, kendi gözüyle göremiyor...
Hindistan'ın Müslüman kadınları, ülke anayasal bir demokrasiyle yönetilmesine rağmen kendilerine empoze edilen şeriat kanunlarına artık isyan ediyorlar.
Üstelik Kur'an-ı Kerim'de belirtilen şekliyle uzaktan yakından alakası olmayan talakın yasaklanması gerektiğini haykırıyorlar.
Müslümanlığın bazı ekollerine göre Muhammed tarafından yasaklandığı ve haram sayıldığı belirtilmesine rağmen çağımızda bazı erkekler "Boş ol, boş, boş ol"u WhatsApp, Facebook veya e-mail üzerinden bile iletmeyi yeterli görebiliyorlar.
Yönetmenliğini Farha Khatun'un üstlendiği Mübarek Haklar (Holy Rights) adlı belgesel mevzuya açıklık getirdiği gibi Müslüman kadınlara farkındalıklarını geliştirmeleri için cesaret veriyor.
Filmin esas kahramanı Safia Akhtar, ille de uygulanacaksa, talakın Kur'an'a göre uygulanma şeklini tutuculara hatırlatmaya çalışıyor.
Aynı zamanda tüm karşı çıkışlara rağmen, genelde erkeklerin üstlendiği kadılık mesleğini edinme yolunda emin adımlarla ilerliyor.
Şubat ayında Yeni Delhi'de 16.sı düzenlenmiş, IAWRT Asian Women's Film Festivalinde yer alan 52 dakikalık belgesel tüm dünyada yükselerek devam eden kadın hareketinin gücüne ve vazgeçilmezliğine seyirciyi kesinlikle inandırıyor.
Uyumlu koca
Orta Hindistan'daki Bhopal kentinde yaşayan Safia'yı kocasıyla gayet uyumlu bir birliktelik sürdürürken izliyoruz. Bilhassa emekli olduktan sonra evde daha çok vakit geçirir olmuş eşi, Safia yemek pişirirken ona destek oluyor, ayrıca yıllar boyunca Safia'nın ifa ettiği ütü pratiğini üzerine alıyor.
Bir zamanlar sabahın dördünde işe gitmek üzere uyandığında Safia'nın düzenli olarak ona kahvaltı hazırlamak için kalktığını minnetle hatırlıyor.
Safia ile eşi yıllar önce birbirlerini gördükleri anda nasıl âşık olduklarını da yâd ediyorlar.
Fakat, kadınların cazibesi her derde devadır anlamı taşıyan Riyaz'ın bir şiirini kamera karşısında Safia'ya kompliman olsun diye okuyunca fena çuvallıyor; Safia fazlasıyla erkeksilik barındıran dizelere cevaben, gülerek de olsa: "Bana tapacak bir erkeğe ihtiyacım var! desem ben hafifmeşrep bir kadın olarak yargılanırım" diyor.
Safia, talakın İslam'a uygun şeklinin ülkedeki uygulamadan çok uzak olduğunu bildiğinden kadınları bu hususta bilgilendirmeye çalışıyor.
Talakın anlık değil, üç aylık bir süreç olması gerektiğini, Kur'an'da kadınlar için öngörülen hakların bilinmesinin şart olduğunu, artık tamamıyla ekarte edilmiş şahitlerin ifadelerine mutlaka başvurulması gerektiğini, boşanma sürecindeki çifte tekrar düşünme imkânının da tanınmasının mühim olduğunu belirtiyor.
Hindistan'da pek az kişinin bildiği Arapça yazılmış Kur'an'ın tekelinin, din adamlığı yapan erkeklerde sayılması yüzünden kadınların, ayrıca erkeklerin de hak ve görevlerinden bihaber olduğunu ifade ediyor.
Fakat kabak genelde kadınların başına patlıyor, ahlak kumkumalarının yargıladığı şekilde boşanmış kötü kadın imajı yetmezmiş gibi, çocuklarıyla sokaklarda sefalete sürüklenmiş, kendi ailesi tarafından bile reddedilen kadınlar zaten aşılması imkânsız sınıfsal ayrımcılıktan muzdarip bir toplumun kenarına itilmiş oluyor.
Gericilerin tahammülsüzlüğü
Safia'nın kendi gibi düşünen kadınlarla işbirliği halinde süren çetin mücadelesi tabii ki kısa zamanda gericilerin tepkisini topluyor.
Hakkında Müslümanlıktan atılacağına dair bir fetvadan bile bahsediliyor. "Onlar kim ki beni Müslümanlıktan atacak? Din Allah'la benim aramda!"
Seminer verirken bilhassa genç kadınlara "Çekingen davranmayın, yüksek sesle konuşun!" diyor, "Dinin bizim için öngördüğü imtiyazlardan yararlanmalıyız!" diye de ekliyor.
Katıldığı bir basın toplantısında muhafazakârları temsilen orada bulunan bir adamın sözel baskısına da maruz kalıyor.
Safia argümanını gayet açık şekilde ifade ederken adam agresifçe araya giriyor, Safia'yı konuşturmamak üzere lafı çeviriyor, onu dinleyiciler nezdinde rezil etmeye çalışıyor.
Soğukkanlılığını korumayı başaran Safia mevzu hakkında ne kadar donanımlı olduğunu kanıtlayarak bu saldırıdan da alnının akıyla çıkıyor.
Kolkata'da 2016'da düzenlenmiş kalabalık bir Şeriat yanlısı nümayişte hazır bulunan belgesel çekim ekibi de benzer bir dinamikle karşı karşıya kalıyor.
Çarşaflı da olsalar talak hakkında nispeten yenilikçi yorumları olan bazı genç kadınlar kameraya konuşurken arkalarında statükoyu ne pahasına olursa olsun korumaya yemin etmiş bazı orta yaşlı inatçı kadınların adeta hışmına uğruyor.
Önce genç kadınlar bir şekilde susturuluyor, sonra kalabalığın şeriatçılara verdiği güven sayesinde, kuvvete kolaylıkla başvurulabileceği ima edilerek çekim ekibi nazikçe uzaklaştırılıyor.
İbretlik belgesel
Mübarek Haklar belgeseli işlediği mevzuyu ciddiyetle işliyor, seyircileri sıkmadan, tekrara girmeden, kıvraklıkla aktarıyor.
Ülkede 1978'de açılan Shah Bano davasıyla gündeme girmiş, Hindistan'daki feminist grupların o zamandan günümüze mücadelesini sürdürdüğü kangren gibi meselelerin argümanları en basit ve etkili şekilde aktarılıyor.
Üstelik kadın hakları cenahında epeyce mesafe kaydedildiğini de öğreniyoruz filmin sonunda. Hindistan Yüksek Mahkemesi 2017'de talakın kanunlara aykırı olduğuna hükmediyor. Ne yazık ki iktidar partisi ülkede Müslümanlara karşı yeterince adaletsizlik yokmuş gibi bu hükmü bir fırsat olarak görüp yeni bir haksızlığa yol açıyor.
O koca diyarda son senelerde iyice artmış ve nedense bir türlü önüne geçilemeyen linç vakalarında Müslümanlara yönelik olanlarının yüzdesinin fazlasıyla yüksek olduğu biliniyor.
Ülkede Müslümanların temsiliyet gücü düşük, kurumlardaki varlıkları yok gibidir, bu yüzden de haklarını korumakta zorlanmaktadırlar. Talak meselesinde de talakı uygulayan erkeklere üç yıl ceza gibi aşırı bir ceza verilmesi de ülkedeki Müslümanlara yeni bir baskı unsuru olarak sömürülmeye açıktır.
Kahramanımızın da dahil olduğu kadın oluşumları bile mevzubahis yasaya karşı seslerini yükseltirler.
Artık onların da muhakkak ki söyleyecek sözleri vardır. Yıllar boyunca zaruri haklarından mahrum bırakıldıklarının bilincinde, Kur'an'ı tercüme edilmiş haliyle de olsa okuyorlar, aynı zamanda kadılık yolunda da nihai amaçlarına ulaşıyorlar.
Filmin sonunda kahramanımızın kankası Hakima Khatoon'un nikâh kılan ilk kadın kadı oluşuna şahit oluyoruz; darısı kadılık mertebesine ulaşmış Hindistanlı birkaç kadından biri olan Safia'nın başına!
(MT/PT)