Hükümetin Terörle Mücadele Kanununun (TMK) Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla, kolluk kuvvetlerinin "etkinliğini" artırmak amacıyla düzenleme yapıldı.
Hükümet gerekçesi ve Adalet Komisyonu Raporlarına göre 3713 sayılı Kanunun ek 2. maddesi, Anayasa Mahkemesinin bu madde ile ilgili olarak verdiği 6/1/1999 tarihli ve E. 1996/68, K. 1999/1 sayılı kararındaki gerekçeler göz önünde bulundurularak yeniden düzenlendi (Dönem: 22. Yasama Yılı: 4 TBMM (S. Sayısı: 1222) ve İçişleri ile Adalet Komisyonları Raporları.1/1194).
Ancak tutanaklar önceki kararlara aykırıdır. Tasarının İçişleri Komisyonunda görüşülmesi sırasında TMK'nın Ek 2. maddesinin daha önce Anayasa Mahkemesinin kararıyla iptal edildiği, maddenin yeniden düzenlenmesi sırasında Anayasa Mahkemesinin iptal kararı gerekçesinde öngörülenlerin yeterince dikkate alınmadığı ifade edilmiştir.
Bu nedenle maddenin keyfi uygulamalara yol açmayacak biçimde yeniden düzenlenmesi istenmiştir. Ancak kimse Anayasa Mahkemesinin iptal kararında yer alan gerekçeleri dikkate almamıştır.
Ek 2. maddenin "keyfi uygulamalara" yol açabileceğine aldıran olmamıştır. TBMM'de 29 Haziran 2006 tarihinde yapılan madde üzerindeki görüşmeler "kabul edenler"/ "etmeyenler" sorusunun oylanması ve sadece itaat kelimesinden sonra gelen "edilmeyerek" kelimesi yerine "edilmemesi" değişikliğinin kabulüyle tamamlanmıştır.
Ne hükümet, ne muhalefet, ne de milletvekilleri maddeyi tartışmamıştır. Madde hakkında konuşmamışlardır bile. Olup bitenin farkında bile değiller mi acaba (!?)...
Meclisin 29.06.2006 kabul tarihli ve 5532 sayılı Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun eğer Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girerse; bundan böyle kolluk görevlileri "hedefe karşı silah kullanmaya" yetkili olacaklar.
TMK'nun yeniden düzenlenmesine göre: "Ek madde 2- Terör örgütlerine karşı icra edilecek operasyonlarda "teslim ol" emrine itaat edilmemesi veya silah kullanmaya teşebbüs edilmesi halinde kolluk görevlileri, tehlikeyi etkisiz kılabilecek ölçü ve orantıda, doğrudan ve duraksamadan hedefe karşı silah kullanmaya yetkilidirler."
Artık terör örgütlerine karşı uygulanacak operasyonlarda "teslim ol" emrine itaat edilmemesi veya "silah kullanmaya teşebbüs" edilmesi halinde kolluk kuvvetleri silah kullanabilir. Nasıl ve ne zaman kullanılacak?
Maddeye göre, "silah kullanmaya teşebbüs edilmesi" gerekiyor. Teşebbüs fiili nedir? Kim değerlendirecek? Kolluk güçlerinin "tehlikeyi etkisiz kılmak" amacıyla silah kullanabilmesinin ölçüsü nedir?
Maddenin düzenlenmesine göre; tehlikeyi etkisiz kılabilecek "ölçü ve orantıda" silah kullanılacak.
Böyle olabilecek mi? Silahı bu koşullarda hedefe karşı "doğrudan" ve "duraksamadan" kullanmadan önce başka önlemler alınabilir mi?
Kim araştıracak ve karar verecek? Soruların yanıtları aslında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) yaşama hakkının ihlali ile ilgili Türkiye aleyhine verdiği kararlarda yazılı. Okuyan yok. Geçmiş yargı kararlarını siliyorsunuz.
Anımsayalım... 29.8.1996 günlü 4178 sayılı kanunla Terörle Mücadele Kanununda değişiklik yapılmış, Mümtaz Soysal, Oya Araslı ve 113 Milletvekili iptal için Anayasaya aykırılık savıyla dava açmıştı.
Anayasa Mahkemesi Esas:1996/68 Karar: 1999/1 ve 6.1.1999 günlü kararı ile Terörle Mücadele Kanunda değişiklik yapan maddeyi iptal etmiştir.
İptal edilen madde şöyledir: 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası'na eklenen Ek 2. Maddede, "Terör örgütlerine karşı icra edilecek operasyonlarda teslim ol emrine itaat edilmeyerek silah kullanmaya teşebbüs edilmesi halinde kolluk kuvveti görevlileri, failleri etkisiz kılmak amacıyla doğruca ve duraksamadan hedefe karşı ateşli silah kullanmaya yetkilidirler".
Yani birkaç kelime değişikliği dışında 29.06.2006 günü kabul edilen Ek madde 2 ile Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği madde aynıdır. Ya da Anayasa Mahkemesince 1999 yılında iptal edilen madde ile bu gün 2006 yılında yeniden kabul edilen madde birbirinin çok benzeridir.
Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesine göre; önceki TMK Ek 2. Madde ile, "teslim ol emrine itaat edilmemesi" ve "silah kullanmaya teşebbüs edilmesi" durumunda, kademeli olarak etkisiz kılma yöntemleri belirtilmeden, kolluk kuvvetlerine son çare olarak başvurulması gereken ateşli silah kullanma yetkisi verilmiştir.
Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında, "herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir". Son fıkrasında da, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2. maddesine koşut olarak hangi hallerde silah kullanmaya yasaların olanak tanıdığı gösterilmiştir.
Yaşama hakkını korumak için devlet her türlü önlemi almalıdır. Yasa ile ve ancak zorunlu durumlarda silah kullanma yetkisi verilebilir. Yetkililerin silah kullanma dışında başka olanaklarının bulunmaması gerekir.
Anayasa Mahkemesine göre: "Kuralda faillerin sadece 'silah' kullanmaya teşebbüslerinden söz edilirken kolluk kuvveti görevlilerinin hedefe karşı 'ateşli silah' kullanmalarından söz edilmiş; böylece faillerin kullanmaya teşebbüs ettikleri silahın ateşli silah olup olmadığına bakılmaksızın ve başka türlü etkisiz hale getirilmeleri olanağı gözetilmeksizin küçük bir müdahale ile önlenebilecek olaylarda dahi görevlilere ateşli silahlar kullanma yetkisi verilmiştir.
"Buna göre, dava konusu kuraldaki teslim ol emrine uyulmaması ve silâh kullanmaya teşebbüs edilmesi, görevlilerin her zaman doğruca ve duraksamadan hedefe karşı ateşli silâh kullanmalarını zorunlu kılacak nitelikte bir durum değildir. Kimi olaylarda faillerin, can güvenliğini daha az tehlikeye sokan yöntemlerle de etkisiz hale getirilmeleri olanaklı olabilir. Olayların özelliğine göre, bu yöntemlere başvurulmaksızın doğruca ve duraksamadan hedefe karşı 'ateşli silâh' kullanılması yaşama hakkının zedelenmesi sonucunu doğurur."
Bu nedenle Anayasa mahkemesi bu düzenlemeyi Anayasa'nın 17. maddesine aykırı bularak iptal etmiştir.
Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinin dikkate alındığını ileri sürenler gerçekleri söylemiyorlar.
Aksine geçmiş yargı kararlarını, AİHM kararlarında yazılı geçmiş olaylar hakkındaki yargı kararlarında yazılı olan gerekçeleri ve olayların gerçeklerini gizliyorlar.
Terörle mücadelede kolluk kuvvetlerini "etkin kılmak" gibi gerekçeleri ileri sürerek gizliden gizliye "vur emri"ni ve öte yandan; apaçık bir biçimde "duraksamadan hedefe karşı ateşli silah kullanmayı" hukukun öngördüğü kurallara aykırı olarak, yasal hale getiriyorlar. (Fİ/BA)