Tıbbi standartların tamamıyla ihmal edildiği ortamlarda, kadın bedenine yönelik vahşice bir pratiğin inatla sürdürüldüğü diyarlardayız. Geleneksel kültüre mal edilip erkek sünnetiyle bir tutulabilen, prepus ve klitorisin kesilerek alındığı ilkel uygulama, Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Örgütü ve birçok devlet tarafından "genital sakatlama" olarak nitelendirilmesine rağmen hala gerçekleştirilebiliyor.
Özellikle Afrika kıtasındaki bazı toplumlarda kadın libidosunu frenlemek amacıyla, cinselliğine ömür boyunca sekte vuracak kadar insafsızca davranılması kabul edilebilirliğin ötesinde.
ABD başkanı Obama ve Katolik dünyasının lideri Papa Francisco'nun mevzu hakkında eleştirel beyanatları da bu yönde.
Güney Koreli kadın yönetmen Hyojung Kim'in çektiği Where Am I? Beyond Girl and Woman (Neredeyim? Kız ve Kadın Olmanın Ötesinde) adlı belgesel Kenya Uganda, Somali ve Etiyopya gibi ülkelere odaklanarak insanlığın bu utanç verici pratiğine bir kez daha dikkat çekiyor.
Busan Film Festivalinde gösterilmiş olan 100 dakikalık Güney Kore yapımı seyirciyi temposuyla zorlasa da, insan hakları konusundaki ilerlemenin cehaletle mücadeleden de geçtiği yönünde başarılı bir hatırlatma.
Sünnet değil!
Filmin başında tanık olduğumuz neşeli kortej, genital olarak geri dönülmez bir müdahaleye tabi tutulacak genç bir kadına eşlik etmekte. Müzik, şarkılar, danslar ortama zoraki bir eğlence havası katsa da, kutlaması yapılan kişinin yüzündeki gayet donuk ifade gözden kaçmıyor; acı çekeceğini ve muhtelif tehlikelerle karşı karşıya olduğunu hissettiğine, hatta bildiğine eminim.
Klasik anlamda cerrahi olmaktan gayet uzak olan pratik, tıpla alakasız, çekirdekten yetişme kişilerce gerçekleştirilmekte; müdahale anında yaşanan kazalar bir yana, hamilelik sırasında, hatta tüm yaşamları süresince komplikasyonlardan mustarip olanlar çoğunlukta. Kesinlikle steril olmayan bir ortamda tıbbi malzemenin genelde eksik olması, jilet gibi basit aletlerin kullanılması, tezeğin yaraların kotarizasyonu için kullanılması, tetanoz misali hastalıklara davetiye çıkarır gibi.
Fakat çevre baskısı ve tehditler aileleri yönlendirip, ayrımcılığa maruz kalmaması için geleneklere uygun bir evlat yetiştirme iddiasıyla kendilerine başka bir ihtimal bırakmamakta. Klitoris, prepus, labia minör veya labia majörün kesilmesi, belgeselde yüksek sesle konu hakkındaki sabit fikirlerini ifade edenlere göre, kişiyi daha olgun ve daha akıllı kılmakta: "Oğlan çocukları sünnet oluyorsa, kız çocuklarının da olması şart!”
Bazı anneler kendileri müdahaleye maruz kalıp cinselliklerini doğal biçimde yaşayamadıkları için intikam duygularını, kız çocuklarının aynı muameleye tabi tutulmasını sağlayarak tatmin ediyorlar.
Filmin bir Uzakdoğulu tarafından çekilmesi aslında çok isabetli, çünkü uluslararası kurumlar tarafından pratiğe engel olunmaya çalışılması, beyaz insanla özdeşleşmiş sömürgeciliğin yeni bir şekli olarak damgalanıyor.
Belgeselde küçük yaşta zorla yapılan müdahalelerden sonra bazılarının apar topar evlendirilip çocuk gelinler olarak aile hayatına mecburen atıldıklarını da öğreniyoruz.
Yılda 2 ile 3 milyon civarında kadının sözkonusu uygulamaya maruz kaldığı düşünülürse günde ortalama 6 bin müdahalenin gerçekleştiği belirtiliyor.
Kültürel İşkence Sığınmacıları
Belgeselde geniş yer ayrılan koruma kamplarına sığınan birçok kadınla da tanışmamız ümit verici. Müdahaleye maruz bırakılmak istemeyen, okumaya bilhassa kararlı kız çocukları evden kaçıp çeşitli tehlikelere göğüs gererek ulaştıkları Kenya ve Uganda'daki muhtelif kamplarda bir süreliğine misafir ediliyor. Yılın belirli bir döneminde İngilizce kısaltmasıyla tanınan FGM (Female Genital Mutilation/Kadın Genital Mutilasyonu) yoğunlaştığından, genelde bir ay sonra evlerine dönüyorlar.
Dönemeyenler ise daha uzun süreler boyunca kamplarda kalabiliyor; mevzubahis hayır kurumlarında Hıristiyan dininin etkisinde faaliyet yürütülmesi ise manidar.
Konu hakkında tecrübelerini aktaran uzmanlar geleneğin ortadan kalkmasının uzun süre aldığını, böylesine bir tabuyu yıkmanın kolay olmadığını belirtiyorlar.
Ellerinden geldiğince "kültürel işkence sığınmacıları" adını taktıkları konuklarına destek verip halkın farkındalığını artırmaya çalışıyorlar.
Kanunen yasak olan bir pratiği, aklın almadığı bazı argümanlarla savunmaya çalışan gerici ve itici simalara tahammül edebilecekseniz, Where Am I? Beyond Girl and Woman belgeselini seyretmeniz faydalı olacaktır, ne de olsa tüm dünyada aydınlığa karşı direnen insanların profili aynı! (MT/AS)