Sokaklarda yüzlerini muhtelif ülkelerin bayraklarının rengine boyamış insanlar… Arabaların üzerlerinde bayraklar asılı; bazılarında ikişer ikişer.
Bütün lokallerde dev ekranlar kurulmuş… Üstelik Viyana’nın en turistik caddesi Ringstraße ve Kahramanlar Meydanı trafiğe kapatılarak, parayla girilen taraftar alanına dönüştürülmüş. Eyalet Parlamentosu’nun önündeki dev ekrandan her gün binlerce insan futbol maçı izliyor.
Euro 2008 sosisleri
Günün erken saatlerinden itibaren bayraklara sarılmış insanları sokaklarda görmek mümkün. Viyana Eyalet Meclisi’nin turnuvanın hemen öncesinde alelacele çıkarttığı ve sokaklarda dilenmeyi sınırlandıran yasanın etkisiyle olacak, Romanyalı dilenciler kaybolmuş sokaklardan. Kenar mahallelerde Futbol Şampiyonası’na karşı afişlerin sadece kalıntıları kalmış. Süpermarketlerde çoktandır bayrakların, çıkartma albümlerinin yanı sıra, Euro 2008 sosisleri satılıyor.
Fırınlar futbol topu şeklinde ekmek pişiriyor. Müzeler futbol sergileri düzenliyor, parklarda futbolcu figürleri sergileniyor. Viyana futbola teslim olmuş durumda…
Yenildik ama ezilmedik
Avusturya belki de tarihinde ilk defa ülkedeki yabancılardan memnuniyet duyuyor. Bir de Avusturya tarihinde belki de ilk defa bu kadar çok Avusturya bayrağını bir arada bulmak mümkün.
Turnuvadan elenmiş olmalarına rağmen, Avusturyalılar gururlular. Artık “yenildik ama ezilmedik” diyebilecek kadar varlık gösterebiliyorlar turnuvalarda.
TRT’nin 80’li yıllardaki milli maç öncesi klasiği “1956 Macaristan Zaferi”ne benzer bir şekilde, hala 1978 Dünya Kupası’nda Arjantin’in Cordoba kentinde Almanya’yı yendikleri maçı hatırlatıyor devlet televizyonu durmadan.
Avusturyalılar İkinci Dünya Savaşı’nda yitirdikleri ulusal gururlarını, Avrupa Futbol Şampiyonası’yla tekrar kazanmışa benziyor.
Sokaklarda sadece Avusturya bayrağı yok tabii. Birçok evden konsolosluk binası edasıyla bayraklar sallanıyor.
Tabii ülkenin belli başlı azınlıklarının ağırlığı da hissediliyor bu durumda. Avusturya bayraklarıyla boy ölçüşemese de Türkiye ve Hırvatistan bayraklarının sayısı diğerlerinden daha çok. Tramvaylarda ve metrolarda o gün hangi ülkelerin maçı varsa, o ülkelerin resmi dili başta gelmek üzere, birçok dilde anonslar yapılıyor.
Türkiye’nin oynayacağı günlerde tramvaylarda Viyana kırığı bir Yozgat şivesiyle “Futbolseverlere bilgilendirme: Hanapi ştadyumundaki fenzoneler bugün saat 16:00’dan itibaren açılacaktır” anonsunu duymak mümkün.
Viyana yıllardan beri tartışılan çok kültürlü bir anlayışa, futbol turnuvası süresince kavuşmuşa benziyor.
Ama tabii her ne kadar Polonyalı ya da Almanyalı taraftarlar daha çok patırtı yapsa da, Türkiyelilerin bir de Hırvatistanlıların olay çıkartmamış olmaları televizyonda defalarca ifade ediliyor.
Mobilya mağazaları bile Pazar günleri açık
Her şey bir renk cümbüşünden ibaret değil. Turnuva boyunca süpermarketlerin bir kısmı Pazar günleri de açık.
Çalışanların durumunda bir kötüleşme söz konusu. Bu her ne kadar sadece turnuvaya gelen misafirlere yönelik geçici bir durum olarak düşünülse de, ticaret odasının mobilya mağazalarının da turnuva süresince açık kalmasına yönelik başvurusu düşündürücü.
Bu turnuva sonrasında çalışma koşullarının nasıl bir yönde değişeceğine ilişkin ipuçları veriyor. “Fanzone” denilen dev ekranlı futbol izleme alanlarına parayla giriliyor ve buralara insanların yanlarında içecek sokmaları yasak. İnsanlar alan içinde fahiş fiyata sponsor firmanın içeceğini almak zorundalar.
Bir yandan gazeteler turnuva nedeniyle kafelerin yüzde 7’ye varan oranlarda kâr artışı gerçekleştirdiğini yazarken, diğer yandan Avusturya’nın Euro para birliğine girişinden bu yana süren fiyat artışları turnuvayla birlikte hız kazanacak gibi görünüyor.
Ülkenin neoliberal sosyal demokratlarıyla, neoliberal Hıristiyan demokratlarının el ele çıkartmaya çalıştıkları sigorta reformu nedeniyle doktorların yaptıkları eylemler ve grevler de futbol curcunası içinde duyulmaz, görülmez hale gelmiş durumda.
Turnuvayla birlikte bitmeyecek başka şeyler de var. Viyana’nın her tarafı güvenlik kameralarıyla donatıldı.
Üstelik “tanınmış” holiganların maçlardan önce polis karakollarına gidip geldiklerini bildirmelerini öngören ve suç işlediği kanıtlanana kadar herkesin suçsuz olduğu yolundaki hukuk ilkesini ayaklar altına alan düzenlemeler de kalıcı olacak gibi görünüyor.
El-Kaide’nin dolu futbol stadını havaya uçurmaya hazırlandığı yolundaki söylentiler de, polis saldırganlığına zemin hazırlıyor.
Her futbol turnuvasında görülen şeyleri saymaya gerek yok. Araştırmalara göre kadına yönelik şiddet bu tür turnuvalar sırasında artıyor.
Seks işçilerinin de çalışma koşullarının en kötüleştiği dönemler bu tür büyük turnuva zamanları.
Tribünler cinsiyetçi, homofobik ve milliyetçi sloganlarla doluyor. Ama ağzımızdaki bu milliyetçilik ezberine de dikkat etmek lazım galiba. Söz konusu olan yan yana yaşayan göçmen işçiler olduğunda durum beklenenden başka oluyor çünkü.
Türkiye-Hırvatistan maçı öncesinde birlikte şarkı söyleyen, dans eden Türkiyeli ve Hırvatistanlılar doldurdu Viyana sokaklarını.
Farklı takımları tutsalar da, aynı sınıfın insanları bir futbol maçı nedeniyle fabrikadaki arkadaşlarına ya da kapı komşularına düşman olmuyorlar.
Şu sıralarda duyulmasa da, Avrupa Futbol Şampiyonası’na karşı hiç çatlak ses çıkmamış da değil.
Mayıs ayında Avusturya-İskoçya hazırlık maçında Rapid Wien taraftarları Avrupa Futbol Şampiyonası’nı protesto ettiler.
Üstelik lig maçlarında da polisin şiddet eğilimine karşı tepkilerini dile getirdiler. Hatta devasa “Scheiß EM 2008“ (B.k Avrupa Şampiyonası) yazılı pankartlar açarak, futbol kültürüne sahip çıkmak için direniş çağrısı yaptılar.
Futbolun birkaç sponsor tekelin elinde ticarileştirilmesine karşı çıktılar.
Viyana’da artık günlük hayatı futbol olmadan tasavvur etmek mümkün değil. Toplu taşıma araçlarına varıncaya kadar alkol tüketimi olağanlaşmış durumda. Günün herhangi bir saatinde elinde bira kutusuyla insanlara rastlamak zor değil.
Eğer üzerlerinde bir ülkenin bayrağı sarılıysa, kendi içinde bira içen gariban bir evsize verilen tepkinin onda biri bile metrolarda bira içip avazı çıktığı kadar bağıranlara gösterilmiyor. Turnuva için işe alınmış binlerce güvenlik görevlisi bile müdahale etmiyor bu tür durumlarda. Akşam saat 22:00’den sonra çocuk ağlasa polis çağıran yaşlı Avusturyalılar da sabahlara kadar sokaklarda yapılan şamatayı hoş görüyor gibi görünüyorlar.
Bir bakıma bütün Viyana normal hayata dönmek için turnuvanın bitmesini bekliyor. Fiyat artışları, uzayan çalışma saatleri, artan polis denetimi, muhtemel bir erken seçim ve yeniden kazanılmış bir Avusturya ulusal gururuyla turnuva sonrasını nasıl bir “normal” hayatın beklediğini de şimdiden kestirmek zor görünüyor.(SB/EZÖ)