İsviçre'nin Leman Gölü kıyısındaki şirin Nyon kasabasında yarım asırdır düzenlenmekte olan Visions du Réel bu sene 5-13 Nisan 2019 tarihleri arasında gerçekleşecek.
Etkinliğin afişi 1969 yılındaki görselden ilham alınarak tasarlanmış. Belgesel sinema hususunda 50 yıllık özgürlük ve açıklık şiarının altı çizilirken, festivalin yöneticisi Claude Ruey Visions du Réel'in kimliğini muhafaza etmenin ve güçlendirmenin kendileri için öncelik taşıdığını belirtti.
Festivalde bu sene belgesel ustası Werner Herzog geniş bir retrospektifin dışında vereceği bir masterclass ile de onurlandırılacak. Nyon'da gösterilecekler arasında önümüzdeki İstanbul Film Festivali programında da yer alan, Herzog'un André Singer'le yönettiği Meeting Gorbachev de var.
Visions du Réel'de atölye çalışması yönetecek olanlar ise Massimo D'Anolfi ile Martina Parenti ve ayrıca Tariq Teguia.
Festivalin gayriresmî açılışı her zamanki gibi başlangıç tarihinden bir gün önce yapılacak. Geçtiğimiz günlerde Selanik Belgesel Festivalinden ödülle çıkan Marianna Economou organik tarıma eğilen When Tomatoes Met Wagner ile o gece tekrar seyirciyle buluşacak.
Yunanistan'da yıllardan beri devam etmekte olan köyden kente göç sonucu kırsal kesimlerde artık sadece yaşlılar barınıyor, iktisadi kriz ise vaziyeti daha da vahim boyutlara taşıyor.
Organik domates üreticileri Hristos ile Aleksandros coğrafyada son kalan çiftçilerin yardımıyla imkânsızı başarmaya girişiyor. Gayet tanıdık halk müziği ezgilerinin yerini Wagner alınca neler olacak?
Dünya kaynıyor
Visions du Réel'in resmi açılışı ise din farklılıklarının düşmanlık sebebi olarak öne sürüldüğü günümüz dünyasına saf ve temiz bir cevap.
IŞİD adıyla özdeşleşmiş Brüksel'in Molenbeek mahallesinde iki ayrı dinden çocuğun dostluğu seyircileri mutlaka duygulandırıp düşündürecek.
Yönetmen Reetta Huhtanen Gods of Molenbeek'te nefrete boğulmaya çalışılan insanlığa güçlü bir mesaj iletirken şiddetin ve olağanüstü güvenlik önlemlerinin çocukları ne kadar etkileyebildiğini de gözler önüne seriyor.
Festivalin gündemi yakından takip ettiğine dair kanıt oluşturan bir diğer belgesel Fransa'nın Sarı Yelekli protestocularına eğiliyor. Ödüllü yönetmen François Ruffin gücünü Gilles Perret ile birleştirip ayaklanma çapındaki protestolar sürerken J'veux Du Soleil! adlı filmi kotarmış.
Etkinliğin belgeselle ilgili tanıtım metninde "Bir çığlık, etkileyici ve samimi bir manifesto" denmiş. Sinemacıların direnişçilerle dayanışma halinde olduğu ve tatmin edici çareler üretmekte başarısız olan Fransa'nın lideri Macron'la dalgasını geçtiği kesin!
Kadına saygı
2019 yılı Visions du Réel'in İstanbul Film Festivalinde izleme şansına sahip olacağımız filmleri arasında kadın hakları hususunda son zamanlarda öne çıkan #Female Pleasure da var.
Yönetmen Barbara Miller din baskısı yüzünden cemaatini aniden terk etmeye karar veren Yahudi bir kahramanından "kadın sünneti" tanımı uygun görülerek verdiği zararlar küçümsenmek istenen FGM kurbanlarına, gayet geniş bir spektrumu filmine dahil ediyor.
Kadın sinemacı deyince akla ilk gelen Agnès Varda'nın son eseri de etkinlikte özel bir gösterim kapsamında seyirciyle buluşacak.
2019 yılı yapımı 115 dakikalık Varda par Agnès adlı belgesel fotoğrafçı, enstalasyon sanatçısı ve Yeni Dalga Sinemasının öncülerinden olduğu gibi her türlü kurumsal düşünce yapısına muhalif kahramanına seyirciyi doyuracak. Biyografik özellikler taşıyan film Varda'nın coşkun tabiatından bir kez daha ilham almamızı sağlayacak.
İnsan hakları
Son yıllarda ABD'de başarılı eserler vermiş Roberto Minervini What You Gonna Do When The World's On Fire? ile Afrika kökenli insanlara uygulanan ırkçılığı bir kez daha ortalığa saçıyor. Yönetmen yakın plan çekimlerle karakterlerine iyice nüfuz etmemizi sağlarken siyah beyaz görüntülerin desteğiyle de diline şiirsel bir boyut katıyor.
Polis şiddetini ve adaletin bir türlü yerini bulamamasını bir kez daha gözümüze sokan 123 dakikalık belgesel de İstanbul seyircisiyle yakında buluşacak olanlardan.
Dünya prömiyerini IDFA'da gerçekleştirip Amstardam'da ödüllendirilmiş olan
Kabul, City In The Wind Visions du Réel'de gösterilecek filmlerden bir diğeri. Yönetmenliğini yolu bir zamanlar Anadolu'dan da geçmiş Aboozar Amini'nin üstlendiği belgesel Afganistan'ın içler acısı vaziyetini çocuk kahramanları aracılığıyla aktarıyor.
İran/Almanya ortak yapımı In The Name of Scheherazade Or The First Beergarden In Tehran adlı belgesel ise hikâye anlatıcılığı hakkında bildiğiniz ne varsa unutun! diyecek kadar iddialı.
Yönetmen Narges Kalhor filminde Suriyeli bir gey veya İran'daki baskıdan bezip kaçmış bir kadın gibi karakterlerle iletişim ve çokkültürlülük hakkında yeni perspektifler sunuyor.
Festivalin katalog yazarlarından Giona A.Nazzaro'nun sözleriyle, yaratıcılığın gücüne ve özgürlüğüne dair bir methiye, birçok gerçeklik katmanını bünyesinde barındıran, kurmaca sinemasıyla hokkabazlık yapıp belgesel sinema ve kurallarıyla dalga geçen bir film ile karşı karşıyayız.
Hasankeyf
Yönetmen hanesinde Rûken Tekeş adını gödüğümüz Türkiye/İtalya ortak yapımı Aether de Nyon'la aynı dönemde İstanbul'da izleyebileceklerimiz arasında.
Binyıllara dayanan mazisine rağmen baraj suları altında kalmasına tanıklık ettiğimiz antik yerleşim merkezi Hasankeyf belgeselin konusunu oluşturuyor. Yönetmen mümkün olduğunca geri planda kalarak coğrafyanın kendini dile getirmesine olanak tanıyor. Meditatif yaklaşım su, toprak ve ateş elementlerine odaklanarak duyularımıza sesleniyor.
Türkiye'nin dünya çapında bir kez daha değer bilmezlikle suçlanmasına sebep olan Hasankeyf hadisesi hepimizin utancı.
Geçenlerde, yine Selanik'te seyretmiş olduğum Buddy adlı belgesel, bakıma bir şekilde muhtaç insanlara destek olan köpeklere bir methiye.
Tecrübeli sinemacı Heddy Honigmann özürlü kahramanlarının her anını paylaşan, onlara inanılmaz seviyede pratik yardımda bulunan hayvanlara hepimizi hayran bırakıyor. Sahipleri ile aralarında yıllar boyunca derinleşen ilişkilerin günün birinde mecburi ayrılıklarla bitmesi filmin en hüzünlü anları.
İstanbul'la ortak noktalar
Paris'te liseli öğrencilere uygulanmış bir deney Our Defeats adlı filmin konusunu oluşturuyor. Yönetmen Jean-Gabriel Périot 68 kuşağının değerlerini günümüze yansıtmaya çalışırken "Acaba başarısız mı olduk?" sualini soruyor. Siyasi tartışma zemininin acilen tekrar oluşturulmasına dair bu film de İstanbul Film Festivalinin programında yer alıyor.
Müzisyen, şarkıcı, besteci, yazar ve şair PJ Harvey ve fotoğrafçı Seamus Murphy'nin beraber kotardıkları A Dog Called Money de dünyamızdaki düzene eleştiri oklarını isabetle batırıyor. Kadının sokaklarda neredeyse hiç var olmadığı Afganistan'da Harvey olanları anlamaya çalışırken, yönetmen Murphy birbirinden etkili sekanslar sunuyor.
İstanbul'da heyecanla beklenen film Harvey'nin albüm kaydına hepimizi dahil ederken seyirciyi çeşitli muhakemelere sürüklüyor.
50. Visions du Réel'in kapanış filmi ise yönetmenliğini Annabel Verbeke'nin üstlendiği We Will Remember Them.
Belçika'nın Flandra bölgesinde I. Dünya Savaşı sırasında yerle bir edilen Ypres kasabası tekrar inşa edilmiş ve savaşın korkunçluğu muhtelif törenlerle anılır olmuş.
Oralı olan yönetmen Verbeke anma festivaline gözlemci olarak katılırken böylesine acılı bir hadisenin nasıl turistik bir atraksiyon haline getirilebildiğine meditatif bir tavırla tanıklık ediyor.
Doc Alliance üyesi Visions du Réel'in 50.si hepimize hayırlı olsun!
Festival hakkında teferruatlı malumata buradan https://www.visionsdureel.ch/en/festival/program-2019 ulaşabilirsiniz. (MT/PT)