“Dümende ve başaltlarında insanları vardı ki
bunlar uzun eğri burunlu
ve konuşmayı şehvetle seven insanlardı
sırtı lâcivert hamsilerin ve
mısır ekmeğinin zaferi için
hiç kimseden hiçbir şey beklemeksizin
bir şarkı söyler gibi...”
Nâzım
Eski adı Viçe olan Fındıklı’daydım. İki yıl önce de ilk kez Doğu Karadeniz coğrafyasına Fındıklı’nın daveti ile merhaba demiştim. O zamanlar, yani iki yıl önce gittiğimde koca Rize’nin merkez dahil bir tek ilçesi CHP’liydi, o da Fındıklı’ydı.
Fındıklı dedimse Rize’ye 50 kilometre mesafede ve Rize’nin son ilçesi. Komşusu Artvin. Önceki gidişimde Trabzon, bu kez Rize havaalanından Fındıklı’ya araçla ulaştım. Doldurulmuş upuzun şerit gibi sahil yolunda üç-beş kilometrede bir sahilden yolun üst tarafına geçebilmek için yapılmış üzerinde “şehit asker-polis…” adları yazılı üst geçitler ve bir ilçe bitiyor ve hemen diğeri başlıyor…
2024 Mart Yerel Seçimlerinde Fındıklı’ya komşu iki ilçe Ardeşen ve Pazar ilçeleri de CHP’nin olmuş. Bunda hissedebildiğim kadarıyla 2019-24 yılları arasındaki Fındıklı belediyeciliğinin payı çok büyük.
“Ercüment Çervatoğlu Belediyeciliği”
Fındıklı’da iki dönemdir oyların yüzde 60’ına yakınını alan “Ercüment Çervatoğlu Belediyeciliği” altı çizilecek öneme sahip.
Aslında doğrudan bir isim hatta unvan olarak “Başkan”lık üzerinden yürüyen bir sistemi daha işin başındayken reddeden bir belediyecilik. Nitekim 2019’da seçimi ve mazbatayı aldıklarının dördüncü gününde başkanlık makamının kapısını bizzat seçilmiş başkan söküp atmış. Başkanlık makam odası ise sıradan bir oda zaten. Çok sade, şatafat kenarından köşesinden dahi geçmemiş. Günün her saatinde iş de yürüyor, muhabbet de…
12 Eylül öncesi Doğu Karadeniz’inde bir vaha misali göğeren “Terzi Fikri ve Fatsa Belediyeciliği” modeli vardı. Muktedir sağ siyaset ve hatta “derin devlet” aklı o yapıya tahammül edemedi. En ağırından baskı, zor ve tahakkümle Fatsa modeli bitirildi.
E, bitti deyince bitmiyor demek ki! Zaman zaman içinde, hayat da insana dair olunca hafıza yeniden zuhur ediyor. O sol geleneğin bir şahsiyeti Ercüment Çervatoğlu halkının hafızasından önemli bir geleneği güncelleyip seçim manifestosuna işliyor. Bölgenin en eski kültürü olan meci’yi “toplumsalın yeniden inşası” olarak şekillendirip gündemleştiriyor.
Seçimi kazanınca da o manifesto metni sahaya iniyor ve adeta belediyenin bütün alanlarında işleyen/işletilen bir belgeye dönüşüyor. Adı “meci” olan Karadeniz’in Fındıklısı’nın Porto Allegro’su misali…
Mısır ekmeği ile hamsinin buluşmasının; gelenekten geleceğe sahip çıkılarak taşınması meci dedikleri mevzunun özetinin özeti…
Meci
Sahili deniz, dağı dere olan bir hissiyatın vücut bulmuş hâli. İktidarların, insanı makamların ezici kudretiyle hükmederek yönetme zorbalığına karşı, makama meydan okuyup onun yerine kolektif ve gönüllü katılımı esas alan bir model Meci Belediyeciliği…
Muktedir siyasetlerin yasakçı zorbalıkla teba’da yarattığı toplu uyuşukluk ve bundan kaynaklı çözümsüzlük ve çaresizliğe karşı bir nevi ilaç meci kültürü. Yani “Birlikte olma, Gönüllülük ve Karşılık Beklememe”; işte meci’nin sihirli formülü…
Tek başına yapılması mümkün olmayan evlerin birlikte inşası, köylüsüne ücretsiz dağıtabilmek için çıkılan balık avı yolculukları, fındık toplama zamanı ortaklaşa domuz bekleme nöbetleri, meci’ye giden annelerin bebeklerinin başka annelerce bakılıp emzirilmesi, tohum takasları, birden fazla aileye ait ortak serender (ortak yiyecek depo evi) kullanımı, odun imeceleri, ortak kamyon ile şehre yapılan sosyal yolculuklar; işte bütün bunlar meci’ye dair birkaç örnek…
Türkiye siyaseti “tabandan siyaset yapma” düşüncesini de eylemselliğini de zihinlerden uzaklaştıran bir güç gösterisinde. Meci ise piramide meydan okuyan bir kararlılıkta. Otoriteye karşı durma cesaretinde. Bu açıdan meci’yi daha geniş bir coğrafyada uygulamanın altyapısı Fındıklı’da oluşmuş gibi. Hatta ülkenin diğer coğrafyalarına da uygulanabilirliği üzerinde çalışmak mümkün…
E, madem kapitalizmden yana bir nevi rahatsızlık var orta yerde! “Kapitalizmde çatlaklar yaratmak” fikri neden hayatiyet bulmasın ki!
Alternatif belediyecilik
Yazının başlığında Viçe dedik! Sonra hep resmî adı olan Fındıklı ile sürdürdük. Çok büyük bir yerleşke değil! Ama sahili ile de sınırlı değil! Yaylaları, dereleri çokça olan bir ilçe. İsteyen denizinde, isteyen deresinde yüzme şansına sahip. Hem belediyenin deniz kıyısındaki halk plajında, hem de Pısxala deresinde suyun hakkını teslim ettim.
Madem Fındıklı muhabbetini bunca yaptık. Ayrılırken yolluk niyetine Ercüment’in elime tutuşturduğu kıymetli bir kitaptan da söz edeyim: Metehan Cömert’in “Meci-Toplumsal Bir Hareket ve Anti Kapitalist İhtimaller”ine NotaBene Yayınları’ndan ulaşın. Özellikle alternatif belediyecilik uygulamaları üzerine kafa yoranlara şiddetle tavsiyedir…
Bertolt Brecht diyor ki: “Güzel olan eski şeylerden değil, kötü olan yeni şeylerden yola çıkın”. Belki de meci ile güzel eski günlerden yola çıkılırken, kötü olan şimdiki zaman da bilinerek bu sıradan kötülüğe meydan okumanın mümkünatı gündemleşir.
Yayıncılar Kooperatifi’nin Fındıklı Belediyesi ile birlikte kotardığı festival söyleşisinde hazirunu Lazca, Kürtçe ve Türkçe selamladım. Ayrılırken yineledim sözümü “Kayi dğalepe garan*”…
* Güzel günleriniz olsun.
Eylül 2024 Hazar Gölü kıyısı. (ŞD/TY)