Fotoğraf: Banksy Art
Vicdani ret hakkı, Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde ve Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesinde düzenlenen din ve vicdan özgürlüğünün koruması altındadır. AİHM bu içtihadını ilk olarak 2011 yılında Bayatyan v. Ermenistan davasında ortaya koymuş ve daha sonra Türkiye’den vicdani retçilerin başvurusunda da bu içtihadını yineleyerek Türkiye’yi 4 ayrı davada din ve vicdan özgürlüğünü ihlalden mahkum etti.
Anayasa’da da düzenlenen “din ve vicdan özgürlüğü” hakkını, AİHM’in kararları ışığında yorumladığımızda, zorunlu askerlikle ilgili yasal düzenlemelerin Anayasa’ya da aykırı olduğu açığa kavuşuyor.
Her ne kadar yasalarda hak olarak düzenlenmese de, hukuksal olarak Türkiye’deki idari, adli ve benzeri tüm kamusal makamların yapacakları işlemlerde bu hakkı tanımaları gerektiği açıktır. Türkiye’deki mahkemeler AİHM’in bu yöndeki kararları sonrası verdikleri kararlarda bu hukuksal durumu kabul etmektedirler. Ancak mahkemeler kişilerin vicdani retçi olduğunu kabul etmeme yönünde bir eğilim göstermektedirler.
Bu bilgiler ışığında, yasal düzenleme olmasa dahi, kamu otoritelerinin, Anayasa’nın 90. maddesi gereğince uygun davranmak zorunda oldukları Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde düzenlenen temel insan hakları gereğince, vicdani ret hakkının kullanılması şu anda bir yöntem sorunudur. Bu yöntem sorunu ise yasal düzenleme eksikliğinden kaynaklanmaktadır.
Haksızlığa son vermek bizim elimizde
Yasaların gerektiği düzenlenmemesinden kaynaklı yüzlerce vicdani retçi, bir şekilde askerliğini yapmamış olan yüzbinlerce "asker kaçağı" Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları olmaktan kaynaklı seçilme haklarının otomatikman ellerinden alındığını görüyoruz.
İçine girilen bu seçim takvimi ile bu konun görünür olması bir haksızlığın giderilmesine vesile olabilir.
Her bir vicdani retçi, savaş karşıtı, anti-militarist, feminist, sosyalist, anarşist bireylerin başta olmak üzere, bu konuya duyarlı olduklarını ifade eden parti ve yapıların da duyarlılık göstermesini bekliyoruz.
Bu talebi birlikte görünür kılmak, onlarca yıldır yaşanan bir haksızlığa son vermek bizim elimizdedir.
Birlikte mücadele ile bunu haksızlığa son verebiliriz. Türkiyeli vicdani retçilerin hakları için mecliste çalışma yapan ilk parti DEP'tir.
Bu geleneğin devamcısı olan HDP bugün bu mücadeleye daha etkili şekilde katkı sunabilir.
HDP vekil listelerinde, vekillik bir koşul sayılan “askerlik ile ilişiği” belgesini talep etmeden bir vicdani retçiyi kendi aday listesinde YSK'ya sunabilir.
YSK "adayınız askerlik ilişiği belgesi olmadığından adaylık için uygun değildir" demesi durumunda öncelikle biz vicdani retçiler olmak üzere, vicdani retçilerin, bir şekilde askerlik yapmamış yüzbinlerce, milyonlarca insanın ellerinden alınan bu hakları için hukuksal ve de politik etkili bir kampanya başlatabiliriz.
Uzun yıllardır bu mücadele içinde olan bir birey olarak bu sürece dair ilk adımı atmış oluyorum, devamında birlikte her şeyi birlikte konuşup, alacağımız kararlar çerçevesinde yol alabiliriz.
Partim HDP'den aday gösterilerek bu sürece dair çalışma kararlığımı bütün kamuoyu ile paylaşıyorum.
(EJA/EMK)