Anayasa paketi oylamaları ve özellikle parti kapatmaya ilişkin maddenin geçmemesi karşısında kimi arkadaşların, özellikle BDP karşı başlattığı kampanya garip boyutlar aldı.
Bu durumun Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) Türkiye'yi en aza ve kendisine razı etme manipülasyonunun soldaki başarısı olduğu çok açık.
Sol bir seçenek için üçüncü bir güç olma gereğini kabullenir gibi yaparken kritik zamanlarda AKP'nin dayatmalarına boyun eğenlerin tavrının, önceki 10 yılda Cumhuriyet Halk Partisi'nin(CHP) dayatmalarına rıza üretme gerekçelendirmeleri yapan solcuların tavrı ile örtüşmektedir.
Kendilerine yükledikleri misyonu esas alacak olursak, dönüp AKP'ye, 'bu durumun biricik sorumlusu sizsiniz' demesi gerekenler, dönüp Barış ve Demokrasi Partisi'ne (BDP) 'tamam ama yinede AKP'ye destek olmazsanız Ergenekon'a yedeklenmiş olursunuz' demeye getirmeleri sözün bittiği yerdir.
Engellilere yetmeyen, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu'na (KESK) yetmeyen, Türk Tabipleri Birliği'ne (TTB) yetmeyen, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'na (DİSK) yetmeyen, 78'lilere yetmeyen, Alevilerin yanına bile yaklaşmayan, anayasa oluşturmada asgari demokratik standardı ısrarla reddeden bir değişime ilişkin soldan rıza üretmeyi kendine misyon edinen solcularımız var artık. Geldikleri noktayı birkez daha düşünmek yerine, bu ölçekten kalkıp BDP grubuna hiza göstermeye kalkmaları ise işin üzerine tüy dikmek değilse nedir?
Pervazsızca "BDP'nin statükocularla aynı safa girmesi" gibi cümleler kuranlar, gerçekte temel demokrasi meselelerinde AKP'nin statükoyu yeniden yapılandırdığı gerçeğini unutmamızı mı sağlamaya çalışıyorlar?
AKP'nin kendi başına buyruk ve sadece kendi gereksinimleri kadarlık değişimlere bizi mahkûm etmesinin faturasını BDP grubuna çıkarmaya çalışmak gerçek anlamda insafsız bir tavır...
Bunun tam da kritik zamanlarda sola olan gereksinimi arttırmak yerine daha da imkansızlaştıracağı ve bizi egemenler arası kavganın sol söz kurucuları konumuna düşüreceği açık değil mi?
Egemenlerden birine yedeklenmek
Desteklememiz için, kendi özel mutfaklarında ve sadece kendi hakimiyet ihtiyaçlarına yönelik değil, mutabakat arayışlarıyla ve uluslararası hukuk standardına uygun bir değişimle çıkmalarını beklemeye hakkımız olsa gerek. Asgari insafla kabullenmek zorundayız ki, BDP grubunun bu yönlü tüm çabaları AKP tarafından dikkate alınmamıştır.
Kaldı ki önceki değişimlerin de gösterdiği gibi, yama yaparak bu anayasa değiştirilmiş olmuyor.12 Eylül'ün ruhu ufkumuzu karartmaya devam ediyor. En azından bu iğreti paketle demokratlığımızı ölçmeye kalkacak olanların, karşımıza seçim barajı ve siyasal partiler yasasının demokratikleştirilmesi taahhüdüyle çıkmaları gerekmez mi? Tüsiad'ın, Türk-İş'in, Haşim Kılıç'ın ve Sami Selçuk'un bile yetersiz bulduğu bir değişimi, ensesinde sürekli boza pişirilen ve anlamlı her demokratik adıma destek olmaya dünden hazır mağdurlara, demokratlık çıtası haline getirmekten daha izansız bir tutum olabilir mi?
Durum buyken AKP paketi için rıza üretmeye çalışanlar garip bir misyon yüklenmiş durumdalar. Bu rıza üretme koalisyonunda muhafazakar-liberal aydınları anlarız, bölge çıkarları bağlamında ABD'yi, Türkiye'de tek muhatap olarak AKP'yi gören AB temsilcilerini, yatırımlarının güvenliği ekseninde tutum alan çokuluslu sermaye sözcülerini, bundan ilerisine takatimiz yok diyen demoralizasyonu anlarız, ama aynı rızayı sosyalist olmak iddiasından üretenleri nasıl anlayacağız?
Ufuk Uras asıl nerede yanlış yaptı?
Oylamalar ve özellikle parti kapatma maddesi sonrasında kimi yazarların eleştirileri karşısında Ufuk Uras, "Hem vesayete, statükoya ve Ergenekon'a tavır aldıklarını ileri sürdüler, hem de bunların mağdurlarına sırtlarını dönerek Anayasa değişikliği yapmaya giriştiler. Herkesi 'ya bizim önerilerimizi kabul edersiniz ya da bildiğimizi yaparız' tavrına mahkum etmek istiyorlar" şeklinde kendini savundu. Ancak bu tavrının arkasında duramadı.
Nitekim Anayasa Mahkemesi'nin yapısını değiştiren düzenlemede BDP'li arkadaşlarından farklılaşıp, Ertuğrul Günay ve diğer AKP'lilerin alkışlarında yansıyacak bir belirginlikle 'evet' oyu verdi.
12 Eylülcülere yargı yolunu açan düzenlemede yapması gereken şeyi, vesayetin odağını değiştirmek amaçlı ve AKP'den fire beklentilerin ortaya çıktığı maddede yapması, sosyalist milletvekilliği misyonu açısından izahı zor bir durumdur. U. Uras'ın demokratikleşme değil, AKP'yi olası bir açmaza karşı koruma işlevi gören bu tavrı, kendini egemen güçlerden birinden yana bağlamış olmak gibi talihsiz bir anlam taşımaktadır.
Bu bir yana U. Uras, "mevcut Anayasa paketi konusundaki her zaaf ve başarısızlık, aynı zamanda Ergenekon'un başarısıdır" şeklindeki önceki sözünden dolayı eleştirilmeliydi; çünkü bu abartılı retorik, hem mevcut paketi gerçek bir demokrasi paketi olarak algılatmaya neden olmakta hem de böylece kendini egemen güçlerden birinden yana bağlamış olmaktaydı. Oysa AKP'nin, Kürtleri, sendikaları, 12 Eylül mağdurlarını, daha iyi bir dünya isteyenleri köşeye sıkıştırıp demokrasi taleplerini gelmez baharlara ertelettiği yer tam da burasıydı.
Değişim basıncının gazını almak
Liberal rüzgarların etkisine karşın anımsatılmalı ki, parti kapatılmasına ilişkin geçmeyen madde, gerçekte parti kapatılmasını engellemiyor; sadece Meclis Komisyonu'nun üçte iki çoğunluğunun insafına bırakıyor. AKP'nin 'şark kurnazlığı' yollamasını anımsarsak, yasal mevzuatı değiştirmek yerine, çoğunluk partilerini ve egemen ideolojinin güvencesinde olan partileri koruyan tipik bir 'şark kurnazlığı' örneği ile karşı karşıyayız. Dahası AKP'nin BDP ve emek güçleri karşısında bilinen sicili bir yana, BDP milletvekili Bengi Yıldız'ın da işaret ettiği gibi "Yüzde 10 barajı zaten parti kapatılmasına benzer bir sonucu doğuruyor."
Mevcut düzenlemenin iş yaşamından, 12 Eylülcülerin yargılanmasına kadar gerçekte kullanılabilir yeni ve anlamlı bir değişim üretmediğini görmek için, bırakalım sosyalist aklı, tutarlı burjuva demokratik bakış bile yeter.
Yaygın demagojinin aksine yinelenmeli ki Türkiye'nin demokrasi güçleri , paketi desteklemek için 'ya hep ya hiç' gibi bir uzlaşmazlık değil, aksine çok mütevazı burjuva demokrat standartlar istediler. 30 yıl sonra bizi bunun çok gerisinde bir şeye razı etmek isteyenler, Anayasayı değiştirmekten yana oluşmuş olan iç ve dış basıncın gazını bu yolla almak isteyenlere razı olmamızı dayatmaktadırlar. Bu rızayı sosyalist olmak iddiasıyla üretmeye çalışanlar ise ayrı bir problem.
Vesayetin siviline fit olmak
Sekiz yıllık pratiğin son halkası olarak söz konusu paket, AKP eliyle demokratikleşmenin mümkün olmadığını, onun tüm demokratikleşme adımlarının ya ulusalcı/milliyetçi sıkıştırmalar karşısında hareket ve hakimiyet alanını genişletmek için ya da ABD ve AB'nin basıncıyla zoraki ve içeriksiz açılımlar olarak şekillendiği gerçeğine işaret ediyor. Kabullendiği ve ilan ettiği açılımları bile, mağduru muhatap almayarak ve sulandırarak nasıl kuşa çevirdiğine dair bir şey söylemek gerekmiyor. Emeğe dair yasal düzenlemelerin ise 12 Eylül döneminin bile gerisine gittiğini öğrenmek için herhangi bir sendikacıyla konuşmak, eğitim ve sağlık sistemindeki kısmi kazanımların bile nasıl gözü kara bir şekilde ortadan kaldırıldığını öğrenmek için TTB veya Eğitim-Sen'in çığlıklarına birazcık olsun değer vermek yeter. Söz konusu anayasa paketi de bu çizginin bir uzantısı.
Liberal "masalların kurbanı" olmuş görünen arkadaşlarımız, hiç olmazsa vesayetin kalkacağı iddiasıyla bizi AKP paketine razı etmeye çalışıyorlar. Demokrasi Güçleri Yasama'nın Yürütme'nin sultası altına alındığı, Yürütme'nin de mevcut Seçim ve Siyasal Partiler Yasası çerçevesinde bütünüyle anti demokratik, dahası liderin iki dudağı arasında belirlendiği bu anti demokratik durumu değiştirme uğraşı verirken, AKP paketi, tam tersine Yargı'yı da Yürütme'nin denetimine almaya yöneliyor. Bu kapsamda vesayet rejiminden kurtulacağımız bir demokratikleşme, Yasama Yürütme ve Yargı'nın birbirinden bağımsızlaşması ve birbirini denetleyebilir hale getirilmesi oranında mümkünken, Anayasa Mahkemesi ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) yapısına yönelik düzenlemeyle tam tersini yaparak sadece vesayetin odağını değiştirmektedir. Bu durumun, gerçekleştirilmesi istenen (cumhur)başkanlık rejimine hazırlık bağlamında düşünüldüğü de açık.
Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek
Demokrasi güçleri 28 yıldır vesayetin yürütücüsü güçlü cumhurbaşkanlığı rejiminden kurtulma sorunuyla uğraşırken, AKP paketi, askerin vesayetini zayıflatma karşılığında daha da güçlendirilmiş bir cumhurbaşkanlığına bizi razı etmeye çalışıyor. Bu değişim gerçekleşirse vesayetin sivili zaferini ilan etmiş olacaktır. Sivilin kendi başına demokrasi olmadığı gerçeğini ise herhalde sosyalistlere anlatılması gerekmiyor.
Bu gerçeklikte söz konusu değişimlerin 'bir öncekinden daha iyi' bir durum oluşturacağı üzerinden rıza üretmeye çalışanların yaptığı şey, ölümü gösterip bizi sıtmaya razı etmekten başka bir şey değil. Kaldı ki 30 yıl sonra bu ülkenin daha iyisine, hiç olmazsa burjuva demokratik bir hukuk çerçevesine layık olduğu açık. Oysa halen yapılan şey, bu yönde oluşmuş iç ve dış basıncı, sadece AKP'nin ihtiyaçlarınca belirlenen mevcut paketle istismar etmektir. Memleketin gerçek bir demokratikleşme ihtiyacı varken, sadece Hükümetin elini güçlendirecek, bütün iplerin Yürütme'nin elinde toplanacağı bir düzenlemeye yedeklenmenin, halkı sol değerler çıtasına ikna etmeyi iyice olanaksızlaştıracağı açık.
Esasen günümüz koşullarında demokrasiden yana anlamlı bir katkı da, ehven-i şer'e razı olmak değil, öncelikle emekçilerin ve ezilenlerin hak ve özgürlükleri ekseninde tarafları daha anlamlı değişimlere mecbur bırakmak ve bu temelde toplumsal tahkimat gerçekleştirmekten geçmektedir.
Buna karşılık ölümü göstererek bizi sıtmaya razı edenlerin verdiği kadarına sol söylemle rıza üretmek, vesayet rejiminin mevcut yeniden yapılanmasına yedeklenmek ve halk nezdinde sola olan gereksinimi imkansızlaştırmaktır.
Halen niye etkin bir sol seçenek yaratamadığımız sorusunun bir temel yanıtı da, bu bağlamda egemenlerden bağımsızlaşmakta ve onlardan farklılaşmaktaki ataletimizde aranmalıdır; ki böylesi bir sinikliğe, böylesi bir akıl tutulmasına, böylesi bir ehven-i şerciliğe bizi razı etmeye çalışanlar büyük bir vebal altına girmiş oluyorlar. (EA-ZA/TK)