Aşağıda okuyacağınız yazıyı Mayıs 2023 seçimleri öncesinde yazmıştım. Taze vekillerin hızla işin havasına girmeleri tanıklığı(m) üzerine yazıyı yeniden düzenleyerek bir daha paylaşmış oluyorum.
Sanırsınız ki milletvekilliği bir meslek!
Değil kardeşim değil. Bunu anlayın artık!
Herkesin yaşamında ayrı bir işi var. Sürekli seçilince seçmen marifetiyle yaratılmış yeni iş sahibi olunuyor o kadar.
Vekil dediğimiz aslında bir süre için kendisini seçen halk adına, temsili haklarını kullanıyor hepsi bu.
Ol sebeple “demokrasi de demokrasi” diyorsak öncelikle bunu içselleştirmek gerek.
Partiler muhtemel vekil aday listelerini ilan edip yüksek seçim kuruluna verdikten sonra bir ya da iki dönem vekillik yapıp listelerde yer alamayanlar; ya kendileri ya da sevenlerince ‘neden yok’ telaşına düştüler. Telaşa düşmekle yetinmeyip ortalığı velveleye vermeye de kalktılar.
Yoğum diye küsenlere, birdenbire sahadan çekilenlere ise zaten söz gerekmez!
Vekil olan en fazla iki seçim dönemi vekillik yapmalı. İnanın ki fazlası alışkanlık, bağımlılık yaratıyor. Güce tapıyor yabancılaşıyorlar.
Halk ve Hak temsiliyeti filan hepsi boşa çıkıyor. Kendilerini adeta halkın üzerinde vazgeçilmez kudretli birer “saygın kişilik” gibi görüyorlar. Ve buna inanıyorlar da tuhaf olan bu!
O, V. İ.P. ayrıcalığın cazibesi çıldırtıcı bir arzu gibi zuhur ediyor bedenlerinde.
Ve işin bir başka yanı seçildikleri coğrafyadan da kopuyorlar. Bu kopuş zaten ithal ikameci politikalar gibi dışarıdan, mesela yurtdışı ya da başka şehirlerden taşınıp aday gösterildiği seçim bölgesinden seçilerek Ankara’ya gidenler için tabii ki geçerli değil. Onlar zaten süreleri bitince geldikleri yere (Almanya’dan gelen Almanya’sına, bir başka şehirden gelen de şehrine) tekrar geri gidiyorlar.
Ama asıl kopuş bölgeden seçilenlerde. Ankara yeni şehirleri oluyor. Ne de olsa eski vekiller! İş takibi filan daha kolay oluyor anlaşılan!
Defalarca bunun örneklerini farklı parti vekillerinde (emeklilerinde bile) gördüm.
O sebeple iki dönemden fazla vekilliğe karşı olmak, vekil oldukları için de sürekli denetlemek her asilin vazgeçilmezi olmalı ve bütün partiler için de kural haline getirilmeli…
Ha unutmadan; kimi mesleklerin kısmi bağımsızlığı, serbestiyeti ve bu tuhaf ülke gibi demokrasi kültüründen yeterince nasiplenmemiş olması nedeniyle “vekillik temsiliyet hakkını” kendi titr’lerine odaklayanlar da var. Hani çokça haktan, hukuktan söz ederek eleştirel iki laf edilince “mesleki onur”larının zedelendiğini düşünenler.
Onur, çarşı pazar metaı değildir. Alınıp satılmaz! Herhangi bir meslekle de hiç sınırlanmaz. Hele siyaset için vazgeçilmezliklerini hak gibi gündemleştirmek onur mevzuu ile hiç buluşmaz.
Bir söz der ki; “Çiçeklerin, çöplerden daha güzel olduğuna sinekleri ikna edemezsiniz”. Hele ki çöplüğe alışanlara… (ŞD/AS)