Fotoğraf: Canva
Bir sindirim sistemi hastalıkları uzmanı olarak her gün, hazımsızlık yakınması olan ve bu nedenle büyük huzursuzluk yaşayan onlarca insanla karşılaşıyorum. Bu kişilerin çoğunda uygunsuz bir beslenme sistemi mevcut ve yakınmalarından büyük ölçüde sorumlu gıdalar ve hayvansal ürünler.
Yakın zamanda kliniğimizde tamamladığımız bir çalışmada, fonksiyonel hazımsızlık yakınması olan hastaları iki gruba ayırarak bir gruba hayvan sütü ve ürünlerini kestik (tereyağı, hayvan sütü peyniri ve yoğurdu vs) fakat bitkisel süt ve ürünlerini (bitki sütü peyniri, yoğurdu gibi) serbest bıraktık. Diğer grubun beslenme sisteminde ise değişiklik yapmadık. Dört hafta izlem sonrasında, hayvan sütü ve ürünlerinin kesildiği grupta, ağrı, yanma, ekşime, şişkinlik, bulantı gibi yakınmaların istatistiki anlamlı olarak azaldığını saptadık. Bu rejim kesildiğinde ise yakınmalar geriye döndü.
Beslenmeye bağlı hastalıklar
Günümüzde insanların 1/3’ü uygunsuz beslenmeye bağlı hastalıklarla mücadele ediyor: Şişmanlık ve kilo fazlalığı, salgın halinde. İnsanların yüzde 20-30’u bu durumda. Toplumda şeker hastalığı oranı yüzde 20’ye dayanmış durumda. Kalp damar hastalığı, astronomik şekilde artıyor. Şişmanlığa bağlı kanserler de artışta. Ben gastroenteroloji uzmanlığına başladığımda, karaciğer hastalıklarının ilk sıradaki nedeni bulaşıcı sarılıklar (hepatit B ve sonra C) veya alkoldü. Şu anda ise açık ara ile şişmanlık. Aynı şekilde pankreas hastalıklarının çoğunda da şişmanlık ve buna bağlı metabolizma bozukluğu dışında neden bulamıyoruz.
İnsanların çoğu beslenirken yeterli vitamin ve element alamadıkları yönünde yanlış bilgilendiriliyor. Bunu da büyük ölçüde “Sağlıklı yaşam ürünleri” denilen içlerinde ne olduğu bile tam olarak bilinmeyen kapsüller, tabletler, tozları üreten firmalar körüklüyor. Bu olay inanılmaz bir ticaret haline gelmiş durumda ve milyarlarca dolarlık bir sektör.
Gıda takviyesi!
Güvenlikle söyleyebilirim ki, bu gıda takviyesi denilen ürünlerin (hastalıklarda kullanılan enteral beslenme ürünlerinden söz etmiyorum) yüzde 99.9’u gereksiz yere alınıyor. Sağlığa hiçbir yararları yok ama ciddi zararları olabiliyor. Özellikle çeşitli bitki karışımlarından oluşan sıvıları veya ekstrelerini alanlarda ciddi karaciğer ve böbrek yetersizliği ortaya çıkabiliyor. Ayda en az bir kişiyi bu nedenle gelişmiş karaciğer yetersizliği nedeniyle hastaneye yatırıyoruz. Kasları gelişsin diye protein tozları alanlarda ayrı bir konu. Bu nedenle karaciğer testleri bozulmuş olanların haddi hesabı yok.
Pek çok kişinin anlayamadığı en önemli konu, insan organizmasının sağlığını kendi imkanları ile sürdürebilme konusunda ne kadar yüksek potansiyele sahip olduğu. Hatta bu pek çok canlı için böyle. Bazı göçmen kuş türleri 7500 kilometre kesintisiz uçarak Pasifik Okyanusu'nu geçiyorlar. Bunu gıda takviyesi ürünü alarak yapmıyorlar.
Mikrobiata
Bağırsaklarımızda 100 trilyon bakteri var ve ağırlığı 2.5-3 kg. Oysa insanın en ağır organı karaciğer ortalama 1 kg. Yani, organ olarak kabul edilirse, insanın en büyük organı, kalın bağırsak mikroorganizmaları ya da kısa adı ile Mikrobiata. İçinde bakteriler, mantarlar, virüsler var. Bu akıllı mikroorganizmalar doğumla birlikte bebek kalın bağırsaklarını kolonize ediyorlar ve hayat boyunca orada kalıyorlar. Onlarsız yaşam mümkün değil.
Çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişmesine insan somatik hücreleri ve santral sinir sistemi ile iletişim halinde önemli katkı sağlıyorlar. Buna cross-talk ya da karşılıklı konuşma/iletişim deniliyor. Bağırsak bakterilerinin en önemli fonksiyonlarından birisi, asetat, bütirat ve propionat gibi kısa zincirli yağ asitlerini üretmektir. Bu kısa zincirli yağ asitleri alınan gıdalarda bulunmaz ve lokal olarak bağırsak duvarının bütünlüğünün sağlanması yanında sistemik olarak damar ve sinir sistemi sağlığı açısından da önemli rolleri vardır. Açlık halinde enerji kaynağı olarak da kullanılırlar.
Bağırsak sağlığı
Mikrobiota’nın sağlıklı olabilmesi için çeşitliliğinin fazla olması gerekir. Çeşitli araştırmalar bağırsak bakteri çeşitliğinin yanlızca bitkisel ürünlerle beslenenlerde en fazla, hem bitkisel hem hayvansal ürünlerle beslenenlerde daha az, yanlızca hayvansal ürünlerlerle beslenenlerde ise en az olarak bulunmuştur. Bağırsak bakterileri insan organziması için B vitamini başta olmak üzere çeşitli vitaminleri de üretirler. Bağırsak bütünlüğünün korunması, ilthabi bağırsak hastalıklarının engellenmesi açısından da çok önemlidir. İltihabi bağırsak hastalığı son on yıllarda proses edilmiş hayvan ürünlerinin tüketimin artması ile birlikte, endüstrileşmiş ve endüstrileşmekte olan ülkelerin şehir kesiminde astronomik bir artış gösterdi.
Damar sağlığı için
Bağırsak bakterileri bitkisel gıdalardan polifenoller denilen bir grup kimyasal bileşiği üretirler. Polifenoller, damar sağlığı açısından çok yararlıdırlar. Damar duvarı bütünlüğünün korunmasını sağlar, damar duvarı hasarı ve pıhtılaşmayı önlerler. Bunun tam tersine, hayvani gıdalardan ise trimetilamin-n-oksid denilen bir madde üretir. Bu madde ise damar duvarında hasara, geçirgenliğin ve pıhtı oluşumunun artmasına yol açıyor. Yine bitkilere rengini veren flavonoid grubuna bağlı antosiyaninler, bağırsaklarda antioksidan özellikleri olan gallik aside dönüşürler ve bunlar bağırsaklara yararlı olan bakterilerin artmasını zararlı olanların ise azalmasını sağlarlar.
Probiyotik kullanımı
Aslında bağırsak mikrobiyatasında zararlı mikroorganizma yoktur, oranı arttığında ve azaldığında organizmanın zarar gördükleri vardır. Şu anda piyasada inanılmaz bir probiyotik kullanımı da söz konusu. Sağlıklı beslenen bir insanın probiyotik kullanmaya kesinlikle ihtiyacı yoktur. Dahası alınan probiyotiklerinde, bağırsak mikroorganizma kompozisyonunu kalıcı olarak düzeltmeleri mümkün değil. İnsan somatik hücrelerinde toplam genetik çeşitlilik birkaç yüz iken kalın bağırsak bakterilerinde bu 300 bine ulaşıyor. Aslında insan organizmasının ana parçası nedir denilirse mikrobiota denilebilir ve mikrobiota çeşitliliği sağlıklı bir yaşama açılan kapıdır. Bu çeşitliliği bitkisel gıdalar olumlu, hayvansal gıdalar ise olumsuz etkiliyor.
Peki ketojenik diyet?
Çeşitliliği yüksek bağırsak bakterileri tarafından üretilen kısa zincirli yağ asidleri, demans ya da bunamanın önlenmesinde de önemli bir role sahiptirler.
Son yıllarda zayıflamak için önerilen hayvansal protein ağırlıklı “ketojenik diyet” popüler oldu. Bu diyeti kesinlikle önermem. Çünkü yüksek miktardaki hayvansal protein organizmada hem kanserojen olan hem de damar duvarını bozan trimetilamin-n-oksid (TMAO) düzeyini çok yükseltiyor.
Tüm bunların özeti, sağlıklı yaşama açılan kapı, bitkisel bazlı beslenmeden geçmektedir.
(HŞ/NÖ)