Piyasadan programa güvenoyu verildiğinden ise kimse bir türlü emin olamıyor. Örnek: İç borç takası sonrası dolardaki tırmanış.
Devlet Bakanı Kemal Derviş'in, bankalarla yapılan 9.3 trilyonluk iç borç takasının herkesi mutlu ettiğini, piyasaya istikrar getirdiğini söylemesinin üstünden bir gün geçmeden , bankaların telepleriyle dolar tırmanmaya başladı . Takas haftasının içinde bir ara 1 milyon 300 bin liralık psikolojik sınır da aşıldı ama müdahaleyle geri döndü.
Sonuçta Merkez Bankası açtığı ihaleyle bir haftada 1 milyar dolara yakın döviz satmak zorunda kaldı. Yani, tam da Derviş'in, " Bankalara çok teşekkür ediyorum. Gerçekten kendi çıkarlarından çok vatan sevgisiyle hareket etmişlerdir " sözlerinin üzerinden bir gün geçmeden , dövizde dalgalı kura geçişin ilk günlerini aratmayacak oynamalar oldu. Programa destek veren bazı ekonomistler bu oynamayı tamamen FP ile ilgili dalgalanmaya bağlasa da, oynamada şu etkenler de rol oynadı :
- Takas ile birlikte 3 milyar dolar kadar bir fazlaya ulaşan, TL'den dolara geçip ekonomiyi dolarize eden bankaların spekülasyon çabası,
- Vadesi gelen sendikasyonlar için dolar talebi ,
- Takasa girmeyen bankaların açık pozisyon kapatma çabaları,
- Altı aylık bilançoları düzeltme telaşı .
Borç takası dövizde tırmanma getirdi
Sonuç olarak, borç takası, Hazine'ye zaman kazandırmış görünse de beraberinde dövizde tırmanışı da beraberinde getirdi. Bu takası yenilerinin izleyip izlemeyeceğini önümüzdeki aylar gösterecek. Çünkü Temmuz'dan Aralık'a Hazine'nin iç borç itfaları ve dış borç servislerinden oluşan toplam kamu borç servisi , yaklaşık 41 katrilyon TL. Buna karşılık IMF'nin desteği ve bütçedeki tasarrufların verdiği imkân18.2 katrilyon TL .
O zaman aradaki fark olan 22.8 katrilyon TL ne olacak?
Bunun için yeniden borçlanmak gerekecek. Özellikle ağustos ve eylül ve kasım aylarında, eldeki para, borç servisinin çok gerisinde kalacak. Başka bir ifadeyle, ayak yorgana göre çok dışarıda kalacak ve ekonomi yeniden soğuk alma telaşına düşecek.
Anlaşılan, ekonomiyi yönetenlerin zamanının ve enerjisinin büyük kısmını borcu borçla kapatma telaşı ve stresi alacak.
Durum böyle olunca, yeniden büyüme, reel sektörü ayağa kaldıracak düzenlemeler, istihdam, gelir politikaları hep gündemin arkasına düşecek. Bu borç mirası ve IMF direktifleri tartışmasız , kayıtsız, şartsız kabul edildiği için, gündemde borcun dışında bir maddenin yer alması da olanaksız görünüyor.
Alacaklılar rahat, uykusu kaçan ise biz , sadece biziz....