"İyi bir protesto gösterisi, iyi bir tiyatro oyunudur," diyor New York Üniversitesi'nde sosyoloji profesörü olan Jeff Goodwin.
Goodwin "dramaturji"lerini anlamak için yıllardır New York'ta düzenlenen gösterileri videoya çekiyor.
Verdiği bir örnek var; Ağustos 1997'de Haitili göçmen Abner Louima'nın polis tarafından dövülmesini protesto gösterilerinde pek çok kişi -Louima'nın dövülmesinde ve tecavüzünde kullanılan alet olan- lavabo pompasını ellerinde sallayarak sıradan bir aleti unutulmaz bir ırkçı şiddet sembolüne dönüştürüyorlar...
Karnavalda eşyaların ters yüz edilmesi, başka amaçlarla kullanılması tipiktir, tabakların şapka olarak kullanılması, giysilerin tersten giyilmesi, pantolonun ya da külodun başa geçirilmesi, ev aletlerinin silah olarak kullanılması gibi...
Yüce olanın yer yüzüne indirilmesiyle, aşkın olanın içkinleştirilmesiyle, uhrevi olanın dünyevileştirilmesiyle, genel olarak kabul edilen durumların ihlaliyle ve sınır aşmanın gündelikleştirilmesiyle oyuncu-izleyici ayrımının ortadan kalktığı altüst oluşların belirlediği bir çokluklar dünyası ortaya çıkıyor. Mesafeler yok oluyor, katmanlar piramit yapılarını koruyamıyorlar. Uygunsuz birleşmeler en uygunudur artık!
Karnaval, kralı "sıradan" yapar
Karnaval meydanında sıradan bir insan "kral" ilan ediliyor, sahte geçici krallar tahta oturtuluyor, sonra onlar da alaşağı ediliyor.
Mesela 2000 yılının başında sadece Yes Man olarak bilinen bir grup gizemli eylemci, bir sahte Dünya Ticaret Örgütü (WTO) web sitesi kuruyorlar. Daha sonra bir grup uluslararası ticaret avukatı bu siteyi gerçek zannedip, bir sanayi konferansında konuşmak üzere bir WTO yöneticisini davet ediyor(!)
Ekim 2000'de kendine WTO'dan biri süsü veren bir Yes Man konferansa katılıyor. Konuşmasında 'ticaretin önündeki bir engel olarak İtalyan siestası'nın üzerinde duruyor! Sahtekarlığa son bir cila çekmek için, eylemciler konferansı işgal ediyorlar ve adamımıza bir pasta fırlatma gösterisi sahneye koyuyorlar...
İşgal eylemlerinin uzun bir tarihi var. Günümüzde gitgide yaygınlaşan squatlar bunun son hallerinden biri. Squatlamak boş bulunan özel veya kamusal bir mekana yerleşmek ve orada bir yaşama alanı kurmak anlamında kullanılıyor.
Pek çok squat barındıran Avrupa ülkelerinden biri de Polonya. Geçtiğimiz günlerde sekizinci yılını kutlayan Rozbrat squatı bunların en ünlüleri. Squatlar, başlı başına şenlikli yerler. İçdüzenlerinden, işleyişlerinden, karakterlerinden, tasarımlarına, fiili görünümlerine dek... Fakat her zaman çatışmaların da yaşandığı yerler.
Karakolda şenlik var
Polonya'daki Bialystok squatına Polonya polisi geçtiğimiz aylarda çalıntı mallar arama bahanesiyle çelik yelekler ve otomatik silahlarla baskın düzenliyor. İçerde uyuyan iki kişi kendilerini barikatlarla savununca polis kapıları baltalarla kırıyor. İçerdekiler tutuklanıyor ve polis bütün değerli eşyalara el koyuyor. Fakat uzun süren aramalara rağmen ne çalıntı bir mal ne de uyuşturucu bulunuyor. Polis binaya ciddi zarar veriyor, tavanlara, zemine, kapılara, mobilyalara, her yere...
Ertesi gün squatçılar binanın içinde bir basın toplantısı düzenleyerek basına binanın durumunu gösteriyorlar.
Esas şenlik birkaç gün sonra başlıyor. Squatçılar, çalınan eşyalarını almak üzere karakola gidiyorlar. Polislerle bir süre tartıştıktan sonra, gitgide kalabalıklaşan squatçılar içeride bir 'spontane işgal' başlatıyorlar. Ayrılırken de karakol duvarlarını sloganlarla boyuyorlar!
Yani karakolu squatlaştırıyorlar!
Squatçılar 'resmi başvuruları'ndan dönüşte, bölgedeki insanlar için tiyatro etkinlikleri de içeren yaklaşık 130 kişinin katıldığı bir sokak festivali düzenliyor. Binanın açık arttırmayla satılması aleyhine propaganda yapıyorlar. Potansiyel alıcıları binayı almaktan vazgeçirmek için duvarlara bir sticker ve posterler yapıştırıyorlar. (Sonunda da belki de bu sayede binayı alan çıkmıyor)
Sokak festivalinde Filistin'den fotoğraflardan oluşan bir fotoğraf sergisi ve bölgedeki çocuklar için oyunlar da var... (Squatçılık oyununun tadını alan çocuklar muhtemelen festivalden sonra kendi evlerini squatlamaya girişiyorlar!)
"Karnaval edimlerinin ana arenası meydan ve meydana bağlanan sokaklardır. Kuşkusuz karnaval, evi de istila etmiştir; temelde yalnızca zaman açısından sınırlıdır, mekanla değil; karnaval ne sahne tanır ne de sahne ışıklarını."(ii)
Direniş Ritmleri (Rhtymes of Resistance), genel olarak anti-kapitalist sınıflandırmasına giren her türlü gösteri ve doğrudan eylemlerde çalan bir vurmalı çalgılar orkestrası. Eylül 2000'de Prag'da yapılan IMF toplantısını protesto gösterileri sırasında Earth First! hareketinin bir parçası olarak kuruldu. Sloganları şu: "Sokak karnavalı direnişin ve hayatın bir parçasıdır, hayal gücünüzü kullanın, temas kurun ve ağınızı kurun, enstrümanlarınızı ve kostümlerinizi yapın, ritmlerimizi öğrenin ve onları gürültülü biçimde dünyaya yayın."
Kahkahanın vazgeçilmez dinamizmi
Taktiksel Hoppalık (Tactical Friviolity) bu orkestranın dansçıları. Taktiksel hoppalık, isteklerin yerine getirilmesi ile şiddetli karşılaşma arasındaki mekandır, yaşamın neşe içinde kutlanmasına yönelik üretici, yapıcı bir tavır takınan tüm insanları içerecek şekilde, anlayışın sınırlarını genişleterek, harekete geçirir, diye tanıtıyorlar kendilerini.
Tüm meydan, tüm katılımcılar kahkaha atan bir bedendir karnavalda. Hatları belli olmayan, her kapalılığa sızabilen neşeli bir ejderha bedeni..
Hindistan'ın güneybatısındaki Karnataka'dan 50 000 yerli çiftçi bir günlerini hükümet dairelerinin önünde gülerek, kahkaha atarak geçiriyorlar. Bu olayı izleyen hafta içinde de hükümet çöküyor!..
Gülme biçiminin barındırdığı direniş ve başkaldırı gücü her türden hiyerarşileri yıkabiliyor; kahkahanın dalgaları şiddetli bir biçimde duvarları sarsabiliyor.
Amerika kıtasındaki Serbest Ticaret Bölgesine karşı Quebec protestolarının bir parçası olarak bir sanat kolektifi sokaklarda dağıtılmak üzere 4 000 ipek baskı eşarp üretiyor. Eşarpların üzerinde gülen ağız baskıları var... Gaz bombalarından kısmen korunmak ve polisin kayıtlarından kaçınmak için eylemciler eşarpları ağızlarının çevresine takıyorlar. Eşarplar takıldığında üzerlerinde basılı olan gülen ağız, takanların ağızlarına dönüşüyor sanki...
"Yavaş yavaş yeryüzünün her köşesinden, küresel bir şölen için hazırlanmış birçok lezzetli yemek gibi sunulan katkılara tanık oluyoruz. Masa donatılıyor. Şenliğe hazırlanın!"(iii)
Kağıttan uçaklar anlatıyor
Karnavalın zıt karakterli özellikleri kağıttan kaplanlarla kapışan kağıttan uçaklarda da görülüyor.
Meksiko'da 1999 yılında 'Zapatista Hava Kuvvetleri' yüzlerce kağıt uçağı Amador Hernandez'deki bir askeri kaledeki birliklerin üzerine indiriyor. Her uçağın üzerinde şu mesaj yazıyor:
'Askerler, yoksulluğun hayatlarınızı ve ruhlarını satmak zorunda bıraktığını biliyoruz. Milyonlarca insan gibi ben de yoksulum. Ama siz daha da berbatsınız, çünkü sömürücümüzü, başkan Zedillo ve onun para çuvallarını koruyorsunuz.'
Tüm karnaval imgeleri, ikicidir; kendilerinde değişim ve krizin her iki kutbunu da birleştirirler: Doğum ve ölüm, hayır duası ve beddua, övgü ve yergi, gençlik ve yaşlılık, üst ve alt, birşeyin dış yüzü ve iç yüzü, aptallık ve bilgelik. (...) Ateş imgesi de karnavalda son derece ikircikli, çift anlamlıdır. Dünyayı eşanlı olarak yakan ve yenileyen ateştir. Avrupa karnavallarında hemen her zaman, "cehennem" olarak adlandırılan özel bir yapı bulunmaktadır. (Genellikle aşırı gösterişli olası her tür karnaval zımbırtısıyla süslenmiş bir araç) ve karnavalın sonunda bu "cehennem" muzafferane bir şekilde tutuşturulur.(iv)
Yakmanın işlevi
1872'de gerçekleşen ve bilindiği gibi başarısızlıkla sonuçlanan Barcelona ayaklanması hakkında konuşurken, Bakunin, diğer şeyler yanında, ayaklanmanın başarısızlığında devrimcilerin büyük suçu olduğunu söylüyordu.
Bakunin'e göre resmi binaları yakmak gerekiyordu."Bir ayaklanmada ilk adım bu olmalıdır ve onlar bunu yapmadılar!' diyor coşkuyla. Çeşitli dosya ve belgelerin saklandığı resmi binaların yıkımı ile egemen toplumsal konumlar ciddi bir sarsıntı ve kaosa sokulmalıydılar. 'Birçok ayrıcalık ve mülkiyet hakları şu veya bu belgeye dayanıyordu' dedi, 'onların yok edilmesiyle eski bir düzene tam bir geri dönüş çok zor olacaktır.'" Bakunin'e göre halk böylece "kağıtların hükümdarlığını" içgüdüsel olarak kavrar.(v)
Kağıttan duvarlarla uğraşan eylemciler de var.
Finlandiya'da Anti-militarist sivil itaatsizlik grubu "Muurinmurtajat" ("Duvar
Kırıcıları"), tutsak edilmiş total redçi Antti Rautianen için, 23 Ağustos'ta Helsinki cezaevi önünde bir eylem yaptı. Anti-militarist eylemciler, insanların anti-militarist inançlarından dolayı tutsak edilmesinin kabul edilemez bir şey olduğunu sembolik bir dille anlatmak için cezaevi duvarına bir halat attı ve cezaevi duvarının altından geçecek bir tünel kazmaya başladı..
Seattle 1999 sonrası küreselleşme karşıtı hareketlerin tümünde görülen karnavalesk öğeler, bu hareketlerin kendilerinden önceki muhalefet biçimlerinden ayrışma ilkelerini de işaret ediyor.
Eski gösterilerde sıkı disiplin, liderlerin öngörmediği her davranışın sapma olarak yorumlanması, öncü anlayışının dayattığı beklenmedik olana kapalılık, kilitlilik, ve sonuçta eyleme katılanların önceden planlanmış bir taslağın uygulayıcıları oluşları hakim. Yaratıcılığın yerini ezbercilik, öğretilmiş hareketler alıyor. Safları bozmayalım derken saflık bozuluyor. Eyleme katılanların örgütsel kutular içinde birbirlerini de kategoriler halinde gözeterek yatay karşılaşmalardan uzak kalmaları, kendi içine kapalı sistemler doğuruyor.
Küreselleşme karşıtı hareketlerdeyse farklı farklı pratikler büyük bir organizma gibi bir araya geliyorlar.
Bu imkanları da içeren, en başından beri içinde karnavalesk öğeler barındıran Küreselleşme karşıtı hareketler 11 Eylül 2001'den sonra pratiğin gerektirdiği bir dönüşümle barış hareketlerine dönüşüyorlar, dönüşmekteler. Grotesk bir yaratık olarak hareket varoluşun akışını kovalıyor...
11 Eylül sonrasının bu hareketler ve genel olarak dünya solu açısından da bir dönüm noktası olduğu söylenebilir. İlk günlerde ağırlığını hissettiren muhafazakar dalga kısa zamanda yerini dünya çapında bir savaş karşıtı seferberliğe bıraktı. Her gün, özelikle ABD'nin başka başka yerlerinden kitlesel savaş karşıtı gösterilerin haberleri geliyor, Londra, Berlin, Amsterdam, Kanada, Norveç, Avustralya, İtalya, İrlanda...gösterilerle çalkalanan yerler birbirini izliyor. Egemenler, daha önceden planladıkları -ve göstericilerin de çok önceden protesto etmeyi planladığı-toplantılarını iptal ediyorlar. Ama ne İtalya'da Napoli'de ne de Washington'da iptal etmekle kurtulabiliyorlar. Yapılmasalar bile toplantıları onbinlerce kişi protesto ediyor, kalabalık yürüyüşler düzenleniyor, barış şarkılarının dinamizmi buralara aktarılıyor. Neredeyse artık egemenlerin bir toplantı fikrini akıllarından geçirmeleri bile yeterli. Ertesi gün akıllarının o bölgesinde şenlikli bir hareket beliriveriyor...
68 barış hareketinden farkları
Bu savaş karşıtlığı günümüzdeki siyasallaşma halkasını da tamamlıyor sanki, onu bütünlüyor. Ancak bugünkü barış hareketlerinin örneğin 68'in barış hareketlerinden ayıran noktalar çok önemli, çünkü bugünkü hareketin genel niteliklerinin nasıl her alana yansıdığını da gösteriyorlar.
Pek çok insan için en çarpıcı farklardan biri örgütlenme hızındaki fark oldu. Yani internet farkı. Bilgisayar başında saatler geçirmek bugün politik aktivizmin bir koşulu. Çünkü iletişimin bir koşulu. Herkes dünyadan haberleri derleyip başka kanallara süratle aktarırken eylemlilik üretenler de tanıklık detaylarını yayıyorlar. Bu sayede köyünden iki saat yürüyüş mesafesi uzaklıktaki bir arkadaşının internet bağlantısını kullanan Papua Yeni Gineli biri kendisi gibi Dünya Bankası'nın politikalarına muhalefet eden başka insanların da olduğunu görünce, heyecanla bireysel olarak köyünden kalkıp Bolivya'daki halkların Küresel Eylemi toplantısına katılabiliyor.
Bu katıldığı Eylül ayının sonunda Bolivya'da yapılan Halkların Küresel Eylemi'nin (People's Global Action) üçüncü toplantısı da şenlikli çokluğa bir örnekti: Büyük Asya köylü sendikaları, Avrupalı ve Kanadalı anarşistler, Mapuche, Maori, Aymara ve diğer yerli halklar, her taraftan topraksızlar hareketi mensupları, özelleştirme karşıtı Güney Afrikalı eylemciler, Taylandlı atölye çalışanları, Şili'den insan hakları emekçileri ve başka pek çok renkte, tipte, inançta, biçimde tabana dayalı radikal grup.
Katharina Ainger'in deyişiyle 'aşağıdan küreselleşme' buralarda cisimleşiyor. Çoklukları ve kaoslarıyla, hiyerarşiye, kapitalizme, patriyarka ve milliyetçiliğe karşı çıkıyorlar.
Bugünün barış hareketleri 68 barış hareketlerinden ayıran ciddi bir noktaya geliyoruz böylece.
Protestocuların açıktan veya gizliden savunduğu devletler, hükümetler yok bugün, ABD'ye karşı Sovyetler Birliği'nin Çin Halk Cumhuriyeti'nin Yugoslavya'nın kazanmasını Doğu Bloku'nun, kuzey Vietnam'ın galip gelmesini isteyenler yok.
Bütün devletlerin dışında kuruluyor hat. Herkes çokluğu savunuyor, herkes ilkeleri savunuyor. Barış bugün hayal gücünü, çokluğun imkanını, çokluğun erkini simgeliyor -politikalar arası bir savaşı değil imparatora karşı halkın çığlığını...
Böylece barış radikalleşiyor, barış militanlaşıyor.
Bolivyalı bir Aymara yerlisinin dediği gibi "bu ölüm kültürüyle yaşam kültürü arasında bir mücadele."
Savaş karşıtlığı savaştan yaralanmış bütün kuşakları ve bütün toplumları birbirine yakınlaştırıyor. Barışı radikalleştiren, yapı bakımından demokratik ve merkezsiz ve otorite-karşıtı bir barış hareketi, güçlü bir muhalefetin yapıcı ve kurucu bir öğesi olarak meydanda yerini alıyor. Barış hareketi küresel kapitalizme karşı mücadeleyi sürdürürken, küresel karşıtı hareketi yeni bir katılım, çeşitlilik ve radikalizm düzeyine taşıyor. Varlık kendi şenliğini diretiyor! (NU)
------------
(i) M. Hardt ve A. Negri. İmparatorluk, çev. Abdullah Yılmaz, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2001, s.412.
(ii) M. Bakhtin. Karnavaldan Romana, çev. Cem Soydemir, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2001, s. 246.
(iii) M. Hardt ve A. Negri, agy., s. 16.
(iv) M. Bakhtin, agy., s. 242-243.
(v) M. Bakunin. Devlet ve Devrim, çev. Remzi Çaybaşı, Belge Yayınları, İstanbul 1998.