Bizler Çukurova Üniversitesi'nde okuduğumuz bir süreçte tutuklandık. Yaklaşık 2,5 yıldır tutukluyuz. Üniversiteye beraber başladığımız arkadaşlarımız mezun olup gittiler, bu süreçte ve bizler anadilde savunma yapmak istediğimiz için bugüne kadar savunma dahi yapabilmiş değiliz!
Öğrenci olmak bizlerin ortak bir noktası ve bunun yanısıra birçok ortak noktamız var: Ezilen, kendi kendisini yönetme hakkı gasp edilen bir halkın hem doğuştan zorunlu hem de gönüllü üyesi olmak, yoksul olmak, emekçi olmak (okurken çalışmak, okuyabilmek için çalışmak), devrimci-radikal demokrat olmak, yurtsever olmak, örgütlü olmak, 30 yılık savaşta en az 2-3 yakınını kaybetmiş olmak ve zindanda bulunan 13 bine yakın siyasi tutukludan farkı olmamak (mekân, hukuksuzluk, vs. bakımından)
Bütünü parçalamak; parçaları birbirinden bağımsız ve ilişkisiz ele almak, böylece bütünü de parçaları da etkisiz kılmak düşünsel anlamda Avrupai bir hastalıktır ve maalesef şu an için bulaşmadığı bir yer kalmamış gibi. Kaygılı olduğumuz nokta burasıdır.
Bizler toplumsal bir varlık olan insanız, toplumsal aidiyetlerimiz var ve bunlar bütündür, ayrıca burada olmamızın nedenleridirler de. Yaşamımız içerisinde bizleri tanımlayan herhangi bir şeyin ön plana çıkarılması, diğerlerinin ötelenmesi (hatta korkup kaçma, tehlikeli bulma...) bizi biz olmaktan çıkaracağı için kaygı duyuyoruz ve bu şekliyle gündeme gelmek istemiyoruz. Söz konusu olan bizler isek, zindanda olma nedenlerimiz ve zindanda, mahkemelerde yaşadıklarımız da öğrenciliğimiz ile aynı anda anılması gerekir.
Bizler sadece öğrenci değiliz. Bizlerin sadece öğrenim hakları elimizden alınmamış. Bunun yanısıra gasp edilen bir sürü varoluşsal hakkımız var. Bir bütünün parçası olarak bizler (ki bütünü de içerisinde barındıran bir parça!) çevremizde olup bitenlere karşı duyarsız kalmadığımız için veya başka bir tabirle, sade birer öğrenci olmadığımız için tutuklandık. Açıkçası, bundan sonra da sade birer öğrenci olma eğilimimiz ve istemimiz yoktur.
Bizler "dışarı çıkalım da, ne olursa olsun" demiyoruz. Onurumuzun incinmemesi gerekir. İşte, "bunlar öğrencidir, öğrenim hakları ellerinden alınmış, bunlar bir şey yapmamış, bunlar masum..." demek bizleri üzer. Bizler de bu şekilde gündemleşmek istemeyiz. Esasen, öyle pek de masum sayılmayız! Valla, çok şey yaptık!
Ne mi yaptık? Newroz'da, 8 Mart'ta, 4 Nisan'da ve canımız her istediğinde, üniversitede Kürtçe-Türkçe şarkılar eşliğinde halay çektik. (Söylemesini bilmeyenler dudaklarını oynatıp alkış tuttu!) Birçok siyasi parti, sivil toplum kuruluşu ve sendikalarla birlikte Maraş katliamını lanetledik! 1 Mayıs'ta işçi ve emekçilerle birlikte haykırdık! Şenlik, şölen ve moral geceleri tertipledik! İyi birer okur olduk! (Kitaplarımıza el koydular!) Birçok farklı konuda basın açıklamaları yaptık! Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nden erzak yardımı aldık! (Örgüt için almışız!) Çukurova Üniversitesi'ni kazanan tanıdıklarımıza yardımcı olduk, cemaate gitmelerine mani olduk! Vs. Gizli tanığın söyledikleri var bir de. Yukarıdakiler de destekler nitelikte deliller oluyor.
2,5 yıldır tırmanan savaşın sonuçlarını (-ki çok ağırlar!) derinden yaşıyoruz. Dilimize, kültürümüze, kimliğimize hakaretler edilirken, insanlarımız katledilirken, kardeşlerimiz çocuk cezaevlerinde tecavüze uğrarken, 70-80 yaşındaki annelerimiz sokak ortasında coplanıp gaza maruz kalırken, bu 30 yıllık savaş herkesi, ama herkesi, derinden yakarken, bizler nasıl sadece, "bize öğrenim hakkımızı geri verin, biz üniversitelere dönmek istiyoruz..." diyebiliriz? Sadece bunu ön plana çıkarmak ve bunu sloganlaştırmak çok bencilce durmaz mı?
Yanı başımızda ölüm ile pençeleşen ağır hasta tutsaklar var! Çocuk tutsaklar var ve onlar Pozantı örneğinde olduğu gibi çok korunmasızlar! Toplum üniversite öğrencilerine "aydın" gözüyle bakıyor. Günümüz koşullarında, her ne kadar bunu hak etmesek de bu bir gerçeklik. Bunun ağırlığını ve sorumluluğunu hissetmezsek gerekeni de yapamayız. Yanı başımızda ölüme mahkûm edilmiş direnişçi tutsakların durumları bizlerden daha acil, daha fazla duyarlılık istiyor. Ve o korunmasız, devletin kirli ellerine bırakılamayacak kadar temiz olan çocuklar da öyle!
12 Eylül'den sonra halkı omuzlarından indiren üniversiteliler, o günden bugüne halkın sırtına binmiş durumdalar. Misyonunu yerine getirmeyenlerden devir aldık üniversiteleri. Aydın olma yolunda olan bizler, yaşadığımız sorunların derdine düşemeyiz, kendimizi önceleyemeyiz. Bu çok ahlaki bir tutum olmaz. Önce onlar!
Evet, dışarıda bir mücadele var. Bugün de bırakılsak bu mücadeleye dâhil olacağız. Bırakılmayalım demiyoruz, ama talep olarak dahi olsa da, üniversiteli kimliğinden dolayı serbest bırakılmayı çocuk ve ağır hasta tutsaklardan sonraya bırakmak olması gereken olmalıdır diye düşünüyoruz.
(...)
Son gazetelerde çıkan habere göre, bizden istediğiniz bilgileri size ulaştıracağız ilk etapta. Bundan sonrası için de bizlerin yapabileceği bir şey olursa, bir şekilde öğreniriz artık. Biz üç kişiyiz, bizimle ilgili okul ve sağlık durumu bilgilerini yazıyorum.
İlyas Toptamur, Çukurova Üniversitesi Tekstil Mühendisliği 2007 girişli. 07-12-2009 tarihinde gözaltına alındı, 11-12-2009 tarihinde tutuklandı. Savunma yapamamış. Kronik alerji hastası ve vejetaryendir.
Mazlum Kapan, Ç.Ü. Sağlık Memurluğu, 2008 girişli. Aynı tarih ve zamanda tutuklandı... Turp gibi...
Abdurrahim Balicak, Ç.Ü. Tıp Fakültesi, 2006 girişli. Aynı tarih ve zamanda tutuklandı. Mide sorunu yaşıyor, gastriti var.
Her üçümüzü de daha önce defalarca disiplin soruşturması açıldı. Bu son tutuklamadan dolayı açılan soruşturmada İlyas Toptamur dışındakilere herhangi bir ceza verilmedi. İlyas Toptamur okuldan atıldı. Daha sonra yanlışlık yapıldığı gerekçesi ile tekrardan kaydı yapıldı. 14-02-2012 tarihinde Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nden aldığı 6 yıl 3 aylık KCK üyeliği Yargıtay'da onaylandığı için hükümlü statüsüne geçti. Hükümlü olduktan sonra okula kaydını yaptırmadı. Hâlâ Adana KCK'sinden de tutukludur. Aynı dönem/süre, aynı örgüt ve aynı maddelerden ayrı ayrı yargılanıyor...
Sizlere çalışmalarınızdan dolayı başarılar diliyoruz. İnisiyatifin tümüne ayrı ayrı selamlarımızı yolluyoruz. Kalın sağlıcakla.
Özgür yarınları özgür mekânlarda hep birlikte yaşama dileğiyle... (İT-MK-AB/HK)
* İlyas Toptamur - Mazlum Kapan - Dr. Apo / 22 Mayıs 2012 / Osmaniye T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu
** Meçhul Öğrenci Postası mektuplarını okumak için tıklayın.