*Görsel betimleme:Fotoğrafta, üç tane köpek yavrusu bir tel kafesin ardında yer alıyor. Köpek yavrularının yüzleri üzgün ve umutsuz görünüyor. Sağdaki iki yavru açık renkli, beyaz veya açık kahverengi tüylere sahip, soldaki ise daha koyu renkli tüylere sahip. Kafesin telleri köpeklerin yüzlerine çok yakın ve tüylerinin ıslak veya kirli olduğu dikkat çekiyor. Kafesin telleri de kirli ve bakımsız bir halde görünüyor.
Belki insanın en temel özelliklerindendir paylaşmak. O yüzden de tarif edilemez bir güzelliği içerir. Her şey ona içkindir. Açlığımızı gideren bir ekmek dilimi, bir işi birlikte yapmanın heyecanı, aklı Kafdağı’nın ardına gönderen aşk ve tabi ki aynı havayı teneffüs etmenin güzelliği. Bizi kopmaz bağlarla hayata ve birbirimize bağlar. Belki bir dost eli, belki bir pati sıcaklığı yaşamı anlamlı kılar. Sonradan öğrendik bunları yadsımayı ve sonuca odaklanmayı. Sonradan böyle kuraklaştık.
Bana bunu düşündüren, bugünlerde herkesin dilinden düşmeyen “hayvan yasası”. Onların can çekişmesi ihtimali zihnimde canlanıyor ve uykularımı kaçırıyor. Bir de bu katliam çağrılarına körlerin endişelerinin alet edilmesi, olayı iyice çirkinleştiriyor.
Korkmak insanidir. Korkularımızın nedenleri vardır ama kimse bizim korkularımızı böylesi bir vahşete alet edemez.
Kaldırımlarda gezinen araçların, kaldırım işgalleri yüzünden yolda ilerlememizin yarattığı tehlikenin, belediyelerin kapatmadığı çukurların haberlerini yapmayan bazı medya kuruluşları; sokak köpeklerinin körler için ne kadar tehlikeli olduğunun haberini yapmaya başladı. Ben bu propagandayı bir kör olarak kabul etmiyorum. Çoktan tartışma kültürünü unutmuş bir toplumda, iki taraf açısından da bir şeyleri dillendirmeye çalışacağım.
Tehlike var mı?
Sosyal medyanın tartışma kültüründen yoksun ortamında, bazı kör arkadaşların endişelerine gayet sağlamcı yorumlar yapanlar oldu. Bu kesimin gerçekten türlerin eşitliğini savunmadığı bir gerçek. Öyle olmasa, endişesini belirten bir köre “sen de yalnız dışarı çıkma” deme hadsizliğini gösteremez. O nedenle onun sokak canlılarını savunması da gerçek bir temele oturmaz.
Şu bir gerçek. Köpekler genellikle sokakta şiddete uğradığı için beyaz bastonu tehlike olarak algılayıp refleks gösterebiliyor. Hatta saldırganlaşabiliyor. Bunun örnekleri yaşandı. Hatta bir arkadaşımız aynı köpek tarafından üç kere ısırıldı. Bunun dışında istemeden üzerine basmak ya da ani bir köpek havlamasında paniğe kapılmak gibi riskler de var. Yine de bu durum sokakları birlikte paylaştığımız canlılara düşmanlaşmamızı gerektirmiyor.
İnsansız da köpeksiz de sokakları düşünmek, yaşamın doğasına aykırı. Ayrıca araçların ve erişilebilirlik sorunlarının yarattığı tehlikelerin yanında bunun kapladığı alan çok daha az. Tabii bu, konunun acilen makul bir çözümünü düşünmemiz gerektiği gerçeğini değiştirmiyor.
Türcülük sağlamcılıktan farklı değil
Diğer taraftan bazı körlerin bu konuya yaklaşımı da tehlikeli. Bir canlı türünün yok edilmesini savunmak en temel anlamda vicdani bir çürümenin göstergesidir.
Başka bir açıdan baktığımızda, her gün insan eliyle maruz bırakıldığımız tehlikelere bu kadar radikal bir tepki veriyor muyuz? Rüzgara kapılmak değil rüzgarın kaynağını görebilmek önemli.
Kaldı ki sokak canlılarına yönelen nefret, sadece onunla sınırlı değil. Aynı nefret kendisini göçmen karşıtlığı, LGBT+fobi hatta yer yer engelli karşıtlığı olarak gösteriyor. Her fırsatta vurguladığımız ırkçılık, LGBTİ+fobi, sağlamcılık gibi akımların birbirini beslediği gerçekliği…
Yani yarın benzer kampanyaların bize karşı yapılmayacağının garantisi yok. O nedenle kapıldığımız rüzgara dikkat etmeliyiz. Evet oturup çözümü tartışalım. Bu güzelim hayatı birlikte yaşayacağımız gerçekliğini unutmadan ama. Çözüm, birlikte ve olabildiğince tehlikelerden uzak bir yolu açma çabasında. O zaman vicdani yükümüzden ve korkularımızdan kurtulacağımız bir yaşamın kapısını hep birlikte açacağız. Denemeye değer.
(BS/AS)