Sağlık hizmetine ulaşmak da, sosyal güvenlik de her vatandaşın sahip olduğu varsayılan temel haklar arasında. Ancak bu haklardan yararlanmak artık o kadar kolay değil ve gelecekte de olmayacak.
İşte size bunu ortaya koyan birkaç haber:
- Her beş Türk vatandaşından biri hiçbir sağlık güvencesine sahip değil (Radikal-25.06.2009)
- Hastaneye Ödenen Ücret Artacak (A.Haber-28.6.200)
- Yatarak tedavide ücretli dönem (Akşam-30.6.200)
- SGK'nın "dedektif timi" geliyor (Vatan-3.7.2009)
- ÖSS'yi kazanamayan kızlara ikinci darbe (Radikal-11.07.200)
- Yeşil Kart harcamaları iki yılda yüzde 40 arttı (Sabah-12.07.200)
Başka yayın organları daha uzun süreli gözden geçirilse benzer bir çok haber daha bulunup sıralanabilir.
Sağlık hizmetine ulaşmayı prim ödeme ya da "yoksulluk" koşuluna bağlayan "kullanan öder" biçimindeki finansman modeli, kriz ve buna bağlı işsizlik sonucu prim ödeyememe, harcamalardaki usulsüzlükler, çeşitli zorlamalarla yapılan gereksiz ve aşırı harcamalar ve kendini korumaya yönelik ek önlemler, artan organizasyon giderleri, dahası "tam gün yasası" gibi dayatmaların sonucu hekimleri çok para kazanıp çok pay alma mantığıyla çalıştırmayı yeğleyen uygulamalar nedeniyle giderek bir çıkmaza doğru sürükleniyor.
DB gibi bu modeli dayatanların verdikleri "küçük" destekler olsa da kaynağı artırmak ve büyütmek olanaksız hale gelince de hizmete ulaşma ve yararlanma hakkı ortadan kalkıyor.
* * *
"Perşembeye ne olacağı" şimdiden belli: Sürekli bir sübvansiyon ve destekleme hali bir süre sonra "kısıntı ve kısıtlamaların artmasına" bu da yine aynı durumda olanların sayısının çoğalmasına yol açacak.
Sağlık hizmetinin ticari kurallar çerçevesinde serbest piyasa yöntemleriyle sunulmasının sonucu olan bu durum, aslında sağlıklılığı değil "sağlıksızlık" halini yaratıyor.
Önerilen "doğru" çözümleri ise ne yazık ki "karar verici ve uygulayıcılar" kabul etmiyor ve kendilerine dayatılan modeli, hemen her gün bir yerlerini revize ederek ayakta tutmaya çalışıyorlar. Ama ne yazık ki "üzerimize biçilen bu elbise artık yama kabul etmiyor ve her yerinden dökülüyor".
Sıraladığım haberler bunları gösteren somut saptamalar.
* * *
Kızım üniversiteyi bitirdiğinden beri, benden dolayı sahip olduğu sağlık güvencesinden yoksun.
Yasaya göre bu yıl liseyi bitiren 18 yaş üzeri çocuklar üniversiteye giremezlerse, anne-babalarının sigortalarından yararlanamayacaklar.
Bu çocukları dört seçenek bekliyor; ya bir yerlerden (?) para bulup primlerini kendileri ödeyecekler, ya sigortalı biriyle evlenecekler, veya kendilerini sigortalayacak bir iş bul çalışacaklar -bu kriz ortamında nasıl olacaksa- veya "yoksul" olduklarını kanıtlayacaklar ve "yeşil kart" alacaklar.
Ama yeşil kart almaları sağlık hizmetinden yararlanmalarına yetmeyecek çünkü hizmet için her başvurularında, kendilerine uygulanacak tanı ve tedavi işlemleri için de değişen oranlarda katkı payı yani cepten para ödeyecekler.
* * *
Bazı medya organları "sağlık alanında devrim yapıldığını" söyleseler de gerçekler bu noktada.
Artık bu gerçeklerin ardını sorgulayıp ortaya konulması gerekiyor. Bunu da yine medya yapacak.
Yalnız bugünü değil, gelecekteki olumsuz durumu öngörüp bunun olmaması için nelerin yapılması gerektiği de artık sorulmalı. Yanıtları da topluma açıklanmalı. Facialar yaşanmamalı.
Sağlığımız için, herkesin sağlığı için!(MS/EÜ)